Yeşil Cennet | 2010
1. Nedir?
Pistin kendi hakkındaki görüşlerimle başlayalım.
“Dünyanın en tehlikeli pisti, aman dikkat edin, sakın ilk seferinizde güçlü bir arabayla çıkmayın, hırs yapmayın, hoplamayın zıplamayın” geyiklerine girmeyeceğim çünkü yaşadıklarımın ardından aklımdan geçen tam olarak bu değil. Bize verilen brifing de dahil her yerde bunları duyduk/okuduk fakat ben şu an, tüm bu söylemlerin biraz abartılı olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle, pist videolarda gözüktüğü kadar geniş ve devasa değil. Evet ÇOK uzun (yaklaşık 21 km); ama bir İstanbul Park gibi, gerçekten güçlü bir arabayla çıkmadıkça keyfi sürülemeyecek, atıyorum 300 hp altı her türlü arabanın size yavaş geleceği bir pist değil. En güzel yanı virajlarının (73 tane!) çok çeşitli olması ve neredeyse sürekli yokuş yukarı/aşağı ilerlemesi. İlk sefer için en popüler kira alternatifleriniz olan Clio Cup ya da modifiyeli Swift’in size hantal geleceği yerler de, bu yokuş yukarılar ve arka düzlük. Onun haricinde bu seviyedeki arabalarla da fazlasıyla keyfini çıkarabiliyorsunuz.
Benim tercihim 2008 Clio RS’di. Kendim de 2002 Clio RS kullanıyorum ve daha önceki pist tecrübelerimin ardından, burda hiçbir tehlikeyle karşılaşmadım (ki sükunetimi bozup hırsla milletin peşine takıldığım da oldu, artı hava yağmurluydu). Bunun temel sebepleri bence şunlardı:
– Arabaya alışıktım. Aradan 6 sene geçmesine rağmen yeni Clio’nun karakteri benimkine çok yakındı ve bana biraz daha yavaş geldi.
– ESP çok büyük avantaj, yağmur ve ilk seferim olmasından ötürü kapatmadım.
– Bu Clio’nun benim arabama en büyük üstünlüğü, muazzam Brembo frenleri. Bu frenler arabanın geri kalanından daha üstün bir potansiyele sahipler ve kolay kolay şişmeden sizi güvenle, fren noktasını kaçırmış olsanız bile, durduruyorlar. Öyle ki çoğu zaman arabanın ön lastikleri üstünde şaha kalktığını hissettim.
– Hiç, örneğin Gran Turismo 4 gibi bir oyunda, ‘Ring’de sürmemiştim ama sayısız video seyrettim, ondan kısmen de olsa aşinalığım vardı. Pistte sadece bir tane “şaşırtıcı” virajla karşılaştım (“Adenauer Forst”), o da hızınız düşük olduğundan tehlike yaratmıyor yalnızca her girişinizde %90 önden kayıyorsunuz 🙂 Bir de, bana sıkıntı yaratmamış olan ancak pekçok ciddi kazanın gerçekleştiği bir viraj var (“Schwedenkreuz”):
Buraya genelde fazla hızlı girip apekste bunun farkına varıp gazdan ayaklarını çekiyorlar ve voilà: lift-off oversteer 🙁 Hız oldukça yüksek olduğundan kazaların ciddiyeti de öyle oluyor. Burdan önce mutlaka frenle (yapabiliyorsanız küçük bir sol ayak) arabanın burnunu yere basmalı ya da virajı daha dışardan alıp downforce’un fazla azalmasını önlemelisiniz.
Bunların haricinde, şu meşhur “Karussell”den…
…düzgün geçmek videolarda göründüğü kadar kolay değil 🙂 Fazla hızlı girerseniz sizi dışarı atıyor ve betonu iyi ortalayamadığınız takdirde, şayet açıksa (ve Clio’nunki gibi fazla heyecanlıysa) ESP’niz devreye girip zınk diye sizi durduruveriyor 🙂 Sağlam konsantrasyon istiyor.
Gerisinde, eğer pist tecrübeniz varsa ve yeterince bilinçliyseniz, kolay kolay sorun yaşamamanız lazım. Yapabileceğiniz en iyi şey sizin seviyelerinizde bir arabanın peşine takılıp dolanmak, ama hırs yapıp geçmeye çalışmadan. Aynalarınızı sürekli kontrol edin ve peşinize biri düşmüşse sinyal verin, sağa yanaşın, yavaşlayıp geçmesine izin verin. Çok daha rahat ediyorsunuz. Bir de aynaya bakıp, arkanızdaki arabanın dış görünümüne aldanıp “yahu bu mu geçecek beni, vermem yol mol” yapmayın; o adam pisti sizden çok daha iyi bilebilir ya da arabası sağlam modifiyeli olabilir – ki genelde de öyle oluyor 🙂
b) Halka Açık/Pist Günü
İşte bu önemli bir konu. Nürburgring’e çıkmanın iki yolu var:
I. “Touristenfahrten”
Bunlar pistin halka açıldığı ve bir “public road” vasfı kazandığı, biletinizi alıp elinizi kolunuzu sallaya sallaya girdiğiniz halk günleri. YouTube’de milletin kendi çektiği videoların hemen tamamı bu tür günlere aittir ve özel organizasyonlar ve yarışlar hariç ‘Ring devamlı bu şekilde hizmet verir. Normalde uymanız gereken Alman trafik kuralları (sağdan gitmek, diğer araçları yalnızca soldan geçmek, sadece ‘road-legal’ araçların izinli olması ve hız limitleri gibi (evet bazı bölümlerde bu var, aşağı bakın)) burda da geçerlidir. Her bir turdan sonra, o uzun düzlüğün (Döttinger Höhe) başında yavaşlayıp ortasında pistten çıkmanız ve yeniden giriş yapabilmek için tekrar gişelerde sıraya girip biletinizi okutmanız gerekir. Gününe göre müthiş kalabalık olabilir (500+ araç), ve bu kalabalık çoğunlukla tehlikeli acemileri, motosikletlileri ve otobüsleri de kapsar. Bu günler kaza olasılığı da yüksektir ve bu kazalar pistin uzun süre kapatılmasına sebep olabilir.
Nordschleife’de hız limitleri az ama var:
– ilk girişten itibaren 200 m boyunca 30 km/s,
– Breidscheid çıkışına yaklaşırken 90 km/s,
– ana çıkışta 120 km/s’den 30 km/s’ye düşen son limit.
Gerisi limitsiz 🙂
Touristenfahrten’le ilgili dikkat edilecek hususlar şunlar: Öncelikle gününüzü en az trafik olacak şekilde seçin. Mümkünse haftaiçi olsun (17:30-19:30 arası açıyorlar genelde, cumalarsa 14:15-19:30 arası) ve Alman’ların resmi tatil günlerine de dikkat edin. Bir yandan da burdan pistin hangi gün kaçtan kaça kadar halka açık olduğunu kontrol edin. Benim katıldığım pist gününün ardından halka açıldığında, saat 17’den 19:30’a kadar hava açık ve pist bomboştu.
II. “Trackday”
Pist günlerinin diğerinden iki temel farkı var: yalnızca kayıtlı otomobiller (40-200 arası) piste çıkıyor, dolayısıyla trafik genellikle daha az yoğun oluyor, motosiklet vs.’yle uğraşmıyorsunuz; ve her turun ardından gişelere girmeden, kesintisiz, dilediğiniz kadar tur atabiliyorsunuz. Döttinger Höhe’yi tam gaz geçebiliyorsunuz yani. Fakat, bu ikincisi çok da büyük bir avantaj değil aslında zira standart bir sürücü arka arkaya en fazla 2-3 tur atabiliyor, sonrasında illa ki pite girip dinlenme gereksinimi duyuyor. Ben ilk 3 turumu kesintisiz attım, sonrakileriyse ikişer ikişer. 8. turdan sonraysa boynum ciddi biçimde ağrımaya başladı (4 gün sonra geçti :), 2 tur daha dönebilirdim ama kasmayıp arkadaşıma bıraktım son 2 turu. Normalde bir günde 10 turdan fazla atamazsınız kolay kolay.
Bunun dışında trafik kuralları yok, kaza ihtimali daha düşük ve bu gerçekleştiği zaman da pistin kapalı kalma süresi de genellikle daha kısa oluyor. Benim katıldığım gün iki hadise oldu (ki birazdan arabaları görünce bu sayının ne kadar mütevazı olduğunu anlayacaksınız); birinde bir Impreza’nın (330S’ti galiba :/) motoru alev aldı diğerinde de bir Evo spin atıp arkasını bariyerlere çarptı. İkisinde de yaklaşık yarım saat kapadılar pisti.
