Opel Astra G 1.6 8v Caravan 100. Yıl

fujiwara

Panpa
2 Tem 2020
456
1,477
2,695
İstanbul
Marka
Opel
Hikayemiz bundan yaklaşık dokuz yıl önce başlıyor. O zamanı pek hatırlamıyorum ancak babam ve dayım galeri galeri gezerek Bulgaristan'a gittiğimizde ayağımızı yerden kesecek bazı alternatifler belirliyorlar ve bir galeride buna denk geliyorlar. İlk başta rengi yüzünden istenmiyor ama yine de listeye ekliyorlar. Daha sonra biz işlerimiz için Türkiye'ye dönünce bütün ihale dayıma kalıyor ve aracı satın alıyor.

Aldığımzda Almanya'dan yeni ithal edilmişti, bu yüzden daha önce ne yaşadığını tam bilmiyoruz. (Bilmeyenler için Bulgaristan, Avrupa'nın artık kullanmadığı otomobilleri toplama ülkesi gibi bir şey.) Ancak kondisyonu iyi, 138.XXX km'de gayet temiz bir otomobildi. Daha sonra plaka, tescil vs derken dayım İngiltere'ye dönüyor ve biz otomobili yıllarca verdiği vekaletle kullanıyoruz.

Aradan yaklaşık altı-yedi yıl geçiyor, evlenenler oluyor ve kendisi bize artık küçük gelmeye başlıyor. İlana falan koymuyoruz ancak etrafımıza satacağımızı söylüyoruz. Daha sonra mahalleden biri o zaman için gayet iyi miktarda bir para veriyor ve aracı satmak için notere doğru yola çıkyoruz. Ancak unuttuğumuz bir şey var: Dayım yanımızda değil ve ruhsat onun üzerine. Ayrıca verdiği vekaletin süresi dolmuş. O yüzden kendisini satamıyor, aldığımız kaporayı iade ediyor ve yerine park ediyoruz. (Alacak kişi daha sonra aynısının boş paket ve 1.4 olanını aldı:))
InkedOpel1_LI.1.jpg

(Eski plakaları ile bulabildiğim tek fotoğrafı)

Daha sonra, olur da satmya kalkarız diye dayım gelince bir notere gidiyor ve otomobili zorunlu olan bir ücereti ödeyerek kendi üstümüze geçiriyoruz. (Bir nevi kendimizi kazıklıyoruz yani:))

Daha sonra babam yabancı olduğundan dolayı özel bir plaka çıkartılıp takılıyor ve kendisini kullanmaya devam ediyoruz.

Hikaye kısmı hatırladığım burada bitti. İsterseniz şimdi günümüz gözü ile kendisini inceleyelim:

Kendisi an itibarı ile 178.XXX km'de, LPG ve benzeri hiç bir şey görmemiş, yedek anahtarı, orijinal kasetçalarlı radyosu, radyo kullanma kılavuzu (Kendi kullanma kılavuzu maalesef yok.) bildiğimiz hiç bir kazası, boyası olmayan, 100.yıl paketli, 1.6 8v X16SZR motorlu bir Astra G Caravan. (Z16SE sanıyordum ama biraz araştırınca acı gerçekle yüzleştim. oldumuşimdi )

InkedOpel7_LI.1.jpg

(Şubat ayında girdiği muayeneden)

İsterseniz bölüm bölüm gidelim:

Motor: Bana soracak olursanız otomobilin tek kötü yanı. 1.6 8v atmosferik X16SZR motoru kullanıyor ve bu üniteden 74 hp güç ve 128 nm tork çıkartıyor. Yol bilgisayarı olmadığı için tam net bir şey söylemek zor ama Spritmonitor ve bizim hesaplarımıza göre 9 civarı yakıyor.

Hakettiği söylenir mi, kesinlikle hayır ama o devrin tüm 1.6 atm. motorların bu civarda yaktığını düşünürsek normal ama gücüne göre bence fazla.

İsterseniz biraz veriler ile konuşalım.

X16SZR: 1.6 (1598cc) 8v I4 SOHC 74 hp @ 5200 rpm, 128 nm @ 2800 rpm. 9.6:1 sıkıştırma oranı ve tek noktadan yakıt sistemine sahip. GM Family I motor ailesinden ve dökme demir blok üzerine alüminyum silindir kafası ile üretilmiş. 79 mm çap ve 81.5 mm strok ölçülerini kullanıyor.

Opel4.jpg

(Temizlikten yıkılan kaput altı fotosu)

1235 kg'lik kasayı 15 sn içerisinde 100 km/h hıza çıkarıyor ve maksimum 165 km/h hıza ulaşabiliyor. Yakıtını zaten söylemiştik.


Şanzıman: Beş ileri manuel bir şanzıman ile gücünü ön tekerleklere aktarıyor. İlk vites kısa olsa da ikiye attığınız an 2000 devirden fazla düşüyor. Ayrıca 5. Vites bana biraz fazla kısa geldi. 80-82 arası giderken 2600 devir çeviriyor ve yakıt tüketiminiz doğal olarak artıyor. Ama vites yolları gayet güzel ve kemikli. Geri vitese geçerken biraz sıkıntılı ancak biraz bakım ile düzeleceğini düşünüyorum. Ayrıca debriyajı da tatlı sert. Ne çok laçka, ne de kütük gibi. Güzel bir ayar tutturmuşlar.

8v'nin oranını bulamadım ancak 16v için şu oranlar veriliyor. Tahminimce aynı şanzımandır:

3.73:1 first gear ratio,

2.14:1 second gear ratio,

1.41:1 third gear ratio,

1.12:1 fourth gear ratio,

0.89:1 fifth gear ratio

3.31:1 reverse gear ratio

3.74:1 final drive ratio

Yol Tutuş & Sürüş Keyfi: Otomobilin bana soracak olursanız en iyi yanı. Rakiplerini kullanmadım ama tahminimce Focus ile kafa kafayadır. Çünkü alt takımı Lotus ile beraber geliştirmiş bir otomobil, boru değil yani. Şubat ayında girdiği muayenede sol arka tarafın kaçırdığını söylediler, o yüzden değişene kadar pek zorlayamıyoruz ama geçen ufak bir touge yaptık denilebilir. Lastikten kaynaklanan ufak tefek şeylerin dışında kesinlikle öyle kendini salma, orasını burasını açıp kayma gibi problemleri yok, yani yolcu koltuğunda bana bunları hissettirdi. Kendi deneyimim ile konuşacak olursak; henüz ehliyetim olmadığı için ancak tarla yollarında zorlayabiliyorum. Direksiyon tepkisini ben seviyorum, her çukuru vs hissettirmiyor ama kesinlikle ölü değil. Ayrıca netliği de gayet güzel. (Üzerinde yaz için hiç uygun olmayan 185/65 R15 lastikler var.) Frenler günlük kullanımda yeterli. Piste falan çıkmadığımız için sorun olmuyor. Pedal ilk başta tutmuyormuş gibi hissettirse de aslında bastıkça duruyor. Tabi hidrolik, hortum gibi şeylerin etkisi büyük olduğundan araçtan araca değişebilir.

