Dede, torun #3: Mazda MX-5 Miata
Bazı otomobiller yollara hükmeder. Her virajı her düzlüğü kendine göre yeniden adapte eder. Yola adapte olmaz, yolu kendine adapte eder. Bazı otomobiller ise psikolog gibidir. Yola çıktığınız anda tüm dertlerinizi unutturur. Geride bıraktığı tek şey ise haz ve duygu patlamasıdır.
Sanatçılar, sanat eserlerine duygularını kattıklarında o eserin kalitesi artar ve ömrü uzar. Böyle eserler, hem sanatçısına hem de o esere bakana çeşitli hazlar yaşatır. Hiroşima’ya atılan atom bombasından sonra Japonya bambaşka bir ülke haline geldi. Dünyanın bir çok alanında her zaman en tepeye oynayan bir ülke oldu.
Takvimler 1989 yılını gösterdiğinde Hiroşima, Japonya’dan bir otomobil firması olan Mazda, MX-5 diye bir yol makinasıyla gösteriye dahil oldu. 10 Şubat 1989 yılında ise Şikago Otomobil Fuarı’nda 14.000$’dan satışa sunuldu.
Satışa sunulmasının ardından dünyadaki tüm otomobil severler gözlerini bu küçük ama şirin yol makinasına çevirdi. Yukarı doğru açılan farları ve eşsiz arka tasarımıyla göz dolduran bu minik iki kişilik roadster tüm otomobillerden farklıydı.
O çok tatlı görünüşünün altında çok sportif bir kimlik yatıyordu. Hatta MX-5 o kadar iyiydi ki spor otomobil denince o yıllarda akla ilk gelen otomobiller arasında sayılıyordu. Bunda en büyük etken ise sürüş sırasında, sürücüsüne yaşattığı haz ve küçük cüssesinin verdiği çeviklik.
Birbirinden farklı formülleri ve mühendislik terimlerini duyguyla harmanlayan Miata MX-5, 1989 yılında daha çaylak iken kendini ispatlamış ve Alfa Romeo Spyder gibi bir çok otomobille kıyaslanmıştı. Miata, 1.6 litrelik, 120 beygir güç üreten bir motora sahipti. Fakat arabanın boyutu ve eşsiz Japon mühendisliği sayesinde bu otomobil yeterince hızlıydı.
Sempatik Miata, 1989-1997 yılları arasında sıralı 4 silindirli motoru ile 400.000’den fazla sattı. Mazda MX-5 dünya üzerinde gerçekten çok dar bir kitleye hitap eden fakat çok geniş bir kitlenin hayalini süsleyen bu kategoride liderliği eline geçirmişti.
Yıllar geçtikçe teknoloji ilerlerdi ve yeni teknolojiler yeni Mazda MX-5’i ya bir akülü arabaya ya da genlerindeki sporcuya benzetecekti. Zira öyle de oldu. Mazda, 1997 yılında öyle bir MX-5 çıkardı ki tüm yıllara ve yaşlara meydan okuyabilecek güzellikteydi.
Milenyum çağı teknoloji demektir. Çünkü teknoloji ve bilgisayarlar en çok bu dönemde gelişti. Bir otomobil severin en sevdiği oyunlar listesinde her zaman üst sıralara oynayan Need For Speed Underground serisi de milenyumun bir ürünüydü.
NFS Underground serisi ikinci nesil MX-5’in tüm dünya tarafından tecrübe edilmesini sağlamıştı (Her ne kadar sanal olsa da). MX-5 oyun sayesinde adını daha çok duyurmuş fan kitlesinin daha da çok arttırmıştı (Oyunda tüm modifiyeleri yapınca 320 civarına çıkabiliyordu).
Miata gerçek hayatta ise oyunda olduğundan daha başarılıydı. İkinci nesil MX-5 satışta kaldığı süre boyunca dört farklı motor ile üretildi. 1.6 litre hacimli motor 108 ve 110 beygir güç üreten iki farklı versiyon ile kullanılırken aynı durum 1.8 litrelik motorda da geçerliydi. Fakat 1.8 litrelik motorun ürettiği güç 140 ila 146 beygir arasında farklılık gösteriyordu.