Bunlar bir ‘petrolhead’ için gerçekten özel günler. Hepsini bir arada ancak fuarlarda görebileceğiniz arabalarla piste çıkabiliyorsunuz. Fakat mesele yalnızca piste çıkmak değil; o sosyal ortam, muhabbet, atmosfer. Resimlerde de göreceksiniz ama şöyle bir özet geçeyim: Caparo T1, Ferrari 599 GTO, Audi R8 GT (henüz basın tanıtımı bile yapılmadı), Chris Harris’in getirdiği Porsche 911 GT2 RS, Jethro Bovington’ın getirdiği Jaguar XKR 75… Sayısız GT-R, R8, M3 CSL, 911 GT3 RS, Mégane R26.R… Evo, Car, Autocar yazarları… ve hepsi isteyerek orda, o ortam için; zorunlu bir davet için değil. Tüm o insanlarla rahat rahat, keyifle muhabbet ediyor, oturup yanyana yemek yiyorsunuz. Benim için en güzel rüyamı yaşamak gibiydi.
Tabii seviyenin bu kadar yüksek olmasının temel sebeplerinden biri, katılım ücretleri. Buna birazdan Maliyet kısmında değineceğim. Pist günlerinin tarihlerini (genelde ayda bir düzenleniyor) ve ücretlerini RSR‘ın sayfasından takip edebilirsiniz.
3. Ulaşım
Ben Hamburg’dan arabayla gittim o nedenle yurtdışından direkt ulaşım hakkında kişisel bir tecrübem yok. Nürburgring’e en yakın havalimanı Köln’de. Pist Köln’den arabayla yaklaşık 1 saat mesafede. Frankfurt ve Cologne da birer alternatif ama daha uzak. Google Maps’ten mesafe ve süreleri öğrenebilirsiniz. Ulaşım için otomobil kiralayabilir ya da tren kullanabilirsiniz ama bu ikinciden emin değilim.
Daha uzak merkezlerden Alman otobanlarının keyfini süre süre gelmek de isteyebilirsiniz, A2’de sık sık hız limiti kalkıyor mesela, ama orda da sorun şu ki yaz Alman’ların yol çalışması mevsimi. Hamburg-Nürburg normalde 5 saat civarı sürmeliydi ama biz tam 8 saatte varabildik pazar akşamı. İstanbul standartlarına göre bile korkunç bir trafik vardı. Ha pazartesi akşamı dönüşümüz 4,5 saat sürdü, – tüm limitlere harfiyen uyarak – 140 km/s ortalama tutturduk, o ayrı 🙂 Yola çıkmadan önce yol durumunu iyi araştırın, A1’in durumu daha da vahimdi örneğin.
4. Araç Kiralama
Bu konuda alternatifiniz çok fakat güvenilirliği kanıtlanmış ve benim tavsiye edebileceğim üç şirket var. Otomobillere ve kira ücretlerine sitelerinden bakabilirsiniz, ondan fazla detaya girmiyorum:
a) RSR Nürburg: En büyükleri ve benim de ilk seferimde tercih ettiğim firma bu. RSR en fazla müşteriye sahip şirket (ÖNEMLİ!Lütfen Rehber’in ikinci bölümüne bakın.) Bu arada siz sonradan farkedip hayal kırıklığına uğramadan ben yazayım: R26.R’ları yalnızca sağdan direksiyon.
b) RentRaceCar: Meşhur Sabine Schmitz’in sahibi olduğu bu şirketten de insanlar gayet memnun ayrılıyor. RSR’dan farklı olarak bunların araçları genelde ‘Ring’e uygun güzel modifikasyonlar içeriyor. Golf V GTI’ları başlangıç için gayet uygun olabilir.
c) Rent4Ring: Yalnızca modifiyeli Suzuki Swift kiralayan bu küçük şirket de müşterilerini memnun eden bir diğer firma. Swift deyip geçmeyin sakın; 3 seviyede sundukları bu makinenin Stage 3’ü 150 hp, 900 kg ve ‘Ring süresi 8:28 (!). Göz önünde bulundurulmalı mutlaka.
Araç kiralarken ek ücretlere (ekstra tur ya da ikinci sürücü için ne kadar istiyorlar, fiyatlara biletler ve benzin dahil mi vs.) ve sigorta şartlarına dikkat edin. E-mail’la iletişim kurarken son kararı vermeden önce, toplamda ödeyeceğiniz tutarı ve cebinizden çıkacak her kalemin ayrı ayrı, açıkça belirtilmesini isteyin. Çünkü kredi kart bilgilerinizi vereceksiniz ve gözden kaçırdığınız ama bir şekilde size tebliğ edilmiş her türlü ücreti çekmekte tereddüt etmeyecekler. Özellikle bir pist gününe katılacaksanız, bunlar çok önemli.
5. Otel
Bu konuda da alternatifiniz bol. Burdan beklentilerinize uygun otelleri araştırabilirsiniz. Eğer bir-iki gece kalacaksanız bulabileceğiniz en ucuz otelle en pahalısı arasındaki fark, diğer masraflarınızın yanında devede pire kalacak, o yüzden ucuzun peşinde koşmanıza gerek yok. En meşhur ikisi şu:
a) Dorint am Nürburgring: Ben ilkinde burda kaldım ama diğerinde yer bulamadığım için. Pistin hemen yanında, daha doğrusu dibinde, ‘Ring’e en yakın otel. Ön tarafındaki odalardan direk pisti izliyorsunuz. Atmosfer, yemekler vs. her şeyi çok güzel.
b) Hotel am Tiergarten: Bu da Sabine Schmitz’in oteli. Burası Dorint’ten daha sıcak, daha samimi ve daha küçük bir otel. Dorint daha bir resmi kalıyor, buranın muhabbeti daha iyi(ymiş). Bir de yemeklerinin süper olduğunu söylüyorlar ama akşam yemeği için önceden yer ayırtmanız gerekli.
6. Maliyet
Geldik esas mevzuya. Bu hayalinizin maddi bedelindeki esas değişken, Touristenfahrten/Trackday seçiminiz. Ve bu en önemli seçiminiz.
Varsayımımız şu: Bir arkadaşınızla birlikte gidiyorsunuz, Clio Cup kiralamayı tercih ettiniz, ikiniz de kullanmak istiyorsunuz ve toplamda 10 tur atmayı düşünüyorsunuz. Bir gece de otelde kalacaksınız. Önce Trackday, sonra da Touristenfahrten için, alt alta kalemleri toplamaya başlayalım:
a) Trackday
– Pist günü katılım ücreti (araç başı): 599 €
– Pist günü ikinci sürücü ücreti: 175 €
– RSR’dan “Basic” Clio Cup (10 tur, benzin ya da pist giriş ücreti dahil değil): 449 €
– RSR’ın ikinci sürücü ücreti: 25 €
– RSR’ın sigortası (normalde arabayı pert ederseniz sizden isteyeceği 8000 € yerine bunu ödeyince ‘yalnızca’ 3000 € ödemekle yükümlü oluyorsunuz (zorunlu değil)): 89 €
– 10 turluk benzin (yaklaşık 45 litre): 61 €
– Otel (kahvaltı dahil, kişi başı yaklaşık): 55 €
Toplam: 1453 €
Yalnız burdaki ilk iki kalem organizasyona göre değişecektir.
b) Touristenfahrten
– RSR’dan “All-Inclusive”, “Full Day” Clio Cup (10 tur, biletler & benzin & ikinci sürücü dahil): 749 €
– RSR’ın sigortası: 89 €
– Otel: 55 €
Toplam: 893 €
Bu tür günlerde piste çıkıp arabanızı “basic” de kiralayabilirsiniz, o vakit biletleri ve benzini kendiniz ödersiniz. Bilet ücretleri 2010 için 1 tur = 22 € olarak başlıyor, gerisi burada.
Bunlara ek olarak yolculuk ve yeme-içme masraflarınız olacak.
Gördüğünüz gibi iki seçenek arasında çok ciddi bir fiyat farkı var. Genel olarak tekrardan bakınca, Trackday’lerde bu farka elde ettikleriniz:
– Daha az trafik,
– Trafik kuralı yok,
– Motosiklet, otobüs, taksi yok,
– Döttinger Höhe düzlüğünü kesintisiz ve sınırsızca katedebiliyorsunuz,
– Pist 8 saat civarı size ayrılıyor, dolayısıyla daha fazla tur atabiliyorsunuz,
– Kaza ihtimali daha düşük,
– Harika otomobiller, muhteşem atmosfer.
Ben şahsen bu avantajların bu farka değmeyeceğini düşünüyorum ancak bir kere de Touristenfahrten’e katılmadan kesin bir şey söyleyemem. Esas sorun şu ki, iki kişi bir Touristenfahrten gününde böyle doya doya sürebileceğiniz süreyi size sadece pazar, bazen de cumartesi günleri sunuyorlar, onlarda da ÇOK kalabalık oluyor. Arka arkaya iki haftaiçi akşamı kiralanabilir (misal RSR Clio Cup “Evening” paketi, 4 tur, 349 €) belki, ayrıca 14:15’ten itibaren açılan cumalar da güzel gözüküyor. En nihayetinde, işin matematiğini iyi yapmak lazım.
Nürburgring Rehber’imizin önemli güncellemeler içeren ikinci bölümü, yani 2011 sürümü için:
Abi okuduğum en iyi gezi yazısı diyebilirim. İnsan gitmek için can atıyor bu yazıdan sonra