Yaklaşık bir yıl kadar önce bayiden sıfır km olarak babam için satın aldığımız 2024 model Titanium Still paket Focus hakkında uzun zamandır yazmayı istiyordum. Bugüne nasipmiş. Aracı metalik renk ve kış paket ile gelen ön koltuk ısıtmaları + rezistanslı ön cam ile satın aldık. Yine bu donanım seviyesinde özellikle tercih ettiğimiz bir diğer konu 205/60/16 ebadındaki tekerleklerdi. Dikkatimi çeken diğer özellikleriyle birlikte belli başlıklar altında aracı size tanıtacağım. Yeri geldiğinde bu aracı babamın eski aracı olan 2008 model 1.9 dci Laguna 2 ile de kıyaslayarak daha anlaşılabilir veriler sunmaya çalışacağım.
Motor :
115 beygir ve 250 nm tork sunuyor. 8 mm egzantrik zinciri ve 50 nm kısılmış tork verisi ile önceki problemlerden arındırılmış bir motor. Bazı mecralarda bu motorun performansı hakkında bazı kötü yorumlara denk gelmişliğim oldu. Bu yoruma katılmadığımı en başından belirtmeliyim. Aracın 100 km/h altında gayet akıcı, tepkili, canlı ve tatmin edici bir yapısı var. Motorun güç limitini hissedebilmeniz için ise otoban hızlarına çıkmanız şart. Yaklaşık 150 km/h gibi hızlardan sonra motor tepkisinin doğal olarak artık yavaş yavaş kaybolduğunu belirtmem gerekir. Bu da kağıt üstündeki teknik verilere bakıldığında dizel bir motor için gayet tutarlı bir hissiyat olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte 8 ileri oranla birlikte aracın şimdiye kadar hiçbir yokuşta hızını kaybettiğine şahit olmadım, tam aksine hızlanabiliyorsunuz.
Rejenerasyon meselesi:
Bu mesele biraz ilginç. Araç hassas çalışan bir dpf sistemine sahip. Aracın rejenerasyon uygulama sıklığı ile kullanım alışkanlığınız arasında çok sıkı bir ilişki var. Araç babanım tatlı agresif kullanım tarzı ile hiçbir zaman rejenerasyona girme ihtiyacı durmuyor. Fakat aracı ben kullandığım takdirde daha sakin ve sabit hızla kullanım yapmam sebebiyle genelde aracı rejenerasyona sokuyorum. Bu durumu fark etmemin üzerine aracı spor modda kullanmaya başladım. Böylelikle araç her zaman 1 vites aşağıda kalıyor ve daha yüksek devirlerde çalışıyor. Geçtiğimiz yaz ise yaklaşık 20 dk gibi bir şehir içi piyasa yapma hızlarında gezintinin üzerine ilk kez aracın ekranına dpf aşırı doldu ikazı getirdim. Sonrasında gereğini yaparak problemi çözdük.
Bu arada aracın kullanım kitapçığında dpf'nin dolmasını önlemek adına uzun süre rölantide çalıştırılmamasına dair bir uyarı bile mevcut.
Sürüş modları:
Eco modu şimdiye kadar neredeyse hiç kullanma ihtiyacı duymadık. Normal mod günlük kullanım için gayet uygun. Usulca hızlandığınız takdirde 1.250 - 1750 motor devirleri arasında aracı hızlandırıyorsunuz. Spor moda aldığınızda ise aracın gaz pedalı tepkisi çok farklı bir noktaya geliyor. Normal modda aracı hızlandırmak için önce bir vites düşürmesi gerekiyor. Ancak spor moddayken araç anlık olarak ok gibi öne atılıyor. Bir kere çok hafif bir gaz tepkisi ile patinaja düştüğüm dahi olmuştu.
Yakıt tüketimi:
Araç babamın nispeten agresif sürüş tarzına rağmen şehir içi- dışı karışık 5.5 litre bandında yakıt tüketim verisi sunabiliyor. Uzun yolda bunu 4.5 litre bandına kolaylıkla düşürebiliyorsunuz. Eğer iyice kasarsanız 4 litreyi de görebilirsiniz. Yukarıda bahsettiğim 5.5 litre karma kullanım verisi benzer şartlar altında ve yine babamın sürüş alışkanlıkları ile Laguna 2 de 7.5 litre bandında seyrediyordu. Bu veri, karşılaştırma yapabilmeniz açısından faydalı olacaktır düşüncesindeyim.
Şanzıman:
Şanzımanın oranları ve vites değişim hızı gayet başarılı. 8. viteste 2000 dd 130 km/h ve 2500 dd 160 km/h hızla seyretmenize olanak sağlıyor. Tork konvertörlü bir şanzıman olmasına rağmen çift kavrama hızında ve keskinliğinde çalışıyor. İlk gaz tepkilerini ve vites geçişlerini başarılı buluyorum. Ancak çoğu kişinin de söylediği gibi şanzıman kimi zaman 2-3 3-4 arasında ve gaz pedalına hafif bastığınız esnada kararsızlık-sarsıntı yapabiliyor. Ancak genel olarak kullanım keyfini baltalayan herhangi bir durumun olmadığını söylemeliyim. Yaklaşık 150 bin kilometre bandına yaklaştığında bu şanzıman ile devir dalgalanması, kaçırma gibi konvertör kaynaklı problem yaşayanlar olabiliyor. Ben bunu Ford'un bu şanzımanın yağ değişimi için bir periyodik bakım aralığı öngörmemiş olmasına bağlıyorum. Bu tarz problemler yaşayanlar ise bazı durumlarda yağ değişimi ile problemin üstesinden gelebiliyorlar. Ben problem yaşayan araçların kilometrelerini gözlemleyerek 80.000 ila 100.000 kilometre aralığında bu aracın şanzıman yağı değiştirildiği takdirde problem yaşatmayacak bir şanzıman olduğu kanaatindeyim.
Direksiyon ve yol tutuş:
Yalıtım ile birlikte Focusun en başarılı olduğu konu burası zaten sanıyorum ki. Tekrar tekrar bahsetmeye gerek olmadığını düşündüğümden çok kısa geçeceğim. Direksiyonun netliği ve ağırlığı tek kelime ile harika. Direksiyonun eli dolduran etli yapısı, derisi ve yumuşak süngeri, sürekli muhatap olduğunuz bir bölge olduğundan aracın kaliteli hissiyatını olumlu yönde etkiliyor. Virajlarda ise suspansiyon ayarı ile birlikte aracın dengesi hiçbir şekilde kolay kolay bozulmuyor. Raylar üzerindeymiş gibi güvende hissediyorsunuz. Ancak daha yukarılara çıkmak isterseniz nispeten yüksek sürüş pozisyonu beni aracın tutuş limitlerini keşfetme noktasında hafif tereddütte bırakıyor diyebilirim. Aşağıda ise geçtiğimiz kış aniden bastıran yoğun kar yağışı ve tipide, çoğu tır ve suv tarzı aracın yolda kaldığı sakaltutan geçidini yazlık lastiklerle uzun süre 35-40 km/h ile aştığımız günlerden bir fotoğraf mevcut. Tipi nedeniyle bu hızlarda aracın arkasının savrulması ve 65-70 km/h gibi bir hızda sol ön tekerin kar birikintisine saplanması sonucu direksiyon kontraları ile toplam 2 muhtemel kazayı önlemiştim.
İç mekan:
Araç iç hacim olarak gayet geniş. Bu konuda rahat ettiriyor. Ancak Koltuk minderlerinin sert olması kaynaklı uzun yol kullanımlarında biraz yavan hissettiriyor. Daha rahat minderler ile ve daha yumuşak süspansiyonlar ile bu araç çok rahat d segmentine oynardı diye düşünüyorum. Kapı gözlerinin halı kaplı olması da başka bir olumlu özellik. Bunun haricinde iç mekanda değinilecek artı veya eksi bir nokta aklıma gelmiyor.
Yalıtım:
Dört tekerlek davlumbazı, aracın altı tamamen keçe ile kaplı. Ön çamurluk ile direklerin birleşim noktasında poşet içi yalıtım malzemesi ve yine gövdeye yapıştırılmış yalıtım malzemeleri mevcut. Araç şimdiye kadar kullandığım en sessiz ve huzurlu hissettiren araç oldu. Belli bir hızdan sonra yavaş yavaş teker sesi ve yan cam bölgelerinden içeri sızan hafif rüzgar sesleri gelmeye başlasa da 140 km/h seviyesine kadar kabini rahatsız etmeyecek şekilde huzurlu ve rahat seyahat edebiliyorsunuz. Yine bu özellikler sayesinde aracın içinde hızınızın pek farkında olamıyorsunuz. Hissettiğiniz ile gerçek hızınız arasında aşağı yukarı 20 km/h gibi bir fark oluyor. Yalnız bu özellik bize pek fazla yaramadı. Araç babamın elinde tehlikeli bir hal almaya başladı. Viraj girişlerinde bazen hızını kestiremeyebiliyor. Araç virajlarla yine çok rahat başa çıkabiliyor orası ayrı bir konu
Dizel motor tınısını ise ayağınız gazda iken az çok içeriden duyabiliyorsunuz. Aşağıda aracın hızı hissettirmeyişi ile çekilmiş bir eds görüntüsü mevcut
Konfor:
Aracın bizim beklentilerimize karşı zayıf karnı ise bence burası. Düşük hızlarda engebeli yol geçişlerinde aracın ütüleme hissiyatı 60 yanaklı lastiklere rağmen nispeten zayıf. Sanki araç şöyle 300 kilo kadar daha ağır olsaymış gerekli esnemeyi sağlayacakmış gibi davranıyor. Keza aracı önünden iki elinizle yere bastırmaya çalışırsanız aracın neredeyse sadece lastikleri üzerinde esnediğini siz de görebiliyorsunuz. Ancak virajdaki raylar üzerinde gidiyormuş hissiyatını da bunun verdiğinin farkındayım. Daha yüksek hızlardaki ve derin yol bozukluklarındaki süspansiyon çalışma başarısı ise daha güzel. Daha doğrusu süspansiyonlar o zaman çalışmaya başlıyorlar gibi
Bu arada aracın bu hafif sertliği sadece kabin sarsıntısı olarak size yansıyor. Araçtan süspansiyon çalışma sesine dair hiçbir dönüş almıyorsunuz. İnanılmaz tok hissettiriyor ve bu en çok hoşuma giden bir diğer özellik.
Ek olarak:
Ön park sensörleri, aracın tamponun sürteceği çok alçak nesneleri dahi algılayacak şekilde konumlandırılmış. Böylelikle kaldırım gibi yerlere yanaşırken içiniz rahat ediyor ve problem yaşamıyorsunuz. Aşağıda böyle bir duruma örnek olarak çekilmiş bir fotoğraf mevcut.
Tasarım olarak aracın yüksek kapı çizgisi ile birlikte içeride de dışarıda da standart sedanlardan daha yüksek bir yapısı var. Bununla birlikte makyaj sonrası aracın hatlarını genel olarak çok beğeniyorum. Ön- arka led grubu, kaslı arka çamurluklar, amerikanvari ağır duruş hoşuma gidiyor.
Bir başka konu aracın uzun ve kısa hüzmeleri de seviyorum. Xenon sistemlerdeki gibi anlık yükseklik ayarı yapmıyor tabiki ama aydınlatma performansı çok başarılı. Gece yolculuklarını keyifli ve güvenli hale getiriyor. Eğer isterseniz yazılım ile uzun far asistanını açma imkanınız da mevcut. Ancak biz bu işe girişmedik.
Sevmediğim yönler & problemler :
Araç sanki termostatı açık kalmış gibi çok geç ısınmaya başlıyor ve çalışma sıcaklığına ulaşması çok zaman alıyor. Fabrika çıkışı termostat arızalı olabilir mi diye düşünmüyor değilim. Diğer araçlarda da durum aynı ise sık dpf rejenerasyonunun bir numaralı şüphelisi bu mesele olsa gerek.
Start stop sistemini genelde kapalı tutuyoruz. Motor sağlığı için zararlı bir özellik olduğunu düşünüyorum. Açtığımda ise ayağımı frenden çekip motor çalıştığı anda araç bir vurma hareketi sergiliyor. Yine bizim araca ait bir durum olup olmadığını bilmiyorum. Ancak düzenli olarak kullanıldığı takdirde uzun dönemde ya şanzımana, ya motor takozlarına ya da akslara zarar vermemesi mümkün değil gibi görünüyor.
Ekranın adroid auto bağlantısının kesilmesi konusu genel bir şikayet. Bunu ara sıra ben de yaşamaya başladım. Çok can sıkmıyor ama bir yazılım güncellemesi ihtiyacı var gibi görünüyor.
Aracın yerden yüksekliğinin bir nebze daha iyi olmasını isterdim. Özellikle orta noktalarda aracın altındaki keçeler yere daha fazla yakın. Aslında araç Corolla kadar esnemediğinden dolayı o kadar çok problem yaşatmıyor, güncel kasa Civicten de daha yüksek gibi görünüyor. Ancak kışın yoldaki pek de büyük olmayan kar topaklarına dahi altı sürttüğü için hafif tedirgin hissettirmiyor değil.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Aklıma gelen başka hususlar olursa yine ekleme yaparım. Görüşmek üzere.
Motor :
115 beygir ve 250 nm tork sunuyor. 8 mm egzantrik zinciri ve 50 nm kısılmış tork verisi ile önceki problemlerden arındırılmış bir motor. Bazı mecralarda bu motorun performansı hakkında bazı kötü yorumlara denk gelmişliğim oldu. Bu yoruma katılmadığımı en başından belirtmeliyim. Aracın 100 km/h altında gayet akıcı, tepkili, canlı ve tatmin edici bir yapısı var. Motorun güç limitini hissedebilmeniz için ise otoban hızlarına çıkmanız şart. Yaklaşık 150 km/h gibi hızlardan sonra motor tepkisinin doğal olarak artık yavaş yavaş kaybolduğunu belirtmem gerekir. Bu da kağıt üstündeki teknik verilere bakıldığında dizel bir motor için gayet tutarlı bir hissiyat olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte 8 ileri oranla birlikte aracın şimdiye kadar hiçbir yokuşta hızını kaybettiğine şahit olmadım, tam aksine hızlanabiliyorsunuz.
Rejenerasyon meselesi:
Bu mesele biraz ilginç. Araç hassas çalışan bir dpf sistemine sahip. Aracın rejenerasyon uygulama sıklığı ile kullanım alışkanlığınız arasında çok sıkı bir ilişki var. Araç babanım tatlı agresif kullanım tarzı ile hiçbir zaman rejenerasyona girme ihtiyacı durmuyor. Fakat aracı ben kullandığım takdirde daha sakin ve sabit hızla kullanım yapmam sebebiyle genelde aracı rejenerasyona sokuyorum. Bu durumu fark etmemin üzerine aracı spor modda kullanmaya başladım. Böylelikle araç her zaman 1 vites aşağıda kalıyor ve daha yüksek devirlerde çalışıyor. Geçtiğimiz yaz ise yaklaşık 20 dk gibi bir şehir içi piyasa yapma hızlarında gezintinin üzerine ilk kez aracın ekranına dpf aşırı doldu ikazı getirdim. Sonrasında gereğini yaparak problemi çözdük.
Sürüş modları:
Eco modu şimdiye kadar neredeyse hiç kullanma ihtiyacı duymadık. Normal mod günlük kullanım için gayet uygun. Usulca hızlandığınız takdirde 1.250 - 1750 motor devirleri arasında aracı hızlandırıyorsunuz. Spor moda aldığınızda ise aracın gaz pedalı tepkisi çok farklı bir noktaya geliyor. Normal modda aracı hızlandırmak için önce bir vites düşürmesi gerekiyor. Ancak spor moddayken araç anlık olarak ok gibi öne atılıyor. Bir kere çok hafif bir gaz tepkisi ile patinaja düştüğüm dahi olmuştu.
Yakıt tüketimi:
Araç babamın nispeten agresif sürüş tarzına rağmen şehir içi- dışı karışık 5.5 litre bandında yakıt tüketim verisi sunabiliyor. Uzun yolda bunu 4.5 litre bandına kolaylıkla düşürebiliyorsunuz. Eğer iyice kasarsanız 4 litreyi de görebilirsiniz. Yukarıda bahsettiğim 5.5 litre karma kullanım verisi benzer şartlar altında ve yine babamın sürüş alışkanlıkları ile Laguna 2 de 7.5 litre bandında seyrediyordu. Bu veri, karşılaştırma yapabilmeniz açısından faydalı olacaktır düşüncesindeyim.
Şanzıman:
Şanzımanın oranları ve vites değişim hızı gayet başarılı. 8. viteste 2000 dd 130 km/h ve 2500 dd 160 km/h hızla seyretmenize olanak sağlıyor. Tork konvertörlü bir şanzıman olmasına rağmen çift kavrama hızında ve keskinliğinde çalışıyor. İlk gaz tepkilerini ve vites geçişlerini başarılı buluyorum. Ancak çoğu kişinin de söylediği gibi şanzıman kimi zaman 2-3 3-4 arasında ve gaz pedalına hafif bastığınız esnada kararsızlık-sarsıntı yapabiliyor. Ancak genel olarak kullanım keyfini baltalayan herhangi bir durumun olmadığını söylemeliyim. Yaklaşık 150 bin kilometre bandına yaklaştığında bu şanzıman ile devir dalgalanması, kaçırma gibi konvertör kaynaklı problem yaşayanlar olabiliyor. Ben bunu Ford'un bu şanzımanın yağ değişimi için bir periyodik bakım aralığı öngörmemiş olmasına bağlıyorum. Bu tarz problemler yaşayanlar ise bazı durumlarda yağ değişimi ile problemin üstesinden gelebiliyorlar. Ben problem yaşayan araçların kilometrelerini gözlemleyerek 80.000 ila 100.000 kilometre aralığında bu aracın şanzıman yağı değiştirildiği takdirde problem yaşatmayacak bir şanzıman olduğu kanaatindeyim.
Direksiyon ve yol tutuş:
Yalıtım ile birlikte Focusun en başarılı olduğu konu burası zaten sanıyorum ki. Tekrar tekrar bahsetmeye gerek olmadığını düşündüğümden çok kısa geçeceğim. Direksiyonun netliği ve ağırlığı tek kelime ile harika. Direksiyonun eli dolduran etli yapısı, derisi ve yumuşak süngeri, sürekli muhatap olduğunuz bir bölge olduğundan aracın kaliteli hissiyatını olumlu yönde etkiliyor. Virajlarda ise suspansiyon ayarı ile birlikte aracın dengesi hiçbir şekilde kolay kolay bozulmuyor. Raylar üzerindeymiş gibi güvende hissediyorsunuz. Ancak daha yukarılara çıkmak isterseniz nispeten yüksek sürüş pozisyonu beni aracın tutuş limitlerini keşfetme noktasında hafif tereddütte bırakıyor diyebilirim. Aşağıda ise geçtiğimiz kış aniden bastıran yoğun kar yağışı ve tipide, çoğu tır ve suv tarzı aracın yolda kaldığı sakaltutan geçidini yazlık lastiklerle uzun süre 35-40 km/h ile aştığımız günlerden bir fotoğraf mevcut. Tipi nedeniyle bu hızlarda aracın arkasının savrulması ve 65-70 km/h gibi bir hızda sol ön tekerin kar birikintisine saplanması sonucu direksiyon kontraları ile toplam 2 muhtemel kazayı önlemiştim.
İç mekan:
Araç iç hacim olarak gayet geniş. Bu konuda rahat ettiriyor. Ancak Koltuk minderlerinin sert olması kaynaklı uzun yol kullanımlarında biraz yavan hissettiriyor. Daha rahat minderler ile ve daha yumuşak süspansiyonlar ile bu araç çok rahat d segmentine oynardı diye düşünüyorum. Kapı gözlerinin halı kaplı olması da başka bir olumlu özellik. Bunun haricinde iç mekanda değinilecek artı veya eksi bir nokta aklıma gelmiyor.
Yalıtım:
Dört tekerlek davlumbazı, aracın altı tamamen keçe ile kaplı. Ön çamurluk ile direklerin birleşim noktasında poşet içi yalıtım malzemesi ve yine gövdeye yapıştırılmış yalıtım malzemeleri mevcut. Araç şimdiye kadar kullandığım en sessiz ve huzurlu hissettiren araç oldu. Belli bir hızdan sonra yavaş yavaş teker sesi ve yan cam bölgelerinden içeri sızan hafif rüzgar sesleri gelmeye başlasa da 140 km/h seviyesine kadar kabini rahatsız etmeyecek şekilde huzurlu ve rahat seyahat edebiliyorsunuz. Yine bu özellikler sayesinde aracın içinde hızınızın pek farkında olamıyorsunuz. Hissettiğiniz ile gerçek hızınız arasında aşağı yukarı 20 km/h gibi bir fark oluyor. Yalnız bu özellik bize pek fazla yaramadı. Araç babamın elinde tehlikeli bir hal almaya başladı. Viraj girişlerinde bazen hızını kestiremeyebiliyor. Araç virajlarla yine çok rahat başa çıkabiliyor orası ayrı bir konu
Konfor:
Aracın bizim beklentilerimize karşı zayıf karnı ise bence burası. Düşük hızlarda engebeli yol geçişlerinde aracın ütüleme hissiyatı 60 yanaklı lastiklere rağmen nispeten zayıf. Sanki araç şöyle 300 kilo kadar daha ağır olsaymış gerekli esnemeyi sağlayacakmış gibi davranıyor. Keza aracı önünden iki elinizle yere bastırmaya çalışırsanız aracın neredeyse sadece lastikleri üzerinde esnediğini siz de görebiliyorsunuz. Ancak virajdaki raylar üzerinde gidiyormuş hissiyatını da bunun verdiğinin farkındayım. Daha yüksek hızlardaki ve derin yol bozukluklarındaki süspansiyon çalışma başarısı ise daha güzel. Daha doğrusu süspansiyonlar o zaman çalışmaya başlıyorlar gibi
Ek olarak:
Ön park sensörleri, aracın tamponun sürteceği çok alçak nesneleri dahi algılayacak şekilde konumlandırılmış. Böylelikle kaldırım gibi yerlere yanaşırken içiniz rahat ediyor ve problem yaşamıyorsunuz. Aşağıda böyle bir duruma örnek olarak çekilmiş bir fotoğraf mevcut.
Tasarım olarak aracın yüksek kapı çizgisi ile birlikte içeride de dışarıda da standart sedanlardan daha yüksek bir yapısı var. Bununla birlikte makyaj sonrası aracın hatlarını genel olarak çok beğeniyorum. Ön- arka led grubu, kaslı arka çamurluklar, amerikanvari ağır duruş hoşuma gidiyor.
Bir başka konu aracın uzun ve kısa hüzmeleri de seviyorum. Xenon sistemlerdeki gibi anlık yükseklik ayarı yapmıyor tabiki ama aydınlatma performansı çok başarılı. Gece yolculuklarını keyifli ve güvenli hale getiriyor. Eğer isterseniz yazılım ile uzun far asistanını açma imkanınız da mevcut. Ancak biz bu işe girişmedik.
Sevmediğim yönler & problemler :
Araç sanki termostatı açık kalmış gibi çok geç ısınmaya başlıyor ve çalışma sıcaklığına ulaşması çok zaman alıyor. Fabrika çıkışı termostat arızalı olabilir mi diye düşünmüyor değilim. Diğer araçlarda da durum aynı ise sık dpf rejenerasyonunun bir numaralı şüphelisi bu mesele olsa gerek.
Start stop sistemini genelde kapalı tutuyoruz. Motor sağlığı için zararlı bir özellik olduğunu düşünüyorum. Açtığımda ise ayağımı frenden çekip motor çalıştığı anda araç bir vurma hareketi sergiliyor. Yine bizim araca ait bir durum olup olmadığını bilmiyorum. Ancak düzenli olarak kullanıldığı takdirde uzun dönemde ya şanzımana, ya motor takozlarına ya da akslara zarar vermemesi mümkün değil gibi görünüyor.
Ekranın adroid auto bağlantısının kesilmesi konusu genel bir şikayet. Bunu ara sıra ben de yaşamaya başladım. Çok can sıkmıyor ama bir yazılım güncellemesi ihtiyacı var gibi görünüyor.
Aracın yerden yüksekliğinin bir nebze daha iyi olmasını isterdim. Özellikle orta noktalarda aracın altındaki keçeler yere daha fazla yakın. Aslında araç Corolla kadar esnemediğinden dolayı o kadar çok problem yaşatmıyor, güncel kasa Civicten de daha yüksek gibi görünüyor. Ancak kışın yoldaki pek de büyük olmayan kar topaklarına dahi altı sürttüğü için hafif tedirgin hissettirmiyor değil.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Aklıma gelen başka hususlar olursa yine ekleme yaparım. Görüşmek üzere.
Son düzenleme: