Nihayet uzun zamandır aklımda olan bu iş için zaman ve motivasyon bulabildim
2020 Şubatına yaklaşırken, kullanmakta olduğum Megane 3'ümün heyecan faktörünü yetersiz bulmaya başlamıştım. Yakıt/performans oranı güzel olan emektarım, zor günlerimde yanımda olmuştu ancak, artık iş hayatına atılmış, yavaş yavaş para kazanmaya ve "palazlanmaya" başlamıştım. Hayalim olan "spor araba" faktörünü (hangimizin hayali değil ki? demi?) artık tamamlamanın vakti gelmişti. Gözü karartmıştım, E Coupe ve A3 Cabrio birinci önceliğimdi ancak benim para biriktirdiğim hızda (hatta daha yüksek hızda) fiyatlar yükseliyor ve bu araçlar benden uzaklaşıyordu. 5 yıllık banka borcunun altına girmem gerekiyordu. Bir alt kategorimde, W211 CLK ve A5 Coupe vardı. Bu yorgun kilometre savaşçılarının içinde, benimle maceraya atılmaya hevesli olanı bulmak zor işti (Özellikle Ankara'da). Nitekim 3 ay süren doğru aracı bulma serüvenim içerisinde, bunlara ilaveten; SLK (bayıldım ama fiyatta anlaşamadık), Z4 (sahibi ukalaydı), MiTo (sevdim ancak temiz bulamadım), Punto Tjet gibi güzel tecrübelerim oldu.
Yaza yaklaşırken artık ümidi kesmiştim. Pandeminin korkusu ve bunalımı başlamıştı, araba fiyatları yükselme yarışına girmişti ve küçük birikimim, her geçen gün alım gücünü kaybediyordu. Derken bir gün tanıdığım ve sevdiğim bir abimin, garajında sakladığı ve çok iyi baktığı Corsa D OPC'sini satmayı düşündüğünü işittim. Bu aracı, ergenliğimde aldığım oto dergilerinin dışında hiç görmemiştim ve nihayetinde ben "coupe'ciydim", "hot hatch'ci" değil. Segment düşürmeye karşı da önyargım vardı (birçoğumuz gibi). Ancak durduk yerde karşıma çıkan, garaj gülü bu arabayı denemek ve bir şans vermek istedim. Nitekim güzel bir Nisan günü, abimizin evine gittik, arabanın örtüsünü açtık, o da ne!
Görüntüsü kesinlikle heyecan verdi ve bana ilk golünü attı makine (1-0). Üçgen egzoz çıkışına, "biblo gibi" aynalarına ve koltuklarına bir süre iltifat ettikten sonra, beni işitmiş olacak ki kontağı açınca kadranlarıyla selamladı. (2-0) (Siz de böyle küçük detaylardan tahrik olmuyor musunuz? Günümüzde artık her arabaya yaptırıyorlar bunu ama 2008'den bahsediyorum.) Neyse efendim çalıştırdık, ısıttık, çıktık yola. 3 kişiyiz, abimiz arkada oturuyor, bende bir garaj gülünü kullanmanın verdiği gerilim ve stres hat safhada. Nihayet tenha bir düzlüğe geldiğimizde ve hararetimiz 90° yi gösterdiğinde "atış serberst" komutu ile gaza abandım.
Önce emmenin (dbilas dynamics flow master kit) hemen ardından egzozun (Koç egzoz sanat eseri) sesi duyuldu ve kafamı koltuğa vurdum. (3-0) Absürd şekilde hızlı biten vitesleri değiştirirken vites yollarının kısa ve net olduğunu fark ettim.(4-0) (Hele ki Renault'un titreyen vites kolundan sonra 5-0). Düzlüğü bitirip virajlara girmeye başlayınca da direksiyonun netliğini hissettim. (6-0). 3. dakikanın sonunda arabanın içerisinde kahkahalar atıyordum. (Vites aralarında patlayan egzoz başlatıyor bunu (arabada yazılım yok) sonra da duramıyorsunuz. )
Özetle; şirin ama beklemediğiniz kadar atarlı, go karttan hallice, ses sistemi, tavan lambası ve kumandası dışında Corsa ile alakası olmayan şaka makinesi. (Özellikle kendisinden yol isteyen halojen farları ciddiye almayan BMWlere komik şakalar yapıyor. )
Evet bir SLK ya da A5 kadar havası yok ama bana verdiği hissiyattan dolayı sahibi oldum kendisinin. Karakterine uygun bir isim koymak için çok düşündüm (şirin ama özünde canvar ) sonunda beklediğim öneri çok değerli bir arkadaşımdan geldi: "Cookie Monster" (Kurabiye canavarı).
Evet bu yazı ile tanışmak ve hissiyatımı size aktarmak istedim. Yoğun iş tempom içerisinde fırsat buldukça devam ettirmeye ve "Cookie" ile serüvenimizi aktarmaya çalışacağım. Bu başlangıcımız olsun.
Umarım beğenirsiniz, keyifli forumlar.
2020 Şubatına yaklaşırken, kullanmakta olduğum Megane 3'ümün heyecan faktörünü yetersiz bulmaya başlamıştım. Yakıt/performans oranı güzel olan emektarım, zor günlerimde yanımda olmuştu ancak, artık iş hayatına atılmış, yavaş yavaş para kazanmaya ve "palazlanmaya" başlamıştım. Hayalim olan "spor araba" faktörünü (hangimizin hayali değil ki? demi?) artık tamamlamanın vakti gelmişti. Gözü karartmıştım, E Coupe ve A3 Cabrio birinci önceliğimdi ancak benim para biriktirdiğim hızda (hatta daha yüksek hızda) fiyatlar yükseliyor ve bu araçlar benden uzaklaşıyordu. 5 yıllık banka borcunun altına girmem gerekiyordu. Bir alt kategorimde, W211 CLK ve A5 Coupe vardı. Bu yorgun kilometre savaşçılarının içinde, benimle maceraya atılmaya hevesli olanı bulmak zor işti (Özellikle Ankara'da). Nitekim 3 ay süren doğru aracı bulma serüvenim içerisinde, bunlara ilaveten; SLK (bayıldım ama fiyatta anlaşamadık), Z4 (sahibi ukalaydı), MiTo (sevdim ancak temiz bulamadım), Punto Tjet gibi güzel tecrübelerim oldu.
Yaza yaklaşırken artık ümidi kesmiştim. Pandeminin korkusu ve bunalımı başlamıştı, araba fiyatları yükselme yarışına girmişti ve küçük birikimim, her geçen gün alım gücünü kaybediyordu. Derken bir gün tanıdığım ve sevdiğim bir abimin, garajında sakladığı ve çok iyi baktığı Corsa D OPC'sini satmayı düşündüğünü işittim. Bu aracı, ergenliğimde aldığım oto dergilerinin dışında hiç görmemiştim ve nihayetinde ben "coupe'ciydim", "hot hatch'ci" değil. Segment düşürmeye karşı da önyargım vardı (birçoğumuz gibi). Ancak durduk yerde karşıma çıkan, garaj gülü bu arabayı denemek ve bir şans vermek istedim. Nitekim güzel bir Nisan günü, abimizin evine gittik, arabanın örtüsünü açtık, o da ne!
Görüntüsü kesinlikle heyecan verdi ve bana ilk golünü attı makine (1-0). Üçgen egzoz çıkışına, "biblo gibi" aynalarına ve koltuklarına bir süre iltifat ettikten sonra, beni işitmiş olacak ki kontağı açınca kadranlarıyla selamladı. (2-0) (Siz de böyle küçük detaylardan tahrik olmuyor musunuz? Günümüzde artık her arabaya yaptırıyorlar bunu ama 2008'den bahsediyorum.) Neyse efendim çalıştırdık, ısıttık, çıktık yola. 3 kişiyiz, abimiz arkada oturuyor, bende bir garaj gülünü kullanmanın verdiği gerilim ve stres hat safhada. Nihayet tenha bir düzlüğe geldiğimizde ve hararetimiz 90° yi gösterdiğinde "atış serberst" komutu ile gaza abandım.
Önce emmenin (dbilas dynamics flow master kit) hemen ardından egzozun (Koç egzoz sanat eseri) sesi duyuldu ve kafamı koltuğa vurdum. (3-0) Absürd şekilde hızlı biten vitesleri değiştirirken vites yollarının kısa ve net olduğunu fark ettim.(4-0) (Hele ki Renault'un titreyen vites kolundan sonra 5-0). Düzlüğü bitirip virajlara girmeye başlayınca da direksiyonun netliğini hissettim. (6-0). 3. dakikanın sonunda arabanın içerisinde kahkahalar atıyordum. (Vites aralarında patlayan egzoz başlatıyor bunu (arabada yazılım yok) sonra da duramıyorsunuz. )
Özetle; şirin ama beklemediğiniz kadar atarlı, go karttan hallice, ses sistemi, tavan lambası ve kumandası dışında Corsa ile alakası olmayan şaka makinesi. (Özellikle kendisinden yol isteyen halojen farları ciddiye almayan BMWlere komik şakalar yapıyor. )
Evet bir SLK ya da A5 kadar havası yok ama bana verdiği hissiyattan dolayı sahibi oldum kendisinin. Karakterine uygun bir isim koymak için çok düşündüm (şirin ama özünde canvar ) sonunda beklediğim öneri çok değerli bir arkadaşımdan geldi: "Cookie Monster" (Kurabiye canavarı).
Evet bu yazı ile tanışmak ve hissiyatımı size aktarmak istedim. Yoğun iş tempom içerisinde fırsat buldukça devam ettirmeye ve "Cookie" ile serüvenimizi aktarmaya çalışacağım. Bu başlangıcımız olsun.
Umarım beğenirsiniz, keyifli forumlar.