Ehliyetini yeni alan kişilerin yaşadıkları
Fahri olarak taksi şoförü haline gelebilirsiniz
Özellikle arkadaş grubunuz içerisinde araba kullanmaya başlayan ilk sizseniz artık resmi veya yazılı olmayan bir göreviniz var! Yeni ele geçirdiğiniz özgürlük arkadaşlarınız tarafından bir süre kısıtlanacak gibi gözüküyor.
Otomobil kullanmak için bahaneler üretmeye başlamak
Ehliyetini yeni almış birçok kişi gibi direksiyon başına geçmek için fırsat kovalayan bir hâle geleceksiniz. Evdeki süt azalmış olabilir ya da cam şişe geri dönüşümü için şehrin diğer ucundaki tesise uğramanız gerekebilir. Yapılacak işlerin içine otomobili yerleştirmek büyük bir keyif haline gelecek.
Ehliyetiniz karar vermenize yardımcı olur
Tüm arkadaşlarınız gezmeye, eğlenmeye ve alkole para harcarken siz ayık kalarak bunlara karşı koydunuz. Arkadaşlarınıza göre yaptığınız işler çok mantıklı değilmiş gibi gözükse de otomobiliniz için kenara koyduğunuz her kuruşun değerini siz gayet iyi biliyorsunuz.
Yanınızda birisi olmadan yapılan ilk yolculuk
Pek farkettirmemeye çalışsanız bile yanınızda birisi olmadan yapılan sürüşün yeri bir başka oluyor. Paniklersem ne olur? Kavşaklarda ne yapacağım? gibi soruları düşünmek dışında yaşanılması gereken bir tecrübe.
Müziğin sesini ilk defa bu kadar açmanız
Ailenizin ne kadar “cool” olup olmadığına göre değişmeksizin araba kullanmayı öğrenirken veya ehliyeti ilk aldığınız çaylaklık döneminde müziğin sesini çok açmamış olabilirsiniz ama otomobili artık tek başına kullanmaya başladığınıza göre yapmanız gereken tek şey müziğin sesini biraz daha açıp seyahat etmeye başlamak.
El freniyle dönüşün anlamını çözmek
Gerçek bir sürücü olmak için girmen gereken sınavlara hazırlandın ve geçtiğini varsayalım. Şimdi sıra ehil birinin gözetiminde araba sürmenin eğlenceli taraflarını öğrenmeye geldi. El freni dönüşü ise bunu öğrenmenin en eğlenceli olduğu yöntem denebilir.
Toplu taşıma kullanan insanlarla uğraşmaya başlamak
Artık araba kullanmayı öğrendiğinize göre dünya sizin için biraz daha küçülmüş bir hâle geldi. Otobüs veya metro beklemek gibi sorunlarınız kalmadı. Arabanız ile istediğiniz yere, istediğiniz zaman gidebilirsiniz ve bu özgürlüğünüzü tüm dünyaya duyurmak gibi bir istekle dolu olabilirsiniz :).
Kaynak: carthrottle
Ehliyetimi aldığımdan beri kendi kendime her zaman bahane üretiyorum araba kullanmak için. Ama gel gelelim ki eskiden sahip olduğum Yaris’in tadının ayrı olduğunu, o gidince anlamam. Şu anda ailede 2011’den beridir olan Renault Fluance kullanıyorum. En dolu versiyonu privellege. Yine bu isteğim sürüyor ama bu arabayı ne zaman müzikle sürmeye çalışsam, müzik sistemi kulaklarımı cırmalıyor. Ses kalitesi berbat ve baslarda ses inanılmaz bozuluyor. Bas ayarı da 0 olmasına rağmen. Bütün sürüş zevkini alt üst yapıyor. Bir de o direksiyon arkasındaki pedalcıklara Yaris’de çok alışmışım. Fluance’da hem o yok, hem de otomatik vitesin manuele getirdiğinizde geriye çekince büyüme olayı yok. Her böyle bahane üretip gezmeye çıktığımda, Yaris’imi daha çok özlüyorum. B sınıfı bir arabanın müzik sistemi, C segmentinden bile daha iyi olması çok garip. Üstelik sürüş keyfi olarak Yaris çok daha önde.
Peki bu eksi kimlerdendir acaba? Nedenini öğrenebilir miyim?
Fluance sahipleri 🙂
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar sözünün kanıtıdır bu. 2010-2012 ilk kasa Fluance’ların müzik sistemi gerçekten kötü. 2013’ten sonra biraz daha iyileştirildi. Allah aşkına en yüksek ses seviyesi 32 olan bir arabanın sesini 20’den yukarılara çıkardığınızda boğulan sistemi kim sever ki? Bas ayarı da 0 da olmasına rağmen. Tiz ayarı 4. Çünkü 0 dayken yine boğuk bir ses çıkıyor. Bu arabayı Türkiye’nin 1 numarası yapan özelliği ne: dizel otomatik seçeneği. Makyajsız kasalardaki malzeme kalitesi daha iyiydi. Arka kapıların üst tarafı bile yumuşak plastik. Makyajlıda buralar sert. Ayrıca bu araba tamamen Renault tasarımcılarından çıkan bir araba değil. Zamanının Koreli arabalarına bir bakın. Renault, Samsung ile birlikte işbirliği içindeler. Bundan dolayı da dışı bir Avrupa otomobilinden çok zamanının Koreli otomobillerine benziyor. İç mekanda malzemeler iyi oturtulmamış, küçük bir bastırmayla gıcırdıyor. Bagaj kapağı inanılmaz hafif. Eliniz ağırsa bagaj kapağı elinizde kalabilir. Araba giderken sanki yola tam oturmuyor gibi, bir balerin gibi ayak ucunda gidiyor. Ama süspansiyonları çok konforlu. Bu da ayaklarının ucunda gitmesini açıklıyor. Sonuç olarak Fluance modeli ülkemizde oldukça abartılan bir model. Ama bir o kadar iyi motoru, ucuz olması (2010-2013 için geçerli, şu anda en dolu Fluance 105 bin gibi çok ütopik bir rakama satılıyor.), ikinci eli en kuvvetli otomobil olması, Türkiye’nin en çok sevilen modeli haline getirdi.
Güzel yazı,2011 yılları aklıma geldi.Ah lise son,üniversite hazırlık ah.:)Benim ufaklıkla(1998 Corsa 1.4 16V 90beygircik) devam ediyoruz,gece sohbetleri dolaşmalar:)
Aynen haa. Cevremdeki herkes ehliyeti almamı bekliyor 😀
Ben ilk günlerimi anlatayım.
Ehliyeti aldım, aynı gün arabayı sipariş ettim. 2010 model 110 beygir Connect.
İlk zamanlar yüksek sesli arabayla gezmeler, yüsek sesle arabayı yıkamalar.
İlk zamanlar uzun yolculuklar. 3000 km türkiye turu.
Sonraki günler dizel yakıt masrafları , arabanın kredi borçları, Otobanda ceza yemeler.
2nci yılda heves kaçması arabanın uzun süre kapıda yatması.
3ncü sene kapıa yatan, kızsızlık, borçlardan kafa kaldıramama. Ancak servis kaçınca arabayla işe gitmeler.
3ncü yılın sonunda şirket aracına geciş, istanbul trafiğiyle yüzleşme, park yeri sorunları.
4ncü yılında arabadan soğumuş bir insandım. 2014 sonlarına doğru araba ilgisi tekrar tavan yapar.