İkinci nesil MX-5’in sürüş olarak karakteri değişmemişti. Onun için editörler ve yazarlar hep övgüyle bahsediyorlardı. O hem bir şehir otomobili kompaktlığında hem de bir spor otomobil kondisyonunda bir roadsterdı.
Mazda MX-5 bulunduğu kategoride lider konumdayken rakipleri ciddi oranda güçleniyor ve MX-5’in karşısına çıkıyordu. 2001 yılında yapılan makyaj operasyonu onu iyileştirmişti fakat MX-5 artık zirvenin de ötesine tırmanmak istiyordu. Zira BMW ve Honda bu kulvarda en büyük düşmanlardan yalnızca ikisiydi.
Japon mühendisleri üçüncü nesil Miata MX-5’i bitirdiklerinde zirvenin de yukarısına tırmandılar. Gerçek bir MX-5’i kendisi yapan tüm değerleri teknoloji ile harmanlayıp zamanın şartlarına uygun hale getirdiler. Azıcık da pudra ve allık sürüp bir güzel makyajladılar. Fakat 3. nesil çok özeldi.
Öyle bir otomobilden bahsediyoruz ki ne kalbinde atan 2.0 litre 167 beygirlik motoru ne de o güzel eşsiz tasarımını birbirlerinden ayırıp yorumlayabiliriz. Bir arabanın motoru ya da görünüşü o arabayı öne çıkaran faktördür. Fakat MX-5 için durum böyle değil. MX-5 bir bütün olmak zorunda (”And Mehmet Çetin – M5” veya ”SK – Arkadan İtişli Otomobiller” gibi).
MX-5, 2008 yılında ufak makyaj operasyonları geçirdi. Her ne kadar ufak desek de bu makyajlı hali ile Londra Bilim Müzesi’ne kaldırıldı. Çünkü dört dörtlük bir otomobilin tanımıydı.
Hatta Top Gear’ın eski moderatörü Jeremy Clarkson bu otomobil için: “Bir spor otomobil istiyorsanız MX-5 en iyisi. Yolda giderken ondan başka hiçbir otomobil size bu kadar değerli hissettirmeyecektir. Hiçbir şey onun sizi eğlendirdiği kadar eğlendiremez. Bu otomobile beş yıldız veriyorum. Çünkü ona dört yıldız veremiyorum.” notunda bulunmuştur.
Bu modele bir de Türk eli değmiştir. Mazda MX-5 Superlight, adından da anlaşılacağı gibi MX-5’in süper hafif bir versiyonu. Baş tasarımcı Hasip Girgin ve ekibinin elinden çıkan bu makina, MX-5’in 20. yılı şerefine dizayn edilmişti ve orijinal modelden yalnızca 59 kilogram daha ağırdı.
Frankfurt Otomobil Fuar’ında ortaya çıkan ve İstanbul Auto Show 2010’da görme şansını yakaladığımız (benim dokunma şansını yakaladığım) Superlight’ı tasarlamanın zorluğunu belirten Girgin; “Asıl zorluk, son 20 yıl boyunca mükemmel hale getirilen MX-5’i daha yüksek ve uç noktada bir seviyeye çıkarmaktı.” yorumunda bulundu.
Artık günümüze daha çok geldiğimizde ise karşımıza çekik gözlü, görüntü olarak daha vahşi ama özünde bir MX-5 olan yeni bir model çıka geldi. 4 Mart 2015’te tanıtılan ve tasarımcı Derek Jenkins’in kaleminden fırlayan yeni MX-5 bu zaman kadar gelmiş geçmiş hiçbir MX-5’in izini taşımıyordu.
Başta Amerika olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerine göre tasarlanmış bu yeni MX-5, tüm teknolojik gereksinimlerini içinde bulunduruyor. 1.5 litre 129 beygirlik ve 2.0 litre 158 beygirlik iki farklı motor seçeneği bulunan MX-5’in içi de tıpkı yeni nesil Mazdalara benziyor.
Şu ana kadar yapılan tüm testler ve kullanım raporları gösteriyor ki bu yeni çocuk tıpkı babası ve dedesi gibi MX-5 ruhundan ve özünden hiçbir şey kaybetmemiş. Her ne kadar onlar gibi görünmese de o bir Mazda MX-5. Hep birlikte, onunda diğerleri gibi tarih yazıp yazamayacağına şahit olacağız.
Bir otomobil olmanın tanımını yapan bu küçük Japon son 25-30 yılın en iyi otomobillerinden. Özellikle Üçüncü nesil MX-5 bir tarih kitabı gibi. Görüntü olarak sadece makyajlanmış ve üzerine hep birşeyler konulmuş 89 model Miata gibi. Torun olarak varsaydığımız MX-5 ise değerlerine çok asi davranmış sanki. Ama saygı duyması gereken değerine saygı duymayı da ihmal etmemiş. MX-5’i, MX-5 yapan ne varsa onda da mevcut.
Bir bilmece vardır ya “Küçücük fıçıcık, içi dolu turşucuk” diye. İşte bilmecenin cevabı 1989’dan beri Mazda MX-5. Bir otomobil hem duygu yüklü hem de güzel olamaz. Hem psikolog hem de hasta hiç olamaz. Fakat hayatta imkansız diye bir şey yoktur. Zira onun gibi bir efsaneyi tanımlamak ne haddimize ama onun için üst düzey sürüş makinası diyeceğiz.
Önceki bölümler için tıklayınız:
Dede, torun #1: Lamborghini
Dede, torun #2: Ford Mustang
Finallerimden dolayı yaşanan gecikmeden dolayı tüm okurlarımızdan özür diliyorum 🙂
Güzeldi, fakat biraz daha teknik detay aradı gözlerim. Yine de tebrik ederim.
haklısınız açıkcası. Fakat mx-5 tekniğinden çok hissettirdikleri ile mx-5 yani bizce 🙂 teşekkür ederim güzel yorumunuz ve iyi niyetli eleştiriniz için 🙂
“Bu modele bir de Türk eli değmiştir. Mazda MX-5 Superlight, adından da anlaşılacağı gibi MX-5’in süper hafif bir versiyonu. Baş tasarımcı Hasip Girgin ve ekibinin elinden çıkan bu makina, MX-5’in 20. yılı şerefine dizayn edilmişti ve orijinal modelden yalnızca 59 kilogram daha ağırdı.”
Bu paragrafın son cümlesinde bi yanlışlık var ?
Onun dışında devamını merakla beklediğim serilerden birisi oldu. Elinize sağlık.
Yanlışlık nerede pek anlamadım ama burada kastedilen orijinal model 89 model ilk mx5 🙂 desteğiniz için teşekkür ederiz 🙂
Tamamdır ? Cevabın için teşekkürler 🙂
Ağlattı be 🙂
teşekkürler 🙂
Elinize sağlık.Devamını bekliyoruz.
Teşekkür ederim 🙂
Akışta yaptığın mini anketten sonra yazını bekliyordum. Güzel olmuş eline sağlık devamını bekliyoruz.
Finaller araya girince biraz geç oldu. Teşekkürler 🙂
Arkadan çekiş, arkadan itiş çabuk çabuk kimse görmeden 😛 Yazıyı çok beğendim ellerine sağlık, ve ben de bir mx-5 severim.
Aslında onlar hep nazar boncuğu 🙂 teşekkürler ve mx5 sevmemek elde mi ki??
2004 model bir mx-5 sahibi olarak zevkle okudum. Düz yolda keşke biraz daha hızlı olsa düşüncesi ilk virajda yerini kocaman bir gülümsemeye bırakıyor. Güzel araba güzel 🙂
Mx-5 hayranı birisi olarak yazıyı zevkle okudum en kısa zamanda da bir mx-5 almayı düşünüyorum umarım bi an önce alabilirim ve aracı size test için gönderebilirim 🙂
bu arada görsellerin linkleri çalışmıyor görseller yüklenemiyor bozuk bir görüntü var lütfen kontrol eder misiniz ?