Motosiklet alanındaki en iyi 10 inovasyon!
Teknoloji ve insanlık git gide gelişiyor. Yeni fikirler, yeni buluşlar, yeni yeni yeni derken bir de bakıyoruz neredeyse teknoloji hayatımızı satın almış. Peki ya biz otomobil veya motosiklet satın aldığımızda bu teknolojilerden ne oranda faydalanıyoruz?
Bugün hep beraber, son 30 yıl içerisinde teknolojinin motosikletlere kattığı en iyi 10 inovasyonu inceleyeceğiz. İşte başlıyoruz:
10. Elektronik Enjeksiyon
Eğer bilinçli olarak 30. yaşınıza bastıysanız takriben bu olayları hatırlamanız mümkün. Karbüratör adı verilen aletin ne kadar büyük bir önem taşıdığını, hava/yakıt oranını sağlamakla görevli bu hayati parçanın çıkardığı zorlukları bilirsiniz. Bazen yakıtınız içerisinde bulunan ufak bir kir tanesi, karbüratörünüzü tıkayabilir; eğer hareket halindeyseniz motosikletinizin öksürmesine, durağan halde marşa basıyor iseniz de motorunuzun çalışmamasına neden olacaktır. Uzun yola çıktığınızda böyle bir problemle karşılaşmaktansa çoğu binici kendi karbüratörünün bir yedeğini yanında taşımaktaydı. Biliyorum aynı durum değil ancak benim dedem de 1978 Lada’sında bir çok karbüratör problemi yaşadı. Çözümü nasıl mı buldu? Şimdi bagajında 2, garajında 1, motorda da halihazırda bağlı 1 adet olmak üzere 4 tane karbüratörü var 😀
Listenin her ne kadar ilk sırasında konumlandırılsa da elektonik enjeksiyon devrim niteliğinde bir inovasyon. Bu arada çok büyük bir artısı da var. Sürüş modları arasında programlanabilen ECU, örnek vermemiz gerekirse Normal modda 100, Sport modda 160 beygir verebilme ve gaz hassasiyetini değiştirme gibi olanakları bizlere sağlıyor.
9. Sağlam Kasklar
Evet motosikletlerimiz gelişiyor ve her geçen gün daha hızlı, daha yüksek kabiliyetli bir hale bürünüyor. Peki ya insan? Teknoloji insanın da sürüş yeteneklerini, dikkat ve reflekslerini geliştirebiliyor mu? Elbette bir nebze de olsa geliştirebilir, ancak bu koruma kıyafetlerine ihtiyacımız olmadığı anlamına gelmez.
Gün geçtikçe gelişen kasklara sahip olmak gerçekten güzel bir duygu. Eski bir kaskı elinize alıp incelediğinizde onun, baretin üzerine boya atılmış gibi bir his verdiğini dile getirebilirsiniz. Ancak günümüzdeki kullanılan daha sağlam ve daha hafif malzemeler (bkz. Carbon-Fiber nedir?) sayesinde artık insan hayatı 30 yıl öncesindeki kadar ucuz değil.
8. Traction (Çekiş) Kontrol Sitemi
Bu sisteme az çok hepimiz aşinayız. Sizin ilk tanışmanız nasıl oldu bilmiyorum ancak benim 99 model bir E46 320D ile oldu. Hava yağmurlu olmasına karşın gayet iyi çalışan sistem beni adeta büyülemişti. Peki otomobillerde onca yıldır kullanılan bu sistemin motosikletlere neden biraz daha geç eklendiğini biliyor musunuz?
Motosikletler yapısı gereği 2 tekerlekli araçlardır ve motosiklet kullanmak otomobil kullanmaktan ortalama 40 kat daha zordur. Sizin zorlandığınız gibi mühendisler de bu araçlara çekiş kontrol sistemini entegre etmekte zorlandılar. Çünkü eğer sistem çok keskin bir müdahale gerçekleştirirse sürücüsünü üstünden atar(Yaşasın uçuyorum!!!), eğer yavaş müdahale ederse de iş işten çoktan geçmiş olur. Eğer bugün, çekiş kontrol sistemli motosikletlere binebiliyorsak, bu sistemin arkasında büyük bir emek olduğunu unutmamalıyız.
7. ABS
Hayat kurtarır! Eğer kızaklanmaya daha müsait bir lastiğiniz varsa gerçekten varlığına şükürler edersiniz. Yine otomobille karşılaştıracağım ancak, motosikletlerde eğer oturmuş bir fren kabiliyetiniz yoksa, ilk frenajda takla atmanız mümkündür. Çünkü motosiklet kullanırken, otomobildeki gibi dibine kadar dalamazsınız fren manetine. İşte bu ve bunun gibi sürüş deneyimini kötüye sürükleyen etmenleri ortadan kaldıran ABS(yani kilitlemeyi önleyici sistem), paragrafın başında da belirttiğim üzre hayat kurtarır.
NOT: Benim motorumun ABS’si var havalarına girerek freni son ana bırakmayın, ABS’li motosiklette de ön teker kitleyeni gördüm, şahidim.
Şimdi, sıra geldi seyahatçi abilerimize. Aldınız yengeyi arkaya, çantaları da doldurdunuz, yolculuk nereye? Bir Yunanistan yapalım dediniz ve çıktınız yola. Her şey hazır ve yola çıktınız. Yarım saat gittikten sonra , özellikle kış mevsimiyse, her sollamada ağır vasıtalara yaklaşmaya başlarsınız. Neden? Sıcacık gelir böyle o egzozun dumanı adama, içiniz ısınır. Ama o an tehlikenin boyutunu anlayamazsınız.
İşte böyle tehlikelerle sizi karşı karşıya getirmemek için özellikle seyahat motosikletlerinde yer verilen klima donanımı, bu listede yer almayı şüphesiz hak ediyor.
5. Daha fazla basınç!
Downsizing‘in cıvkının çıktığı, 730Li’nin bile 2 litrelik motorla satıldığı günümüzde, turbo ve supercharger‘ın motosikletlere entegre olmasını nasıl beklemezsiniz ki? Piyasaya sunduğu yırtıcı motosikletlerle adından sıkça söz ettiren Kawasaki, son ürün gamlarından olan H2 ve H2R’da kullandığı supercharger(halk dilimizde kompresör) ile motor bloğunda daha fazla basınç yaratarak inanılmaz güç değerlerine sahip olmuştur.
Özellikle şampiyonumuz Kenan Sofuoğlu’nun motosikleti olan H2R modelinde yer verilen 998 cc’lik supercharger‘lı ünite, tamı tamına 326 beygirlik bir güç üretiyor. 216 kilogramlık bir motosiklette 326 beygirin ne anlama geldiğini siz düşüne durun, şampiyonumuz 400 km/s hız rekoruna adım adım yaklaşsın.
Not: Görsel Suzuki XE7’nin motor bloğuna aittir.
4. Elektronik Süspansiyonlar
Yaşadığımız yer(ülke) itibariyle her zaman düzgün yollarda süremiyoruz motosikletlerimizi. Bazen kireç taşı kıvamına gelen yollarımız, otoyollara yaklaştıkça düzeliyor. Biz psikolojik olarak buna hazırız ancak ya motorumuz?
İşte tam bu sorunun çözümü sırasında devreye giren elektronik amortisörler, günümüzde sürüş modlarına entegre edilerek daha geniş bir skalada sürüş konforunu kullanıcılarına yaşatıyor. Biraz daha derine inmemiz gerekirse bu süspansiyonlar; rebound(geri sekme) ve reload(ön yükleme) gibi ayar seçenekleriyle hem bir süpersport‘un yol tutuşunu hem de bir cruiser‘ın rahatlığını farklı zamanlarda fakat aynı bedende bizlere sunuyor.
3. Elektrikli Motosikletler
Bu fosil yakıtlar elbet bir gün tükenecek. Belkide onlar tükenmeden biz onların yakılması veya kullanılması sonucu açığa çıkan zehirli gazlar sebebiyle oksijensiz kalarak ölücez. Böylesine bir girdabın içine sürüklenmemek için teknolojiden sonuna kadar yararlanarak elektrikli motosiklet üreten Zero firması, ismindeki sıfır’dan anlaşılacağı üzre emisyonsuz taşıtlar uğruna örnek bir savaş veriyor.
Tek bir şarjla 160 km civarında yol katedebilen DSR modeli, 1 devirde ürettiği(evet yanlış değil 1 devir!) 140 Nm civarındaki tork değeri ile geleceğe doğru büyük bir kapı açıyor. Kim bilir belki bir gün kullanılan bütün motosikletler elektrikli olur.
2. Otomatik Şanzıman
Gittikçe kompakt ve kullanılabilir bir yapıya bürünen motosikletler kullanılabilirlik alanında çok büyük bir çağ atladı. Evet, scooter vb. motosikletler otomatik şanzımana sahipler ve debriyajla münasebete girmemiz gerekmiyor. Ancak ya ben scooter değil de bir naked veya seyahat motosikleti hayranıysam?
O güzel görünüşlü motosikletlerimizin sıkışık trafikte veya aralardan geçerken bizi debriyajla münasebete sokması ne acı bir şeydir. Bu sorunu çözmek adına Honda’nın 2009’da piyasaya sunduğu VFR1200F modeli başlattığı akımla, sportif görünümü, otomatik şanzıman rahatlığıyla bağdaştırdı. Sonrasında Honda NC serileri ve Africa Twin ile bu akımı sürdürdü.
Sanırım biraz umudunuzu boşa çıkardım. Bomba gibi maddelerle gelip sona bu maddeyi bırakmak biraz saçma görünse de emin olun teknoloji motosiklette de yaygın bir biçimde kullanılmaya başlandı. Bundan 30 yıl öncesiyle karşılaştırdığımızda, günümüzde her şeyin daha fazla mühendislik ve daha uzun mesai saatleri harcanarak geliştirildiği göz önünde bulundurulduğunda böyle bir maddeyi es geçemezdik.
Her ne olursa olsun, motosikletlerimiz ve onları kullanırken giydiğimiz ekipmanlarımız, 30 yıl içerisinde epey gelişti. Siz de bu gelişime ayak uydurmak için sürüş kabiliyetleriniz geliştirin ve hayata bağlı kalın. Gelişmek üzere…
Çok güzel bir yazı olmuş