Testler

Teknik Faul: Mini Cooper S Coupé




Cooper, Convertible, Clubman, Countryman, Paceman, Roadster ve Coupe. BMW bugün dünyanın en çok satan premium otomobil markasıysa bunu büyük oranda Mini’ye ve onun aynı arabadan farklı arabalar türetme becerisine borçlu.

Elbette bu çaba sonunda diş sıyırtacak ve bir noktada işin suyu çıkacaktı.

Bu otomobil, tüm iddiasına rağmen hatchback’ten 25 kg ağır. Daha iyi yol tutsun diye kullanılan süspansiyonları tahtadan yapılmış ve sürüş zevkinden ziyade milimetrik asfalt pürüzlerini ölçmeye yarıyor. Arka koltukları yok, alçak tavanıyla daha klostrofobik ve Cooper S’ten de daha pahalı.

Görünen o ki ‘Coupe’, Issigonis formülünün patladığı satır. Ancak işler göründüğü kadar basit değil.

Daha evvel hiç Mini kullanmamış bile olsanız o logoya sahip bir otomobilin yanına yaklaştığınız vakit bilirsiniz ki, özel bir tecrübe edinmek üzeresiniz. Mini çok pahalı bir otomobil olmayabilir, çok kaliteli de olmayabilir; ancak tüm bileşenlerinin bir araya geliş şeklinden her birine verilen şekle, bu ‘şeklin’ ardında yatan teknik hünerden markanın pazarlanma biçimine kadar, arabada diğer markaların ne kadar uğraşsalar da beceremedikleri birtakım şeyler var. Nasıl ki Samsung’un teknik açıdan en üstün telefonları üretmesine rağmen imaj ve kullanım olarak bir iPhone’la yarışamaması ve neticede ürünlerini daha ucuza satmak zorunda kalması gibi, diğer markalar da – şimdilik – bu sınıfta Mini’yi takip etmeye muhtaçlar.

Kep biçimli tavanından aşırı kompakt boyutlarına, içerden açılıp kapanabilen spoylerinden karikatür gibi iç mekanına kadar her öğesiyle bu otomobil tam bir özel üniversiteli oyuncağı. Bu tanımlama burnunuza ayrımcı kokular yollayabilir fakat gerçekçi olmak ve böyle bir ihtiyaç/segmentin varlığını kabullenmek gerek. Mini Coupe, tek bir öğesi hariç bu hedef kitleyi aslında tam 12’den vuruyor.

İç mekan

İçine oturup cam kumandalarını hangi akla hizmet orta konsola yerleştirdiklerini sorgulamaya başladığınız andan itibaren, arzu nesnesi hissiyatını içinize çekiyorsunuz. Bu öyle bir otomobil ki, kabininde en fazla yer kaplayan unsur olan ortadaki dev hız göstergesine hemen hiç bakmayacaksınız; bunu önünüzdeki minik dijital ekrandan yapacaksınız. Klimanın sıcaklığı nereden artıyordu, fanın hızı nereden düşüyordu, her seferinde düşüneceksiniz. İşlevselliğin kelime anlamını unutacak, ve asla mutsuz olmayacaksınız.

İçeride kullanılan malzemeler izole halde vasatı nadiren geçiyorlar ama dediğim gibi, bir bütün olarak birbirlerine öyle güzel geçiyorlar ki, tek tek incelemeyi bırakıyorsunuz bir süre sonra.

Motor

Eğer kaymak gibi bir zeminde teslim aldıysanız arabayı, ilk dikkatinizi çeken motorun homurtuları oluyor. Bu kadar küçük ve aşırı beslemeli bir hacimden böyle güzel sesler çıkartmak, ancak usta işi olabilir. İşin garibi, melodi önden değil de bir supercar’daymışsınız gibi daha çok sırtınızdan yükseliyor. Arabanın harika bir egzoz sesi var.

Sesin kaynağı kendisinden de maço. 184 beygirlik 1.6-litre turbo makine, 1165 kg’luk gövdeyi hangi ara 230 km/s’ye taşıyor, farkına bile varmıyorsunuz. Motorun dopdolu bir tork bandı var ve sıklıkla hacme olan inancınızı baltalıyor. Tüketimiyse çok esnek; 5 litre de gördüm 17 litre de. Şehiriçi sakin kullanımda 8,5 civarı bir ortalamadan söz edebiliriz.

Şanzıman

Test aracının tork konvertörlü otomatik şanzımanı yanlış bir tercih gibi görünebilir ama hiç yanlış yapmıyor. Motorla uyumu kusursuz ve ne gaz tepkilerinde, ne de vites değişimlerinde herhangi bir gecikmeye mahal bırakmıyor. Ancak direksiyon arkasındaki kulakçık eksikliği kendini hissettiriyor.

Yol tutuş

Eğer azarken, gene o baştaki pürüzsüz yollarda geziyor, mesela gecenin bir körü TEM’de viraj alıyorsanız, o ufacık arabanın stabilitesi karşısında küçük dilinizi yutabilirsiniz. Başınızı arkaya çevirdiğinizde inip kalkan spoyleri neredeyese elinizle tutacaksınız, o derece kompakt; ama hatchback yerine convertible baz alınarak geliştirilen, yani daha rijit olan şasi ve taş gibi süspansiyonlar sayesinde, temiz yollarda Mini Coupe gerçeküstü bir tutuşa sahip. Test aracında Bridgestone Blizzak kış lastikleri vardı ve denemelerde bulunduğum saatlerde hava 7 derecenin biraz üstünde olmasına rağmen bu, hayrete düşmemi önlemedi. Etkiye gölge düşüren tek unsur, tutuş limitlerinin çok gerisinde kalan fren kuvvetiydi.

Uzun virajları böylesine çiğneyip fırlatan otomobili ESP’yi kapatıp kısa virajlarda dürttüğünüzde, gene kaskatı süspansiyonların ve kısa dingil mesafesinin etkisiyle orasının burasının oynamaya başladığını gözlemliyorsunuz. Önden kaymaya oldukça dirayetli burnu apekse fırlatıp, tuhaf simitli ancak çok kısa turlu ve hızlı çalışan direksiyonu kavrayıp, diğer eliniz de el freninde ‘hazır ol’da beklerken, kendinizi babanızın yeni aldığı uzaktan kumandalı arabayı ilk kez çalıştırırkenki gibi hissediyorsunuz.

Ancak yüksek beklentileriniz hiçbir zaman tam olarak karşılık bulmuyor. Araba kaymak asfaltta 200’le viraj alsın diye tasarlandığından, bozuk zeminli yavaş virajlarda eğlenmenize olanak tanıyacak esnekliği sunmaktan çok uzakta. Hareketlenme, limitler de çok yüksek olduğu için hep aniden, çok keskin biçimde gerçekleşiyor ve kademeleri bir türlü yakalayamıyorsunuz.

Sürüş

En oyuncumuz bile zamanının çoğunu vasat yollarda ve trafikte geçirmeye mahkum. İşte bu koşullarda Mini Coupe tam bir kabus.

Arabanın çukur ve kasislere toleransı sıfır. Pahalıya satılsa da özünde ucuz bir otomobil olduğundan içi dışı da bir, yani ne var ne yoksa olduğu gibi içeriye iletiyor. Yayları sanki fabrika çıkışı kesik, amortisörler ‘sarı Koni’. Şu ara kazı çalışmalarıyla işgal altındaki Minibüs Caddesi’nde, sanayiden fırlamış ham bir ‘gazcı arabası’ nasıl ilerliyorsa, aynen öyle gidiyor. Direksiyon da her türlü yüzey düzensizliğinden fazlasıyla etkileniyor. Elbette spor otomobillerde birtakım ödünler şart ancak Mini Coupe’de olan biten, kabul edilemez.

Bu test e-motoring‘in Nisan sayısında yayınlanmış ve And Mehmet ÇETİN tarafından kaleme alınmıştır.

Faruk

Küçüklüğümden beri sahip olduğum otomobil aşkı zaman içinde beni Otopark ailesinin bir parçası haline getirdi. Aileye katıldığım ilk günden beri siteyle ilgilenmeye zevkle devam ediyorum...

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu