Testler

Yüksek Voltaj: Mazda CX-5 Power 2.0 SKY-G 4×4




Temelde yükseltilmiş hatchback’ler olan crossover’ların yapabildikleri, atalarıyla yani hakiki ‘cip’lerle genelde karşılaştırılamayacak kadar kısıtlıdır. Bugünkü çoğu SUV bozması 20 sene önceki bir Cherokee kadar ne arazi tepebiliyor, ne de genişlik sunabiliyor (ne de tavanlarındaki minik LCD ekranda 99,9 L/100 km ibaresini görebiliyorsunuz).

Bu bilinçle Mazda CX-5’e asgari beklentiyle bindik. Lakin 5 yoğun test günü sonunda arabayla yap(a)madığımız kalmadı ve bunları yaparken de çok eğlendik.

Test aracı ‘Power’ adlı üst donanım seviyesine, dört çekere ve 160 beygirlik 2.0-litre atmosferik benzinli motora sahip. Bu sonuncusu modern zamanlarda, bilhassa 1,5 tonluk 4×4 bir araçta kulağa korkutucu geliyor. Artık atmosferik motorların yakıt sarfiyatı ve çekiş yeterliliğinden ciddi şüphe eder hale geldik.

Ne var ki, üstünüze ölü toprağı serpilmediği müddetçe aslında bunlar uzun vadede daha az yakabiliyor. Evet; gaz pedalını okşayıp pür dikkat 2000 d/d civarının altında kaldığınızda yeni nesil turbo motorlar ekonomikler; fakat trafikteki asabiyet ve coşkulu virajlar esnasındaki açlıkları, karmada onları atmosferiklerden daha açgözlü kılıyor.

CX-5 bu konfigürasyonla, ‘reel’ kullanımda hep 10 litrenin altında yaktı. Tempoyu düşürdüğümüzde 9’un altına pek inmedi ama azıttığımızda da 13’ün üstüne hiç çıkmadı.

8700 km’deki gırtlak spec test aracının içinde öncelikle 9 hoparlörlü Bose müzik sisteminin yüksek çıkış gücü öne çıkıyor. Malzemeler üstün bir kalitede olmasalar da özenli seçilmiş ve bir araya getirilmişler. Cam kumandalarının etrafındaki kanallar, gövde rengi motor kapağı ve koltuklardaki kırmızı dikişler gibi detaylar, sürücüyü arabaya ısıtıyor. Konsoldaki piyano siyahı kaplamanın yerine oturtulma sıkılığı, daha üst segmentlerin seviyesinde. Otomobilin arkası, ve koltuklar yatırıldığında neredeyse düzleşen bagajı çok geniş. Start-stop sistemi de sarsıntısız çalışıyor.

Öte yandan, rahat koltuklar yanal destek bakımından zayıflar. Orta konsolun üstündeki ve bilhassa kadranlardaki ekranların grafikleri ve kullanım kolaylığı, zamanı geriden takip ediyor. Bluetooth eşleştirmesi de çok gecikmeli gerçekleşiyor. Eşya gözleri kısıtlı. Diğer Mazda’lardaki gibi vites topuzunun üstünde neden logo bulunmadığı bir muamma, taş gibi direksiyon simidini kaplayan derinin orijini de.

225/55/19 Toyo Proxes R36’lar üstünde ilerleyen CX-5’in süspansiyonları oldukça dinamik ayarlı. Darbeler çoğu koşulda rahatsız edici boyutlara ulaşmıyor ancak sırtınızı koltuğa yaslayıp çukurlardan uyuklayarak geçebileceğiniz bir araba değil.

Aksine bu, mütemadiyen yaşanması gereken bir otomobil. İlk sinyalleri, +/- yerleşimi yarış otomobillerindeki gibi yapılmış vites kolu gönderiyor; yani ileri itince küçültüyor, geri çekince büyütüyor. Tork konvertörlü şanzıman ayrıca manuel kullanımda kesiciye giriyor. Vites geçişleri çift kavrama süratinde gerçekleşmese de ritmi size ayak uyduruyor. Özellikle gaz emirlerine verdiği ilk tepkiler şevk ve enerji dolu.

Normal kullanımda malzemesinin sertliği rahatsız eden o direksiyon, temponuzu artırdığınızda şaşırtıcı ölçüde sertleşiyor. Bu dirence alışmak zaman alıyor fakat bu bir kez gerçekleşti mi; gergin süspansiyonlar, atik şanzıman ve arabaya hakim doğallıkla birleşip bu koca oğlanı neredeyse bir hot hatch’e çeviriyor. Otomobilin tavırları alabildiğine dürüst ve mekanik, daima istekli ve çevik. Ayrıca yüksek hızlarda istisnai derecede stabil ve çok güven veriyor. Frenler yeterince etkili, pedalın dozajlaması rahat.

Bu lastiklere Toyo’nun kendi sitesinden baktığınızda off-road puanını 3/10 olarak görüyorsunuz. Dolayısıyla bir şantiyede yaptıklarımız, otomobilin şasi ve 4×4 sisteminin etkinliğini ve çok yönlülüğünü büsbütün meydana çıkartıyor. Medeni yollarda böylesine keyif veren bir arabayı dağa taşa vurduğunuzda da aynı beceriyi sürdürebilmesi, alkışı hak ediyor.

Bu haliyle 110 bin liraya satılan CX-5’in fiyatını doğrulamak zor. Ancak burada kabahat Mazda’nın değil, taş devrinden kalma vergilendirme sisteminin. Ait olduğu sınıftaki Tiguan ya da CR-V gibi rakiplerine denk fiyatlandırılabilseydi, bu otomobil bir kelepir olurdu.

Yazı: And Mehmet ÇETİN

Faruk

Küçüklüğümden beri sahip olduğum otomobil aşkı zaman içinde beni Otopark ailesinin bir parçası haline getirdi. Aileye katıldığım ilk günden beri siteyle ilgilenmeye zevkle devam ediyorum...

İlgili Makaleler

4 Yorum

  1. hoş araç ama hem suv hem mazda oluşu ıkıncı el degerını yakıp yıkmakta.

  2. Otomatik vites arabalarda çekince büyümeli, itince küçülmeli diyorsunuz. Yarış arabalarında bu böyledir doğru. Fakat Türkiye’de yol kullanımında araba çekmediği zaman vites düşürerek birden ivmelenmek için kullanılıyor o kısım. Dolayısıyla çekince küçülmesi yol kullanımında daha mantıklı. Vites düşürüp aniden hızlanmak isteyen kişi çekecek, vites küçülecek ve ivmelenme ile geriye doğru yaslanacaksın.

  3. Japon markalar içerisinde fiyat ve tasarım konusunda; Mazda, Nissan, Subaru, Suzuki, Mitsubishi, Toyota. Japon premium; Lexus, İnfiniti, Acura olduğunu düşünüyorum. Japon markalar içerisinde Mazda en iyi tasarımı yapan marka. Mazda’nın son yıllardaki tasarım anlayışını çok beğeniyorum Mazda ne zaman ki Ford’dan ayrıldı işte o zaman kendi çizgisini yakaladı hem tasarım hem de kalite olarak kendini aştı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu