Testler

Nirvana: Ferrari 458 Italia




Nürburgring maceralarımız, pist etrafından kiraladığımız otomobillerle gerçekleşmişti: ilk sene Clio RSikinci sene Scirocco 2.0 TSI. Bu iki makalenin ardından bize en fazla sorulan soru, kiralayabileceğiniz en iyi arabanın ne olduğu ve fiyatıydı.

‘Ring’de kullanmak üzere Porsche 911 GT3 RS’e kadar pek çok seçeneğimiz var fakat tam gün kiraları 3500 €’ya kadar çıkıyor, genellikle minimum 30 yaşında olmanız ve önce profesyonel bir pilottan eğitim almanız gerekiyor. Bunu izah ettikten sonra da genelde şu soruyla karşılaşıyoruz: “Peki ya Ferrari?”

Hayır, Nürburgring çevresinde -bizim bildiğimiz- Ferrari kiralayan bir şirket yok (pist şartları bu arabalar için fazla acımasız ve bakım masrafları çok fazla) ancak dünyadaki tek pist de Nürburgring değil. Çoğu popüler pistin çevresinde bu tür hizmetler sunuluyor ve bunlardan biri de, F1 otomobillerinin en yüksek ortalama hızlarını kaydettiği Autodromo Nazionale Monza.

Yerel kiralama şirketlerinden biri PureSport ve sunulan modeller içinde Ferrari 458 Italia, F430, F430 Spider, Lamborghini Gallardo LP 560-4 ve McLaren MP4-12C gibi rüya otomobiller bulunuyor. Bizim tercihimizse elbette, sadece günümüzün değil, gelmiş geçmiş en iyi spor otomobillerden biri olarak kabul edilen Ferrari 458 Italia oldu.

Turlar profesyonel bir pilot eşliğinde ve çekiş kontrol sistemleri devrede gerçekleştiriliyor. Bu iki faktör başta burun kıvırmanıza neden olsa da arabaların değerlerini ve kapasitelerini düşününce hak vermeden edemiyorsunuz. Ancak bu şartlar karşılığında istenen rakamlar çok fazla. Birazdan videoda ve firmanın sitesinde bu konuyla ilgili ayrıntı bilgiye ulaşabilirsiniz ancak örnek olarak, 458’le iki tur 400 €. Araç içi sürüş videonuzu mu istediniz? 60 €.

İç mekan

458’in içine bindiğinizde sırasıyla dikkatinizi koltukların sert dolgusu, kabinin özgünlüğü ve arabanın genişliği çekiyor. İç mekan gerçekten çok zevkli tasarlanmış, uzay mekiği hissi veriyor ve malzemeler oldukça kaliteli. Araba çok geniş olmasına rağmen ön camdan her köşeyi ve nerde bittiklerini çok rahat görebiliyorsunuz, bu da arabayı yol üstünde konumlandırmanızda size büyük kolaylık sağlıyor. Bir supercar için görüş açıları çok başarılı.

Sağ kulakçığı kendimize çekip pit alanından çıkıyoruz. Sırtımızdan yükselen tatlı uğultu haricinde şimdilik alışılmadık bir şey yok. Direksiyonun ağırlığı kararında, herhangi bir aşırı sertlik belirtisi de yok. Pit alanı bitiyor ve gaza yükleniyoruz.

Motor

570 hp gücünde 4.5-litrelik şaheserle ilk tanışmanızda, güç üretiminin ne kadar lineer olduğunu fark ediyorsunuz. Gaza bastığınız milisaniye içerisinde ileriye atılıyor ve güç/tork eğrisinde en ufak pürüz oluşturmadan devirleri ikinci dereceden bir fonksiyon değil, bir doğru yaratarak tırmanıyor. İlk viteslerinizi sesten ürkerek orta devirlerde atmanıza rağmen şimdiden biliyorsunuz ki, arkanızda çok özel bir makine var.

İlk viraja yaklaşırken her şey çok stabil, çünkü arabanın limitleri tüm öngörülerinizin çok ötesinde. Rettifilo‘ya yaklaşık 70 km/s’yle giriyoruz ki çoğu otomobil bu hızda bu keskin S’i almakta zorlanır, ancak altımızdaki bize sadece alaycı bir gülümseme atıyor. Motor her an sürüşü domine ediyor; yaşadıklarıma o kadar konsantreyim ve sesin etkisi altına o kadar girmişim ki, önümdeki ibrelere daha ilk turun sonunda, ana düzlükte ilk kez bakabiliyorum. 250 km/s’nin üstüne çıkıyorum ancak arabanın verdiği his 150 km/s’den fazla değil – müthiş bir stabilite eşliğinde potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu yüzünüze çarpıyor. Bu sırada ilk kez devri 9000’in üstüne taşıyorum ve o ana dek göstergeye bakmadan vitesleri en fazla 6000-7000 d/d’da attığımı fark ediyorum. Ve performansın yaklaşık %60’ına denk gelen bu sürüşün bile ne kadar tatmin edici olduğunu düşünüp afallıyorum. Tek kelimeyle muazzam bir motoru var bu arabanın: Güç ve keyfi adeta sonsuzluğa uzanıyor.

Yol tutuş

Her viraj ve her ivmelenmeyi hafızamda yeniden değerlendirmeye aldığımda, ilk viraj çıkışında gaza yüklenmemle çekiş kontrol sisteminin ne kadar erken ancak ne kadar fark ettirmeden devreye girdiği aklıma geliyor. Sürüşü gerçekleştirdiğimiz günün sabahında yağmur yağmıştı ve pist biraz nemliydi, ayrıca arabadan indikten sonra üstündeki Michelin Pilot Super Sport K1’lerin epey aşınmış olduklarını gördüm. Dolayısıyla bu erken müdahaleye şaşırmamak gerek. Ancak şaşırtıcı olan, pistin diğer bazı bölgelerinde de devreye giren yardımcı sistemlerin sürüşü asla baltalamaması, müdahalelerini hiç çaktırmadan yapması.

Şanzıman

Motorla birlikte şovun diğer yıdızı kesinlikle şanzıman. O kadar doğal çalışıyor ki varlığını unutup sanki tüm arabalar böyle üretiliyormuş, korna gibi standart bir donanımmış sanıyorsunuz. Pedalı her çekişinizde geçişler en ufak bir gecikme olmadan, adeta içgüdüsel gerçekleşiyor ve macera her seferinde yeniden başlıyor. Kulakçığın hissi çok sağlam, boyut ve konumlandırması kusursuz.

Direksiyon

Direksiyon ilk etapta o derece doğal gelmiyor. Normalden belirgin biçimde hızlı ve kısa turlu olan sistem, yolda olup biteni gayet net iletiyor olsa da ilk birkaç virajda alışkanlıklarınızdan ötürü direksiyonu fazla çeviriyorsunuz. Beyin gitgide bu yeni orana alışıyor ve bu sayede arka arkaya gelen kombine virajları ne kadar kolay alabildiğinizi, bunun için gereken çabayı ne kadar azalttığını ve arabayı ne kadar çevik hissettirdiğini fark ediyorsunuz. 458 kısa virajlarda 1 tonluk bir hot hatch kadar atik ve boyutlarını düşündüğünüzde bu çok etkileyici.

Sürüş

Öne çıkan bir diğer unsur, süspansiyonun tutuş/konfor dengesi. Yola bu kadar iyi oturan bir arabanın bu kadar rahat kullanılması, sertlikten bu kadar uzak, medeni bir sürüşe sahip olması çarpıcı. Uzun seneler 90’lara dek üretilen supercar’ların hamlığını, kabalığını, maçoluğunu okuduk; bugünse bir Audi A4 kadar rafine, bir Lamborghini Diablo kadar hızlı ve katıksız sürüş keyfiyle gerçek bir Ferrari’den söz ediyoruz. Eğer teknoloji bunlara kadirse, ben teknolojiyi seviyorum.

458 Italia’nın sihri tam da bu: Üstün bir teknolojiyle donatıldığını belli etmesine rağmen sizi tecrübeden asla yalıtmıyor; bilakis, direksiyonundan koltuklarına kadar etkileşim içinde olduğunuz her aksamıyla sizi sürüşe dahil ediyor ve ne olup bittiğini size eksiksiz bildiriyor. Hiçbir şeyin sizden bağımsız gerçekleşmediğini düşündürüyor. Çok yüksek hızlara çok hızlı çıkıyor ve öylece de virajları alıyor ama bunları yaparken sizi korkutmuyor ya da koparmıyor, sadece zevkten çılgına çeviriyor ve bir kahraman gibi hissetmenizi sağlıyor:

Yazı: And Mehmet ÇETİN

Faruk

Küçüklüğümden beri sahip olduğum otomobil aşkı zaman içinde beni Otopark ailesinin bir parçası haline getirdi. Aileye katıldığım ilk günden beri siteyle ilgilenmeye zevkle devam ediyorum...

İlgili Makaleler

5 Yorum

  1. Arkadaşlar neden kia ceed 1,6 dizel otomatik denemiyosunuz sizleri uzun zamandır takip ediyorum Sıfır Arac alacam dizel otomatic kia ceed hyundai i30 seat leon hangisini önerir siniz sizden cevap bekliyorum

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu