Naçizane evimizin araçları ile herkese selamlar.
Araç hikayemiz ekteki gibidir; umarım fazla sıkmadan gününüz güzelleşir.
Kısaca serüvenimiz; 2009 yılında sıfır Hyundai Accent Era ile resmi olarak başlıyor. ( Öncesinde kayıtsız, ehliyetsiz, plakasız EG Si-R, EK Vti vs. geçmişi saymazsak ) Aile aracı olarak 6 ay kullandıktan sonra apaçi ruhu ile oynamalar başlıyor. Yıllar ilerledikçe aşağıdaki nihai halini almış oluyor. Sonra ani bir kararla - mini depresif ataklar - arabayı komple söküp, ne var ne yok satıp orijinal haline getiriyoruz. 6 ocak 21' tarihinde kötü bir kaza ile taçlandırıyoruz. Sonrasında onarım vs faaliyetlerinden sonra soğuyoruz ve satıyoruz.
2019 yılında bir ABD geçmişimiz oluyor. Biraz birikim ile henüz bu kazadan 7-8 ay kadar önce hayal otomobilimizi almak nasip oluyor.
Tabii bunun yerine "şunu al, bunu al, son sahibi olursun vs " diyenleri düşünmedik, en kötü keser eve dekor yaparız dedik.
Arabanın altyapısı iyi fakat eski bakımsızlıkları ve yanlış kullanım vs sebebiyle sevgiye ihtiyacı vardı. Yakın ve uzak çevreden ( burdan tüm G5 kullanıcı dostlara selam olsun hakları ödenmez ) gereken sevgiyi ve parçaları temin ederek kullanıma uygun hale getirdik.
Lpg sistemini söktük, ciğerlerini AEM ile rahatlattık, karbon trimler ile renk kattık, büyük ve hava kanallı disk ile duruşunu tescilledik, gözlerini güncelledik, arka görünüşünü değiştirdik vs vs derken az çok imkanlar dahilinde binerken keyif aldığımız araca çevirdik.
Sıkmamak adına linkler de şu şekilde bakabilirsiniz :
Link 1 | Link 2 | Link 3 | Link 4 | Link 5 | Link 6 | Link 7
Malum kazadan sonra soğuduğumuz Era satışının ardından bir station sevdası sardı bizi. Neler neler bakılmadı ki... 3 günlük dünya dedik, bari keyif alacağımız bi'şey olsun dedik. Yine "2009 arabadan inip 200x arabaya mı binilir" laflarını da kulak kapatarak geçirdikten sonra, 2002 Alfa Romeo 156 2.0 JTS SS ile yollarımız kesişti. Başka bir araba için gittiğimiz İstanbul'dan maddi limitlerimizi bi' miktar aşarak bu arkadaşa sahip olduk şükür.
İçi Mk2, dışı Mk1; sunroof, recaro koltuklar, dijital klima, bilgi ekranı, hız sabitleme vs vs derken 2002 > 2009 fikrini bize benimsetti. Alfistilik yolunda adımları atmış olduk. Ankara'ya döner dönmez, tüm ağır bakımlarını, sıvılarını değiştirdik; fren fantazimizi bunda da yaparak daha büyük ve hava kanallı disklere geçtik.
Ee tabii bu kadar araç sürecinden sonra ablamız boş durmadı, öğrensin-parçalasın diye 98 Corsa almıştık, dedi ki ben sıkıldım bundan uğraşamıyorum, değiştirelim. Abla candır, aracı satmaya koyulduk; bu arada piyasa muazzam ivmelenerek yükselişte, acil araç bulmamız lazım. Bakıyoruz ediyoruz, şeytan yine bir dürttü, dedik bu da aykırı olsun bari VW Lupo arıyoruz. Haftalar sürüyor, para elde ama eriyor, almamız gerek. Yine rota oluşturuldu : İstanbul. Can kardeşim Murat ile bi' o yaka bi' bu yaka geziyoruz. Sözleştiğimiz arabaya gidiyoruz ( Murat'cım öncesinde gitmiş, beni aramış bu yaramaz diye ama ben inanmamışımdır ) dedik nasibimiz bu değil, çok uğraşırız. Umutlar tükenirken yolda ilana denk geliyorum, fiyat düşündüğümüzden bi' iki tık fazla. Diyoruz bakalım. Bakıyoruz, hasta oluyoruz araca; abimiz ile anlaşıyoruz, akşam bi' daha bakıyoruz, cepte o kadar para var mı : Yok , gece türlü minnoşlukla Murat'cımdan borç rica ediyorum, o şekilde sabahı ediyoruz. Aracı aile envanterine katmış oluyoruz.
Gelir gelmez hemen tüm bakımlar vs yapılıyor. Ablaya teslim ediyoruz. ( O günden beri koltuğa geçemedik, fotoğraflar yüklenemedi...)
Araç hikayemiz ekteki gibidir; umarım fazla sıkmadan gününüz güzelleşir.
Kısaca serüvenimiz; 2009 yılında sıfır Hyundai Accent Era ile resmi olarak başlıyor. ( Öncesinde kayıtsız, ehliyetsiz, plakasız EG Si-R, EK Vti vs. geçmişi saymazsak ) Aile aracı olarak 6 ay kullandıktan sonra apaçi ruhu ile oynamalar başlıyor. Yıllar ilerledikçe aşağıdaki nihai halini almış oluyor. Sonra ani bir kararla - mini depresif ataklar - arabayı komple söküp, ne var ne yok satıp orijinal haline getiriyoruz. 6 ocak 21' tarihinde kötü bir kaza ile taçlandırıyoruz. Sonrasında onarım vs faaliyetlerinden sonra soğuyoruz ve satıyoruz.
2019 yılında bir ABD geçmişimiz oluyor. Biraz birikim ile henüz bu kazadan 7-8 ay kadar önce hayal otomobilimizi almak nasip oluyor.
Tabii bunun yerine "şunu al, bunu al, son sahibi olursun vs " diyenleri düşünmedik, en kötü keser eve dekor yaparız dedik.
Arabanın altyapısı iyi fakat eski bakımsızlıkları ve yanlış kullanım vs sebebiyle sevgiye ihtiyacı vardı. Yakın ve uzak çevreden ( burdan tüm G5 kullanıcı dostlara selam olsun hakları ödenmez ) gereken sevgiyi ve parçaları temin ederek kullanıma uygun hale getirdik.
Lpg sistemini söktük, ciğerlerini AEM ile rahatlattık, karbon trimler ile renk kattık, büyük ve hava kanallı disk ile duruşunu tescilledik, gözlerini güncelledik, arka görünüşünü değiştirdik vs vs derken az çok imkanlar dahilinde binerken keyif aldığımız araca çevirdik.
Sıkmamak adına linkler de şu şekilde bakabilirsiniz :
Link 1 | Link 2 | Link 3 | Link 4 | Link 5 | Link 6 | Link 7
Malum kazadan sonra soğuduğumuz Era satışının ardından bir station sevdası sardı bizi. Neler neler bakılmadı ki... 3 günlük dünya dedik, bari keyif alacağımız bi'şey olsun dedik. Yine "2009 arabadan inip 200x arabaya mı binilir" laflarını da kulak kapatarak geçirdikten sonra, 2002 Alfa Romeo 156 2.0 JTS SS ile yollarımız kesişti. Başka bir araba için gittiğimiz İstanbul'dan maddi limitlerimizi bi' miktar aşarak bu arkadaşa sahip olduk şükür.
İçi Mk2, dışı Mk1; sunroof, recaro koltuklar, dijital klima, bilgi ekranı, hız sabitleme vs vs derken 2002 > 2009 fikrini bize benimsetti. Alfistilik yolunda adımları atmış olduk. Ankara'ya döner dönmez, tüm ağır bakımlarını, sıvılarını değiştirdik; fren fantazimizi bunda da yaparak daha büyük ve hava kanallı disklere geçtik.
Ee tabii bu kadar araç sürecinden sonra ablamız boş durmadı, öğrensin-parçalasın diye 98 Corsa almıştık, dedi ki ben sıkıldım bundan uğraşamıyorum, değiştirelim. Abla candır, aracı satmaya koyulduk; bu arada piyasa muazzam ivmelenerek yükselişte, acil araç bulmamız lazım. Bakıyoruz ediyoruz, şeytan yine bir dürttü, dedik bu da aykırı olsun bari VW Lupo arıyoruz. Haftalar sürüyor, para elde ama eriyor, almamız gerek. Yine rota oluşturuldu : İstanbul. Can kardeşim Murat ile bi' o yaka bi' bu yaka geziyoruz. Sözleştiğimiz arabaya gidiyoruz ( Murat'cım öncesinde gitmiş, beni aramış bu yaramaz diye ama ben inanmamışımdır ) dedik nasibimiz bu değil, çok uğraşırız. Umutlar tükenirken yolda ilana denk geliyorum, fiyat düşündüğümüzden bi' iki tık fazla. Diyoruz bakalım. Bakıyoruz, hasta oluyoruz araca; abimiz ile anlaşıyoruz, akşam bi' daha bakıyoruz, cepte o kadar para var mı : Yok , gece türlü minnoşlukla Murat'cımdan borç rica ediyorum, o şekilde sabahı ediyoruz. Aracı aile envanterine katmış oluyoruz.
Gelir gelmez hemen tüm bakımlar vs yapılıyor. Ablaya teslim ediyoruz. ( O günden beri koltuğa geçemedik, fotoğraflar yüklenemedi...)