Astra G Cutaway.jpg


Konfor konusunda ise Lotus olduğunu belli ediyor, biraz sert ama çok değil. Olması gerekenden sadece bir tık fazla denilebilir. (Tabi burada halk için konuştum, konfor benim hiç umurumda değil. Zaten konfor makinesi istesem neden Lotus tarafından geliştirilmiş bir şey alayım? hatatat hatatat hatatat )

Yerden çok yüksek sayılmaz, ama saçma salak hareketler yapmadığınız sürece sürtmüyor.

Yana yatma konusu ise çok değil, gayet olması gerektiği kadar yatıyor. Onun dışında ESP olmadığını hatırlatayım.

İç Mekan & Malzeme Kalitesi: Malzeme kalitesi kesinlikle çok iyi, neredeyse dokunduğunuz her tok ve yumuşak. Kumaşlar da aynı şekilde kaliteli ve dokusu gayet güzel. 20 yıllık arabanın –neredeyse- hiçbir yerinde yırtık, çatlak, kendini salma yok. (Tavan hariç. Tavan döşemesi artık kendini saldı.) Tabi bu unsurları bulamayacağınız iki yer var: Vites ve el freni körüğü ile korna tuşları. Korna tuşları bizim arabada gayet temiz ama vites ve el freni körüğünün değişmesi lazım. Trim sesi olarak çıtırdama falan yok ama koltuk kızaklarından geldiğini düşündüğüm bir gıcırdama var, biraz yağlama ile çözülebilir.

Şöyle bir bakarsak: En üstte ufak, turuncu renkli bir radyo ekranı var. Burada saat, derece, istasyon ve şarkı adı gibi bilgileri görebiliyoruz. Hemen altında açılıp kapanabilen havalandırma kanalları, onun da altında Blaupunkt Car 300 radyomuz var. Bir otomobilin üstünde orijinal ses sistemi ve radyosunun bulunması bence otomobilin değerini katlayan bir şey. Önceki sahip/sahiplerinin ellememiş olması çok iyi. Onun altında manuel klimamız, onun da altında orijinal GM parça kodlu kaydırmaz bir pedi olan eşya gözü, en aşağıda ise basınca açılan bir küllük ve yanında ışıklı fakat çok uyuz bir çakmaklık var. (Ya hiçbir şey girmiyor, ya da girse de temassızlık yaparak çalışmıyor.)

Bunları çevreleyen trimler ise çoğu G kasanın aksine ahşap veya gri değil; siyah ve dokulu bir boya ile kaplanmış. Yumuşak bir boya olduğu için ufak çizikleri var.

Torpido ve kapıların üstü ise kalın, yumuşak ve kaliteli bir deri ile kaplı. Zaten bakar bakmaz ne olduğunu anlıyorsunuz. Onun altında güzel ve kaliteli bir kumaş var. Kapı gözleri ise fena değil ve dört kapıda da bardaklık sunması güzel. Vites konsoluna bakacak olursak vitesin arkasında ufak bir oyuk var ama sadece çok ince şeyler koyulabilir, çünkü el freni inmiyor. El freninin arkasında ise kendisini bildim bileli içinde eskiden parçalayıp sattığımız Chrysler Voyager’ın yedek anahtarı, biraz bozuk para ve iki tane plaka ampulünden başka bir şey olmayan bir göz var. Onun arkasında ise arka koltuklar için bir küllük var. Onu söktüğünüzde ise altından Siemens üretimi bir parça çıkıyor. Tam ne olduğunu bilmiyorum.

Direksiyonun soluna baktığımızda ise yine açılıp kapatılan bir havalandırma kanalı, altında ise far kumandası, çalışmayan far yükseklik ayarını, arka sis lambası tuşu ve iç aydınlatma ayarını görüyoruz. (Arka sis tuşu bile bence çok kaliteli hatatat ) Onun altında ise ne olduğunu anlamadığım enteresan bir kapak var.

Opel5.1.jpg

(Müthiş kaliteli iç fotoğrafımız)

Arka koltuklara geçtiğimizde ise aynı kalite devam ediyor. Ayrıca –her ne kadar tuşları içeri kaçsa da- sağ ve sol taraf için ayrı birer aydınlatma ve kıyafet askıları olması çok iyi. Onların önünde ise ilk bakışta ne olduğunu anlamadığınız, ama aslında arka bagaj filesini takmak için olduğunu anladığınız bir kapak var.

Koltuklara dönecek olursak bence rahat. Hem koltuğun kendisi, hem de diz-baş mesafesi için söylüyorum bunu. (SW olduğu için baş mesafesi zaten süper.) İki koltuğun arasına bakacak olursak açıp kapaması kolay, kalın ve yumuşak bir kol dayaması var. Onun arkasında ise bagaja açılan bir kapak.

İç mekanın iki ufak eksisi ise sağ güneşlikte ki makyaj aynasının ne ışığının, ne de kapağının olmaması. Her açışımda kendimi görmekten sıkıldım. Sol tarafta ise işi kökten çözmüşler, komple ayna yok.

İkinci eksisi ise ön tarafta bulunan esas aydınlatmanın üzerinde hiçbir açma-kapama tuşunun olmaması. Açmak için far kumandasını çekmeniz gerekiyor. Komple kapatma seçeneği ise zaten yok.

Ses sistemine gelirsek aracın orijinal Blaupunkt Car 300 kasetçalarının üzerinde olduğunu söylemiştim. Bununla beraber 8 hoparlörlü bir ses sistemi geliyor. (Yukarıda altı demiş olabilirim. Aslında sekiz hoparlör var.) Müzikten çok anlayan bir insan olmadığım için ne yorum yapsam boş ama yılına ve segmentine göre bence fena değil. Ayrıca bass ve sesin nereye yoğunlaşacağı ayarı mevcut. (Ön-arka, sağ-sol.) Ayrıca araştırmalarıma göre Aux girişi de yapılabiliyor.


Son olarak torpido gözünden bahsedip iç mekanı bitirelim. İki katlı, ışıklı, kapağa entegre iki tane bardaklığı ve kalem tutucusu olan, bir gözü var. Bence gayet geniş. Ruhsatın bulunduğu cüzdanı, radyonun kullanma kılavuzunu, büyük boy ıslak mendili, Bulgaristan haritasını ve bir sürü ıvır zıvır kağıdı da alsa hala yeri olan bir torpidosu var. İlla eksi bir şey söyleyeceksem de soğutmasının ve kilidinin olmaması söylenebilir.

Bagaj: SW olmasının en büyük özelliği tabi ki de bagaj hacmi. Teknik verilere bakınca bagajın 480 litre olduğu yazıyor ancak tahminimce bu rakam file olmadan verilmiş. Fileyi takınca tavana kadar yükleyebildiğiniz için (Ki yükledik.) hacim macim umurunzuda olmuyor. (Filenin değerini tavana kadar yüklediğiniz valizler kafanıza inmeyince anlıyorsunuz. hatatat ) Koltukları yatırınca ise 1500 litre olduğu yazılmış. Bu güne kadar yeri geldi bisiklet koyduk, yeri geldi mermer taşıdık, yeri geldi tavana kadar yükleyip beş kişi uzun yol yaptık. Tecrübelerimize dayanarak diyeceğim tek bir şey var: Station candır!

Sol tarafta ilk yardım kitini koyabileceğiniz bir kapak var. Ayrıca bagaj perdesinin de durması hoş bir detay. Çok merak edenler için ise stepne bagajın altında.

Yapılacaklar Listesi: Sol arka amörtisörü halletmek, farları temizlemek ve daha önce kırılan aynanın yeşil kapağını takmak.

Donanım: 100. Yıl paketi hakkında internette pek bir şey bulamadım. Ama benim gördüğüm kadarı ile CD versiyonuna yakın, orta bir donanım paketi. Bilgisi olan paylaşırsa sevinirim. Gördüğüm kadarı ile olan ve olmayan özelliklerini sayacak olursak:

Olan: ABS, klima (Maalesef çalışmıyor.), sekiz hoparlör, tek tuşla açılan ön camlar, arka kol dayama, uzaktan kumandalı merkezi kilit, elektrikli ve ısıtmalı yan aynalar, dört disk fren, 15 inç beş kollu ve şifreli jantlar, sürücü koltuğu yükseklik ayarı, dört hava yastığı (Sürücü, yolcu ve koltuk yanalrında bulunuyor.) ve koyu yeşil renk (Renk kodu elimde yok ama göz kararı bakınca Z359 Jungle Green olarak görünüyor. Öğrenince editlerim.)

Olmayan: Koltuk ısıtma, direksiyondan kumandalı radyo, Cruise Control, elektrikli arka camlar, ön sis farları, sunroof, renkli iç trim (Ben bunları daha çok seviyorum.), karartılmış farlar, spor koltuklar, renkli ve krom çerçeveli kadranlar, CD çalar, ve en önemlisi 100 hp 16v motor!

Artılar: Yol tutuş, yine de fena olmayan donanım, bagaj, arka yaşam alanı, malzeme kalitesi, tasarım (Burası göreceli.), ses sistemi (Yaşına ve donanımına göre.), güvenlik, frenler, vites yolları ve debriyaj.

Eksiler: Motor, yakıt tüketimi, çoğunluk için konfor (Dediğim gibi umurumda değil.), vites oranları, yere biraz fazla yakın olması, vites ve el freni körüklerinin çabuk eskimesi, fasılalı sileceğin ayarının olmaması.

Sonuç: Eğer iyi yol tutan, sürüşü keyifli, güvenli ve kaliteli bir otomobil arıyorsanız Astra G tam size göre. Ancak alacaksanız kesinlikle en azından 16v olan motorlara yönelmenizi tavsiye ederim. Hem aynı yakacak, hem de çok daha iyi gideceksiniz. (Kötü bir yazı oldu, kabul.)

InkedOpel2_LI.1.jpg

InkedOpel6.1_LI.1.jpg

Opel kadran.1.jpg


Böylece Astra G tanıtımımızın sonuna geldik. Sorularınız olursa sorabilir, düzeltmek istediğiniz veya eklemek istediğiniz bir şey var ise ekleyebilirsiniz. Çok fazla kullanmadığımız için çok sık güncelleyemeyeceğim, ama yanına gittiğim zaman VIN decoderdan tüm bilgilerini çıkaracağım ve yaptığımız şeyleri ekleyeceğim.

Eğer buraya kadar gelebildiyseniz helal olsun. Yazı burada bitti. Görüşürüz!
 

M.Shadows

Kaan
Panpa
Destekçi
14 Şub 2018
2,027
3
4,918
4,270
24
Highway to Hell
Marka
Hyundai
Güle güle binin öncelikle :) İnceleme çok detaylı ve bilgilendirici olmuş okurken keyif aldım elinize sağlık.Motor tek nokta enjeksiyonlu euro 2 bir motor,eski nesil bir motor haliyle performans ve tüketim beklentisine iyi cevaplar veremeyebilir,lakin 0 100 de de görüldüğü gibi 60 a kadar çok iyi ivmelenir yani alt devirleri canlı,şehir içi özellikle kullanımı keyifli bir motordur diye tahmin ediyorum.Bizde Polo Classic vardı motoru 1.6 75 hp çok nokta enjeksiyonluydu,145nm tork ve 8 valf olduğundan alt devirlerde müthiş bir gaz tepkisi vardı ki hala unutamam.Bu noktada Opel'in motoru tork bakımından biraz cılız kalmış gibi görünse de aslında o yıllardaki verilere göre normal sayılabilecek bir değer.
 
  • Beğeni
Tepkiler: fujiwara

sputnik

Üye
Beta Programı
11 Kas 2016
5,475
2
19,695
5,320
İstanbul
Zamanında 1.6 16v sedan olanını kullandık, sevdiğimiz bir araçtı.
İyi günlerde kullanın.

Astra g'nin elegance donanımı güzeldir. Astra g almayı düşünen olursa o donanımın temizinden bulabilirse (imkansıza yakındır herhaldr) memnun olur.
 
Son düzenleme:
  • Beğeni
Tepkiler: fujiwara

fujiwara

Panpa
2 Tem 2020
456
1,477
2,695
İstanbul
Marka
Opel
Yazıyı okuyunca yalıtım konusunu unuttuğumu fark ettim. Üstünden ufak bir geçecek olursam:
Motor: Beklediğinizden daha sessiz. 4000 devri geçmediğiniz sürece hiç bir şey anlamıyorsunuz.
Rüzgar: Camları genellikle açtığımızdan dolayı pek bir şey söyleyemeyeceğim fakat fena sayılmaz. Camlar açık olduğu halde 80-90 gibi hızlarda bile rahatsız etmiyor. (Kışın burayı editlerim.)
Yol: Bu ikisine karşın (Tahminimce lastikler yüzünden) daha kötü. Özellikle paket taşlara kaplı yollar gibi pürüzlü yüzeylerde oldukça fazla.
Sonuç olarak cam açmak yerine klima kullanırsanız yalıtımı yeterli denilebilir.
 

Kagan

Driver
Panpa
8 Eyl 2016
1,263
2,245
2,570
Ankara
Hikayemiz bundan yaklaşık dokuz yıl önce başlıyor. O zamanı pek hatırlamıyorum ancak babam ve dayım galeri galeri gezerek Bulgaristan'a gittiğimizde ayağımızı yerden kesecek bazı alternatifler belirliyorlar ve bir galeride buna denk geliyorlar. İlk başta rengi yüzünden istenmiyor ama yine de listeye ekliyorlar. Daha sonra biz işlerimiz için Türkiye'ye dönünce bütün ihale dayıma kalıyor ve aracı satın alıyor.

Aldığımzda Almanya'dan yeni ithal edilmişti, bu yüzden daha önce ne yaşadığını tam bilmiyoruz. (Bilmeyenler için Bulgaristan, Avrupa'nın artık kullanmadığı otomobilleri toplama ülkesi gibi bir şey.) Ancak kondisyonu iyi, 138.XXX km'de gayet temiz bir otomobildi. Daha sonra plaka, tescil vs derken dayım İngiltere'ye dönüyor ve biz otomobili yıllarca verdiği vekaletle kullanıyoruz.

Aradan yaklaşık altı-yedi yıl geçiyor, evlenenler oluyor ve kendisi bize artık küçük gelmeye başlıyor. İlana falan koymuyoruz ancak etrafımıza satacağımızı söylüyoruz. Daha sonra mahalleden biri o zaman için gayet iyi miktarda bir para veriyor ve aracı satmak için notere doğru yola çıkyoruz. Ancak unuttuğumuz bir şey var: Dayım yanımızda değil ve ruhsat onun üzerine. Ayrıca verdiği vekaletin süresi dolmuş. O yüzden kendisini satamıyor, aldığımız kaporayı iade ediyor ve yerine park ediyoruz. (Alacak kişi daha sonra aynısının boş paket ve 1.4 olanını aldı:))
Ekli dosyayı görüntüle 28243
(Eski plakaları ile bulabildiğim tek fotoğrafı)

Daha sonra, olur da satmya kalkarız diye dayım gelince bir notere gidiyor ve otomobili zorunlu olan bir ücereti ödeyerek kendi üstümüze geçiriyoruz. (Bir nevi kendimizi kazıklıyoruz yani:))

Daha sonra babam yabancı olduğundan dolayı özel bir plaka çıkartılıp takılıyor ve kendisini kullanmaya devam ediyoruz.

Hikaye kısmı hatırladığım burada bitti. İsterseniz şimdi günümüz gözü ile kendisini inceleyelim:

Kendisi an itibarı ile 178.XXX km'de, LPG ve benzeri hiç bir şey görmemiş, yedek anahtarı, orijinal kasetçalarlı radyosu, radyo kullanma kılavuzu (Kendi kullanma kılavuzu maalesef yok.) bildiğimiz hiç bir kazası, boyası olmayan, 100.yıl paketli, 1.6 8v X16SZR motorlu bir Astra G Caravan. (Z16SE sanıyordum ama biraz araştırınca acı gerçekle yüzleştim. oldumuşimdi )

Ekli dosyayı görüntüle 28245
(Şubat ayında girdiği muayeneden)

İsterseniz bölüm bölüm gidelim:

Motor: Bana soracak olursanız otomobilin tek kötü yanı. 1.6 8v atmosferik X16SZR motoru kullanıyor ve bu üniteden 74 hp güç ve 128 nm tork çıkartıyor. Yol bilgisayarı olmadığı için tam net bir şey söylemek zor ama Spritmonitor ve bizim hesaplarımıza göre 9 civarı yakıyor.

Hakettiği söylenir mi, kesinlikle hayır ama o devrin tüm 1.6 atm. motorların bu civarda yaktığını düşünürsek normal ama gücüne göre bence fazla.

İsterseniz biraz veriler ile konuşalım.

X16SZR: 1.6 (1598cc) 8v I4 SOHC 74 hp @ 5200 rpm, 128 nm @ 2800 rpm. 9.6:1 sıkıştırma oranı ve tek noktadan yakıt sistemine sahip. GM Family I motor ailesinden ve dökme demir blok üzerine alüminyum silindir kafası ile üretilmiş. 79 mm çap ve 81.5 mm strok ölçülerini kullanıyor.

Ekli dosyayı görüntüle 28246
(Temizlikten yıkılan kaput altı fotosu)

1235 kg'lik kasayı 15 sn içerisinde 100 km/h hıza çıkarıyor ve maksimum 165 km/h hıza ulaşabiliyor. Yakıtını zaten söylemiştik.


Şanzıman: Beş ileri manuel bir şanzıman ile gücünü ön tekerleklere aktarıyor. İlk vites kısa olsa da ikiye attığınız an 2000 devirden fazla düşüyor. Ayrıca 5. Vites bana biraz fazla kısa geldi. 80-82 arası giderken 2600 devir çeviriyor ve yakıt tüketiminiz doğal olarak artıyor. Ama vites yolları gayet güzel ve kemikli. Geri vitese geçerken biraz sıkıntılı ancak biraz bakım ile düzeleceğini düşünüyorum. Ayrıca debriyajı da tatlı sert. Ne çok laçka, ne de kütük gibi. Güzel bir ayar tutturmuşlar.

8v'nin oranını bulamadım ancak 16v için şu oranlar veriliyor. Tahminimce aynı şanzımandır:

3.73:1 first gear ratio,

2.14:1 second gear ratio,

1.41:1 third gear ratio,

1.12:1 fourth gear ratio,

0.89:1 fifth gear ratio

3.31:1 reverse gear ratio

3.74:1 final drive ratio

Yol Tutuş & Sürüş Keyfi: Otomobilin bana soracak olursanız en iyi yanı. Rakiplerini kullanmadım ama tahminimce Focus ile kafa kafayadır. Çünkü alt takımı Lotus ile beraber geliştirmiş bir otomobil, boru değil yani. Şubat ayında girdiği muayenede sol arka tarafın kaçırdığını söylediler, o yüzden değişene kadar pek zorlayamıyoruz ama geçen ufak bir touge yaptık denilebilir. Lastikten kaynaklanan ufak tefek şeylerin dışında kesinlikle öyle kendini salma, orasını burasını açıp kayma gibi problemleri yok, yani yolcu koltuğunda bana bunları hissettirdi. Kendi deneyimim ile konuşacak olursak; henüz ehliyetim olmadığı için ancak tarla yollarında zorlayabiliyorum. Direksiyon tepkisini ben seviyorum, her çukuru vs hissettirmiyor ama kesinlikle ölü değil. Ayrıca netliği de gayet güzel. (Üzerinde yaz için hiç uygun olmayan 185/65 R15 lastikler var.) Frenler günlük kullanımda yeterli. Piste falan çıkmadığımız için sorun olmuyor. Pedal ilk başta tutmuyormuş gibi hissettirse de aslında bastıkça duruyor. Tabi hidrolik, hortum gibi şeylerin etkisi büyük olduğundan araçtan araca değişebilir.

Ekli dosyayı görüntüle 28247

Konfor konusunda ise Lotus olduğunu belli ediyor, biraz sert ama çok değil. Olması gerekenden sadece bir tık fazla denilebilir. (Tabi burada halk için konuştum, konfor benim hiç umurumda değil. Zaten konfor makinesi istesem neden Lotus tarafından geliştirilmiş bir şey alayım? hatatat hatatat hatatat )

Yerden çok yüksek sayılmaz, ama saçma salak hareketler yapmadığınız sürece sürtmüyor.

Yana yatma konusu ise çok değil, gayet olması gerektiği kadar yatıyor. Onun dışında ESP olmadığını hatırlatayım.

İç Mekan & Malzeme Kalitesi: Malzeme kalitesi kesinlikle çok iyi, neredeyse dokunduğunuz her tok ve yumuşak. Kumaşlar da aynı şekilde kaliteli ve dokusu gayet güzel. 20 yıllık arabanın –neredeyse- hiçbir yerinde yırtık, çatlak, kendini salma yok. (Tavan hariç. Tavan döşemesi artık kendini saldı.) Tabi bu unsurları bulamayacağınız iki yer var: Vites ve el freni körüğü ile korna tuşları. Korna tuşları bizim arabada gayet temiz ama vites ve el freni körüğünün değişmesi lazım. Trim sesi olarak çıtırdama falan yok ama koltuk kızaklarından geldiğini düşündüğüm bir gıcırdama var, biraz yağlama ile çözülebilir.

Şöyle bir bakarsak: En üstte ufak, turuncu renkli bir radyo ekranı var. Burada saat, derece, istasyon ve şarkı adı gibi bilgileri görebiliyoruz. Hemen altında açılıp kapanabilen havalandırma kanalları, onun da altında Blaupunkt Car 300 radyomuz var. Bir otomobilin üstünde orijinal ses sistemi ve radyosunun bulunması bence otomobilin değerini katlayan bir şey. Önceki sahip/sahiplerinin ellememiş olması çok iyi. Onun altında manuel klimamız, onun da altında orijinal GM parça kodlu kaydırmaz bir pedi olan eşya gözü, en aşağıda ise basınca açılan bir küllük ve yanında ışıklı fakat çok uyuz bir çakmaklık var. (Ya hiçbir şey girmiyor, ya da girse de temassızlık yaparak çalışmıyor.)

Bunları çevreleyen trimler ise çoğu G kasanın aksine ahşap veya gri değil; siyah ve dokulu bir boya ile kaplanmış. Yumuşak bir boya olduğu için ufak çizikleri var.

Torpido ve kapıların üstü ise kalın, yumuşak ve kaliteli bir deri ile kaplı. Zaten bakar bakmaz ne olduğunu anlıyorsunuz. Onun altında güzel ve kaliteli bir kumaş var. Kapı gözleri ise fena değil ve dört kapıda da bardaklık sunması güzel. Vites konsoluna bakacak olursak vitesin arkasında ufak bir oyuk var ama sadece çok ince şeyler koyulabilir, çünkü el freni inmiyor. El freninin arkasında ise kendisini bildim bileli içinde eskiden parçalayıp sattığımız Chrysler Voyager’ın yedek anahtarı, biraz bozuk para ve iki tane plaka ampulünden başka bir şey olmayan bir göz var. Onun arkasında ise arka koltuklar için bir küllük var. Onu söktüğünüzde ise altından Siemens üretimi bir parça çıkıyor. Tam ne olduğunu bilmiyorum.

Direksiyonun soluna baktığımızda ise yine açılıp kapatılan bir havalandırma kanalı, altında ise far kumandası, çalışmayan far yükseklik ayarını, arka sis lambası tuşu ve iç aydınlatma ayarını görüyoruz. (Arka sis tuşu bile bence çok kaliteli hatatat ) Onun altında ise ne olduğunu anlamadığım enteresan bir kapak var.

Ekli dosyayı görüntüle 28248
(Müthiş kaliteli iç fotoğrafımız)

Arka koltuklara geçtiğimizde ise aynı kalite devam ediyor. Ayrıca –her ne kadar tuşları içeri kaçsa da- sağ ve sol taraf için ayrı birer aydınlatma ve kıyafet askıları olması çok iyi. Onların önünde ise ilk bakışta ne olduğunu anlamadığınız, ama aslında arka bagaj filesini takmak için olduğunu anladığınız bir kapak var.

Koltuklara dönecek olursak bence rahat. Hem koltuğun kendisi, hem de diz-baş mesafesi için söylüyorum bunu. (SW olduğu için baş mesafesi zaten süper.) İki koltuğun arasına bakacak olursak açıp kapaması kolay, kalın ve yumuşak bir kol dayaması var. Onun arkasında ise bagaja açılan bir kapak.

İç mekanın iki ufak eksisi ise sağ güneşlikte ki makyaj aynasının ne ışığının, ne de kapağının olmaması. Her açışımda kendimi görmekten sıkıldım. Sol tarafta ise işi kökten çözmüşler, komple ayna yok.

İkinci eksisi ise ön tarafta bulunan esas aydınlatmanın üzerinde hiçbir açma-kapama tuşunun olmaması. Açmak için far kumandasını çekmeniz gerekiyor. Komple kapatma seçeneği ise zaten yok.

Ses sistemine gelirsek aracın orijinal Blaupunkt Car 300 kasetçalarının üzerinde olduğunu söylemiştim. Bununla beraber 8 hoparlörlü bir ses sistemi geliyor. (Yukarıda altı demiş olabilirim. Aslında sekiz hoparlör var.) Müzikten çok anlayan bir insan olmadığım için ne yorum yapsam boş ama yılına ve segmentine göre bence fena değil. Ayrıca bass ve sesin nereye yoğunlaşacağı ayarı mevcut. (Ön-arka, sağ-sol.) Ayrıca araştırmalarıma göre Aux girişi de yapılabiliyor.


Son olarak torpido gözünden bahsedip iç mekanı bitirelim. İki katlı, ışıklı, kapağa entegre iki tane bardaklığı ve kalem tutucusu olan, bir gözü var. Bence gayet geniş. Ruhsatın bulunduğu cüzdanı, radyonun kullanma kılavuzunu, büyük boy ıslak mendili, Bulgaristan haritasını ve bir sürü ıvır zıvır kağıdı da alsa hala yeri olan bir torpidosu var. İlla eksi bir şey söyleyeceksem de soğutmasının ve kilidinin olmaması söylenebilir.

Bagaj: SW olmasının en büyük özelliği tabi ki de bagaj hacmi. Teknik verilere bakınca bagajın 480 litre olduğu yazıyor ancak tahminimce bu rakam file olmadan verilmiş. Fileyi takınca tavana kadar yükleyebildiğiniz için (Ki yükledik.) hacim macim umurunzuda olmuyor. (Filenin değerini tavana kadar yüklediğiniz valizler kafanıza inmeyince anlıyorsunuz. hatatat ) Koltukları yatırınca ise 1500 litre olduğu yazılmış. Bu güne kadar yeri geldi bisiklet koyduk, yeri geldi mermer taşıdık, yeri geldi tavana kadar yükleyip beş kişi uzun yol yaptık. Tecrübelerimize dayanarak diyeceğim tek bir şey var: Station candır!

Sol tarafta ilk yardım kitini koyabileceğiniz bir kapak var. Ayrıca bagaj perdesinin de durması hoş bir detay. Çok merak edenler için ise stepne bagajın altında.

Yapılacaklar Listesi: Sol arka amörtisörü halletmek, farları temizlemek ve daha önce kırılan aynanın yeşil kapağını takmak.

Donanım: 100. Yıl paketi hakkında internette pek bir şey bulamadım. Ama benim gördüğüm kadarı ile CD versiyonuna yakın, orta bir donanım paketi. Bilgisi olan paylaşırsa sevinirim. Gördüğüm kadarı ile olan ve olmayan özelliklerini sayacak olursak:

Olan: ABS, klima (Maalesef çalışmıyor.), sekiz hoparlör, tek tuşla açılan ön camlar, arka kol dayama, uzaktan kumandalı merkezi kilit, elektrikli ve ısıtmalı yan aynalar, dört disk fren, 15 inç beş kollu ve şifreli jantlar, sürücü koltuğu yükseklik ayarı, dört hava yastığı (Sürücü, yolcu ve koltuk yanalrında bulunuyor.) ve koyu yeşil renk (Renk kodu elimde yok ama göz kararı bakınca Z359 Jungle Green olarak görünüyor. Öğrenince editlerim.)

Olmayan: Koltuk ısıtma, direksiyondan kumandalı radyo, Cruise Control, elektrikli arka camlar, ön sis farları, sunroof, renkli iç trim (Ben bunları daha çok seviyorum.), karartılmış farlar, spor koltuklar, renkli ve krom çerçeveli kadranlar, CD çalar, ve en önemlisi 100 hp 16v motor!

Artılar: Yol tutuş, yine de fena olmayan donanım, bagaj, arka yaşam alanı, malzeme kalitesi, tasarım (Burası göreceli.), ses sistemi (Yaşına ve donanımına göre.), güvenlik, frenler, vites yolları ve debriyaj.

Eksiler: Motor, yakıt tüketimi, çoğunluk için konfor (Dediğim gibi umurumda değil.), vites oranları, yere biraz fazla yakın olması, vites ve el freni körüklerinin çabuk eskimesi, fasılalı sileceğin ayarının olmaması.

Sonuç: Eğer iyi yol tutan, sürüşü keyifli, güvenli ve kaliteli bir otomobil arıyorsanız Astra G tam size göre. Ancak alacaksanız kesinlikle en azından 16v olan motorlara yönelmenizi tavsiye ederim. Hem aynı yakacak, hem de çok daha iyi gideceksiniz. (Kötü bir yazı oldu, kabul.)

Ekli dosyayı görüntüle 28251
Ekli dosyayı görüntüle 28252
Ekli dosyayı görüntüle 28253

Böylece Astra G tanıtımımızın sonuna geldik. Sorularınız olursa sorabilir, düzeltmek istediğiniz veya eklemek istediğiniz bir şey var ise ekleyebilirsiniz. Çok fazla kullanmadığımız için çok sık güncelleyemeyeceğim, ama yanına gittiğim zaman VIN decoderdan tüm bilgilerini çıkaracağım ve yaptığımız şeyleri ekleyeceğim.

Eğer buraya kadar gelebildiyseniz helal olsun. Yazı burada bitti. Görüşürüz!
Opel o dönemlerde lotusla çok yakındı galiba, Corsa B motoru için de öyle bir söylenti vardı, devirdaim patlayıp bitmeseydi en bir 300000 daha yapardı eminim, çok da güçlüydü hacmine göre.
 
  • Beğeni
Tepkiler: fujiwara

fujiwara

Panpa
2 Tem 2020
456
1,477
2,695
İstanbul
Marka
Opel
Uzun bir aradan sonra bir güncel çekelim artık.

Arabanızın Fotoğrafları konusunda paylaştıklarımı görenler zaten biliyorlardır ama buraya da yazalım.

Aniden çıkan bir işimiz sebebi (Amcama maske götürmek + bir işin detaylarını konuşmak.) ile Ohrid’e gitmemiz gerekti. İlk önce uçak vb. gibi araçları düşündük ama bu ortamda hiç aksiyona girmeden en güvenli ulaşım aracının Astra olduğuna karar verdik ve İstanbul’dan Bulgaristan’a doğru yola çıktık.

Gittiğimiz gece arabayı çalıştırıp bütün aydınlatma elemanlarını kontrol ettik ve ertesi sabah dört kişi yola çıktık. Sınırda ruhsat ile ilgili bir problem çıktı: Plaka 2021’de bitmesine rağmen ruhsat eski oturumun üstüne olduğundan 2019’da bitmiş. (Şubat ayında muayenede kimse bir şey söylememişti, sorsanız çok iyi iş yapıyorlardır.) Aslında geçmememiz için hiçbir problem yoktu ama arkadaş ‘’çorbamızı’’ içmeden bizi bırakmadı. Yanlış anlamamanız için not: Yasal olmayan hiçbir şey yoktu sınırda. Aksine adam pasaportları geçirmesine rağmen işlemi bilerek tamamlamadı.

Maceralar burada bitmiyor. Sınırı geçtikten sonra Japon Tougelerinden farkı olmayan bir yoldan geçiyorsunuz. Burada da frenlerimiz hakkın rahmetine kavuştu, ama gerçekten yol tuttuğunu kanıtlamış oldu bize kendisi.

Vardığımız gece önemlerden dolayı aynı odada beş kişi kalmamız yasaktı, bu yüzden Ohrid merkezinde bir hotele yerleştik. Tam bu sırada yokuş aşağı stop etmeye başladı işte, tahminimizce yakıttan dolayı.

Ertesi sabah iki kişi dönüşe geçtik ve geldik.

Yolda aldığım notlar doğrultusunda ilk mesajdaki bazı bölümlere güncel çekelim:

Motor/Şanzıman: Aldığımızdan beri çıktığımız en yüksek hızlara çıktık desek her halde yalan olmaz. Sofya otobanında 150 km/h gibi hızları gördük. Tabi görmeniz biraz uzun sürüyor ama sonunda görüyorsunuz yani. 100 ile giderken tam 3000 devir, 150 ile yanlış hatırlamıyorsam 5000 devri görmesi lazım. Ama sollamalarda felaket. Giderken feci bir kamyon konvoyuna takıldık ve geçebilmeniz için gerçekten uzun düzlüklere ihtiyacınız var. Bu arada motor 6500’e kadar çeviriyor. Sonrasında kesici kaç devirde bilmiyoruz ama kadran 7000’e kadar.

Yol Tutuş/Fren: Tougede yol tuttuğunu kanıtladı bize kendisi. Ha öyle müthiş yüksek hızlarla zorlamadık ama üzerindeki lastiklere rağmen güzel sayılır. Fren konusunda ise sağlam titreme yapmaya başladı. Tutma problemi yok ancak diskler büyük ihtimalle yamuldu, sağlam titretiyor artık.

İç Mekan: Koltukların yan destekleri beklediğimden başarısız çıktı. Koltukta sabit durabilmeniz için çaba sarf etmeniz lazım.

Yalıtım: Sabah yola çıktığımızda hava biraz soğuktu ve bu yüzden bir süre camlar kapalı gittik, bu sayede yalıtımı gerçekten test etme imkanımız oldu.

Yol: En kötü kısım burası. Tahminimce lastiklerden dolayı ama bir uğultu geliyor sürekli. Lastik değişiminden sonra editlerim.

Rüzgar: 100 geçtikten sonra bile rahatsız etmiyor. Başarılı denilebilir.

Motor: 5000 devirde bile rahatsız etmiyor, gayet başarılı. Rölantide hiçbir şey duymuyorsunuz zaten.

Geldikten sonra iki gün daha Bulgaristan’da sağa sola takıldık ve o sırada sağ farımız patladı. İki farklı ampulle test ettik ve yanmayınca sigorta kutusunu ziyaret ettik.

Başlıklı spoyler
Astra otopark.jpg

Hatırlarsanız yukarıda sizlere ‘’Sol tarafta boş bir kapak var’’ demiştim. Ha işte normalde orada bir çekmece olması gerekli ama bizimki kaybolmuş. Çıkmasını bulursak alıp takarız. Onun ardında ise dört adet düz uçlu plastik vida var. Onları gevşetip kapağı söktükten sonra sigortalara erişiyoruz. Onları da değiştirmemize rağmen yanmayınca kablolarda problem olduğunu düşündük. Kablolarda bir süre boğuştuktan sonra aklımıza sol farı sökmek ve ampulleri orada denemek geldi. Sonunda denediğimiz ampullerin patlak olduğunu anladık ve boşa giden bir saatin arkasından el sallayıp ampullerimizi değiştirdik.
Başlıklı spoyler
Astra kablo.jpg
Daha sonra yıkayıp yerine çektik ve İstanbul’a geri döndük.

Başlıklı spoyler
Astra motor.jpg

Hazır elimiz değmişken ıslak mendille kabaca bir temizlik yaptık.


Fren, lastik bakım için önümüzdeki aylarda Türkiye’ye getirme planımız var bakalım. En son 2019 Şubat’ta gelmiştik. Aradan neredeyse iki yıl geçmiş ve artık bir bakım şart oldu. Artık bundan sonra Türkiye’ye gelince tekrar güncellerim konuyu.

Ha unutmadan, VIN Decoder için şasinin fotoğrafını çektim. (Sağ kapıyı açınca görünüyor.) Henüz düzgün bir Decoder bulamadığımdan dolayı sorgulatmadım ama şasinin yazdığı etikette boya kodu da yazıyordu. Bu sayede arabamızın Z359 Jungle Green Mica renginde olduğunu doğruladık. Düzgün bir VIN Decoder bilen varsa (Arabanın tüm donanımlarını açıklayan vb.) yazarsa sevinirim.

Astra7.jpg

Şimdilik bu kadar.
 
Son düzenleme:

Mt.Akina

Reis
Beta Programı
18 Ocak 2017
5,579
1
22,226
5,670
Ankara
Marka
Ford
Uzun bir aradan sonra bir güncel çekelim artık.

Arabanızın Fotoğrafları konusunda paylaştıklarımı görenler zaten biliyorlardır ama buraya da yazalım.

Aniden çıkan bir işimiz sebebi (Amcama maske götürmek + bir işin detaylarını konuşmak.) ile Ohrid’e gitmemiz gerekti. İlk önce uçak vb. gibi araçları düşündük ama bu ortamda hiç aksiyona girmeden en güvenli ulaşım aracının Astra olduğuna karar verdik ve İstanbul’dan Bulgaristan’a doğru yola çıktık.

Gittiğimiz gece arabayı çalıştırıp bütün aydınlatma elemanlarını kontrol ettik ve ertesi sabah dört kişi yola çıktık. Sınırda ruhsat ile ilgili bir problem çıktı: Plaka 2021’de bitmesine rağmen ruhsat eski oturumun üstüne olduğundan 2019’da bitmiş. (Şubat ayında muayenede kimse bir şey söylememişti, sorsanız çok iyi iş yapıyorlardır.) Aslında geçmememiz için hiçbir problem yoktu ama arkadaş ‘’çorbamızı’’ içmeden bizi bırakmadı. Yanlış anlamamanız için not: Yasal olmayan hiçbir şey yoktu sınırda. Aksine adam pasaportları geçirmesine rağmen işlemi bilerek tamamlamadı.

Maceralar burada bitmiyor. Sınırı geçtikten sonra Japon Tougelerinden farkı olmayan bir yoldan geçiyorsunuz. Burada da frenlerimiz hakkın rahmetine kavuştu, ama gerçekten yol tuttuğunu kanıtlamış oldu bize kendisi.

Vardığımız gece önemlerden dolayı aynı odada beş kişi kalmamız yasaktı, bu yüzden Ohrid merkezinde bir hotele yerleştik. Tam bu sırada yokuş aşağı stop etmeye başladı işte, tahminimizce yakıttan dolayı.

Ertesi sabah iki kişi dönüşe geçtik ve geldik.

Yolda aldığım notlar doğrultusunda ilk mesajdaki bazı bölümlere güncel çekelim:

Motor/Şanzıman: Aldığımızdan beri çıktığımız en yüksek hızlara çıktık desek her halde yalan olmaz. Sofya otobanında 150 km/h gibi hızları gördük. Tabi görmeniz biraz uzun sürüyor ama sonunda görüyorsunuz yani. 100 ile giderken tam 3000 devir, 150 ile yanlış hatırlamıyorsam 5000 devri görmesi lazım. Ama sollamalarda felaket. Giderken feci bir kamyon konvoyuna takıldık ve geçebilmeniz için gerçekten uzun düzlüklere ihtiyacınız var. Bu arada motor 6500’e kadar çeviriyor. Sonrasında kesici kaç devirde bilmiyoruz ama kadran 7000’e kadar.

Yol Tutuş/Fren: Tougede yol tuttuğunu kanıtladı bize kendisi. Ha öyle müthiş yüksek hızlarla zorlamadık ama üzerindeki lastiklere rağmen güzel sayılır. Fren konusunda ise sağlam titreme yapmaya başladı. Tutma problemi yok ancak diskler büyük ihtimalle yamuldu, sağlam titretiyor artık.

İç Mekan: Koltukların yan destekleri beklediğimden başarısız çıktı. Koltukta sabit durabilmeniz için çaba sarf etmeniz lazım.

Yalıtım: Sabah yola çıktığımızda hava biraz soğuktu ve bu yüzden bir süre camlar kapalı gittik, bu sayede yalıtımı gerçekten test etme imkanımız oldu.

Yol: En kötü kısım burası. Tahminimce lastiklerden dolayı ama bir uğultu geliyor sürekli. Lastik değişiminden sonra editlerim.

Rüzgar: 100 geçtikten sonra bile rahatsız etmiyor. Başarılı denilebilir.

Motor: 5000 devirde bile rahatsız etmiyor, gayet başarılı. Rölantide hiçbir şey duymuyorsunuz zaten.

Geldikten sonra iki gün daha Bulgaristan’da sağa sola takıldık ve o sırada sağ farımız patladı. İki farklı ampulle test ettik ve yanmayınca sigorta kutusunu ziyaret ettik.


Hatırlarsanız yukarıda sizlere ‘’Sol tarafta boş bir kapak var’’ demiştim. Ha işte normalde orada bir çekmece olması gerekli ama bizimki kaybolmuş. Çıkmasını bulursak alıp takarız. Onun ardında ise dört adet düz uçlu plastik vida var. Onları gevşetip kapağı söktükten sonra sigortalara erişiyoruz. Onları da değiştirmemize rağmen yanmayınca kablolarda problem olduğunu düşündük. Kablolarda bir süre boğuştuktan sonra aklımıza sol farı sökmek ve ampulleri orada denemek geldi. Sonunda denediğimiz ampullerin patlak olduğunu anladık ve boşa giden bir saatin arkasından el sallayıp ampullerimizi değiştirdik.
Daha sonra yıkayıp yerine çektik ve İstanbul’a geri döndük.

Başlıklı spoyler
Ekli dosyayı görüntüle 29754
Hazır elimiz değmişken ıslak mendille kabaca bir temizlik yaptık.


Fren, lastik bakım için önümüzdeki aylarda Türkiye’ye getirme planımız var bakalım. En son 2018 Şubat’ta gelmiştik. Aradan neredeyse iki yıl geçmiş ve artık bir bakım şart oldu. Artık bundan sonra Türkiye’ye gelince tekrar güncellerim konuyu.

Ha unutmadan, VIN Decoder için şasinin fotoğrafını çektim. (Sağ kapıyı açınca görünüyor.) Henüz düzgün bir Decoder bulamadığımdan dolayı sorgulatmadım ama şasinin yazdığı etikette boya kodu da yazıyordu. Bu sayede arabamızın Z359 Jungle Green Mica renginde olduğunu doğruladık. Düzgün bir VIN Decoder bilen varsa (Arabanın tüm donanımlarını açıklayan vb.) yazarsa sevinirim.

Ekli dosyayı görüntüle 29755
Şimdilik bu kadar.
Açıkcası belli başlı markalar(Premium olanlar) hariç vindecoderler iyi çalışmıyor.

Ama forumda Opelci arkadaşlar mevcut yardımcı olurlar muhtemelen, arabanın bir Türkiye’ye gelip bir bakımlık zamanı gelmiş sanki :)
 
  • Beğeni
Tepkiler: fujiwara

fujiwara

Panpa
2 Tem 2020
456
1,477
2,695
İstanbul
Marka
Opel
Açıkcası belli başlı markalar(Premium olanlar) hariç vindecoderler iyi çalışmıyor.

Ama forumda Opelci arkadaşlar mevcut yardımcı olurlar muhtemelen, arabanın bir Türkiye’ye gelip bir bakımlık zamanı gelmiş sanki :)

Aynen öyle ama önce şu ruhsat işini halletmemiz lazım, onunla beraber büyük ihtimalle plaka da değişecek. Ondan sonra güzel bir bakımı hak ediyor. (2018 yazmışım ama 2019 olacak o.)
 
  • Beğeni
Tepkiler: Mt.Akina

fujiwara

Panpa
2 Tem 2020
456
1,477
2,695
İstanbul
Marka
Opel
Bilinçaltı çok enteresan bir dünya. Ne alaka diye sorarsanız, bu yıl iki kere durduk yerde araba rüyama girdi. Girdi ama daha enteresan olanı ikisinde de kapıları, tamponları vs. çalınmış şekildeydi, hayırlısı bakalım.

Neyse, konumuz bu değil.

Hatırlarsanız ilk mesajımda size başarısız bir satış denememiz olduğunu anlatmıştım. O zaman için (Yaklaşık üç yıl önce) piyasasının gayet üstünde bir fiyat teklif etmişlerdi bize, yanlış hatırlamıyorsam 2500 leva gibi bir paraydı. O yüzden sürekli ‘’Satınca Ne Alırız?’’ konulu diyaloglarımız oluyordu ama araba satılamayınca biz de bu konuyu rafa kaldırmıştık.

Ondan sonra ara ara vakit buldukça yol üzerindeki galerileri gezip ne var ne yok diye bakıp bizim arabanın değerini soruyorduk. Yaklaşık iki yıl önce bir galerici 1500 leva gibi bir fiyat çekince işi ciddi olmaktan çıkartıp sadece eğlence amaçlı yapmaya başladık bu işi.

Bugün yine otururken piyasaya bakayım dedim ve ‘’Satsak Ne Alırız?’’ sorusunun olası cevaplarını görmüş oldum.

Öncelikle piyasayı nasıl araştırdım ona bakalım:

Elimizde 2000 model bir Astra G SW var. Kendisi 1.6 8v X16SZR 75 hp motora ve beş ileri manuel şanzımana sahip, LPG veya Metan (Evet, oralarda çok yaygın.) gibi şeyler görmemiş, yaklaşık on yıl önce Almanya’dan getirilmiş, kazası vs. olmayan bir otomobil. An itibarı ile 180.000 km’de, yedek anahtarlı, radyo kitabı duran, boyasında bazı çizikler ve yanıklar olan bir otomobil olduğu için bu kriterlere göre piyasaya baktım.

17 ilanın ortalamasını aldığımızda 2021 leva gibi bir rakam ortaya çıkıyor. (En ucuz 1000, en pahalısı 3500 leva olması lazım.) (Mobile.bg sitesinden) Bu hesaba göre ben 2200 leva olarak kabul ediyorum bizim arabayı. Bir arkadaş rengi kırmızıdan pembeye dönen bir araba için 2500 yazmış, biz 2200 yazsak çok olmaz her halde.

Neyse, bu fiyata sattığımızı düşünerek üzerine bir bu kadar daha koyarak 5000 leva üst limit belirliyorum ve aramaya başlıyorum. Kriterlere göz atarsak aklıma gelenler bunlar:

Dizel olması. Maalesef en baş kriterimiz bu ama yapacak bir şey yok.

En az C segmenti SW veya 7 kişilik MPV olması,

En az onun kadar donanımlı olması,

Astra ile aynı şartlarda yaşayacağı için en az onun kadar dayanıklı olması,

İyi bir altyapısının olması vb. gibi şimdilik aklıma gelenler.

Uzatmamak adına şimdilik sadece SW seçenekleri yazacağım.

MK1 Mazda 6 2.0D: İçlerinde benim en sevdiğim seçeneklerden biri. 2007 model ve 183.000 kmde bir örneği için 4200 leva istenmiş mesela. Ayrıca Xenon, Bose, CC ve Geri Görüş (Sonradan takılma) gibi güzel şeyleri var.

MK2 Avensis 2.2 D-4D: Yine sevdiklerimden biri. 2006 model ve 190.000 km bir örneğine 5000 leva gibi bir fiyat yazılmış mesela. Yine güzel özellikleri var.

MK3 Mondeo 2.0 TDCi: F/P olarak çok iyi durduğunu düşünüyorum, ayrıca Ford olduğu için iyi bir altyapısı da var. 2006 model ve 160.000 km bir örneğine 3650 leva istenmiş.

MK2 Focus 2.0 TDCi: C segmenti olarak iyi bir alternatif. 2005 model 197.000 kmde biri için 2900 leva istenmiş.

MK7 Accord 2.2 i-CTDi: Aslında sevdiğim bir model olmasına rağmen ilanda çok az var, ve olanlar da pek içime sinmedi. 2004 model 172.000 kmde bir örneği için 4180 leva istenmiş.

MK2 Laguna 1.9 DCi: Çok sağlam değil diye biliyorum ama yine de baktığımız seçeneklerden biri. 2006 model 180.000 km bir örneği için 3800 leva istenmiş.

MK3 Laguna 1.5 DCi: Kendini kanıtlamış K9K motoru ve az tüketimi ile bu listeye girdi. 2009 model 180.000 kmde bir örneği için istenen fiyat 4800 leva.

MK2 Megane 2.0 DCi: C segmenti için güzel bir örnek daha. 128.000 km de 2007 model bir örneği için 3600 istenmiş. (KM bi kıllandırmadı değil ama neyse.)

Bu liste uzar ama bu kadar yeter. Şimdilik satmak gibi bir niyetimiz yok – Yukarıda bahsettiğim bir alıcı çıkmadığı sürece – ama eğlence amaçlı araştırmaya devam ediyoruz.

Bundan sonraki güncelleme bakım için getirdiğimizde olur artık. O zaman görüşürüz.
 
AdBlock Tespit Edildi!

OTOPARK.COM Forum'u Adblock ile kullanmanız bizi üzdü

Değerli ziyaretçimiz/üyemiz, OTOPARK.COM Forum ücretsiz bir oluşum olup, maliyetlerin karşılanması için reklamların yayınlanması gerekmektedir. Lütfen Adblock'u OTOPARK.COM'dan hariç tutunuz.

Tamam, AdBlock'u devre dışı bıraktım