Opel, geçmişte altyapısı çok sağlam ve yola sıkı tutunan, genel olarak zor eskimesiyle filan tam bir Alman markasıydı. Yakın akrabalarımızdaki Rekord, Ascona gibi arabalardan bilirim.
Yalnız Opel'in elektroniğe geçişi çok da başarılı olmadı. Jenerasyonlar ilerleyip elektronik altyapı geliştikçe, o Alman tankı marka imajının yerini o dönemki İtalyanlar ve Fransızlar gibi "şöyle arıza yapar böyle sıkıntı çıkarır" gibi izlenimler aldı. Astra G, Meriva A, Zafira A, Vectra B ve C, Corsa C modelleri, bu elektronik arızaların dillendirilecek kadar çok yaşanmaya başlandığı modellerdir. Özellikle Vectra C, zamanının ötesinde gelişmiş elektronik donanımlar sunuyordu, bunun karşılığında da yıllandıkça tıpkı Fiat Stilo'da olduğu gibi arıza potansiyeli yüksek araçlar haline geldi. Özellikle Astra J, Meriva B, Zafira C, Insignia A jenerasyonları, elektronik arızalardan çok çektirdi. Corsa D de aynı jenerasyondur ama B sınıfı olması nedeniyle diğerlerine göre daha az elektronik barındırdığı için nispeten sorunsuz kalıyor.
Bu son sıraladığım jenerasyonlarla birlikte çivisi çıkan birkaç konu daha var ve bu konular elektronikten daha ciddi. Birincisi; Türkiye'deki yetkili bayileri ve servisleri, bugün şikayet edilen vw, honda, ford vb pek çok markadan daha beter. İthal edilen araçlarda ayıplı mal oranı çok yüksek, ek olarak boyalı veya eksik aksesuarlı satılan araçların oranı da diğer markalara göre çok çok fazla. Bunların sonunda da tahmin edileceği gibi asla ama asla sorumluluğu kabul etmiyorlar, kesinlikle müşteri mağduriyetini gidermiyorlar. Aslında balık baştan kokar diyerek mesuliyeti distribütöre de yükleyebiliriz. İkinci sorun da buna kısmen bağlı. Piyasadaki özel servislerin de bir çoğu, tamirini yapacakları araçlar konusunda yetkin değiller. Çünkü en başta Opel Türkiye, kendi ustalarını iyi yetiştirmiyor. Yetkili servisten çıkıp dükkanını açmış "ustacık"lar da çok biliyorum edasıyla yetkili servisler gibi iş çıkarıyorlar ve bunu yan sanayi parçalarla yapınca durum daha da vahim bir hal alıyor. Özetle, aracın sıfır hali sağlam bile denk gelse, zaman içerisinde bakımlara girip çıktıkça sırf beceriksiz ve sorumsuz insanların elinde bakım gördüğü için dert kaynağı haline gelebiliyor. Durumun vehametini kendimden örnekleyebilirim: Yaşadığım şehrin sadece bir sanayi sitesinde 6-7 tane Opel servisi olmasına rağmen, bakımlarım için kalkıp İstanbul'a -zaman içerisinde güvendiğim- ustama gidiyorum ve bizzat bakımda aktif olarak yer alıyorum. Ustalıklarına güvensem de bazı parçalarda onların takacağından farklı olarak kendi titizliğimle marka seçip buldurup taktırıyorum, yağımı kendim götürüyorum vs.vs. Başka türlü bir Opel'i ayakta tutmam mümkün değil bunun farkındayım.
Günlük kullanımda içerisindeki kullanışlılığa dair küçük detaylar, vag otomobillerine benzer şekilde yüz güldürür. Genel olarak yol tutuş övülmüş ama bu kısım limitlere çıkılana kadar beğenilen bir disiplin. Eski 90'lı yıllardaki hafif jenerasyonlarda (astra f, Corsa B gibi) çevik bir yapı vardı. Çok çevik olmasa da kabızlık yaşatmayan tam ara model diyebileceğim Corsa C vardır. Fakat 1100 kg civarı görüldükten sonra Opel'ler çeviklikten uzaklaşıyor. Vectra B, Corsa D ve Astra G ve H gibi modellerin yol tutuş limitleri, çoğu aracın sahibinden yüksek olsa da, ani yön değişimlerinde ön düzen çok kabız kalıyor ve kontrolsüz önden kaymalar başlıyor, o durumda Ford'lardaki Alfa Romeo'lardaki burun çevikliğini arıyorsunuz. Ben bunun sebebini ağır süspansiyon elemanlarına bağlı olarak unsprung weight olarak görüyorum ama başka bir sebep de olabilir. Bu dediğim durum Astra J ve Insignia gibi sınıfına göre daha da ağır olan modellerde daha da bariz hissediliyor. 140 ile girilecek geniş virajlarda 200'le girecek gibi müthiş bir üst limit var ama 90 ile girilebilecek daha keskin virajlarda direksiyon biraz fazla çevirilmesi gerekiyorsa limiti çok çabuk aşıyor ve kurtarması güç şekilde önden kayıyor. Yani bu araçlarda lift-off oversteer gibi ağırlık dağılımına bağlı hareketlere fazla güvenilmemesi gerekiyor. Bir de şu var; jenerasyonlar ilerleyip Opel modellerinin ağırlıkları arttıkça direksiyon hisleri daha da öldü.
Opel'lerin bir güzel tarafı da, Astra G modelinden itibaren galvaniz alaşımlı kaportaya geçmeleridir. Uzun süreli (12 yıl) paslanmazlık garantisi veren ilk firma Opel'dir diye biliyorum.
Özellikle TR distribütörü nedeniyle benim ve benim gibi pek çok kişinin gözümde rezil bir noktaya getirilen Opel, PSA'nın satın almasıyla umarım TR'deki satış ve satış sonrası hizmetini toparlar da, tekrar severek binilen ve insanların özel olarak isteyeceği bir marka olur.