Merhabalar, geçtiğimiz aylarda ani sayılabilecek bir kararla 3.16ti aracımı satmış ve sonrasında askerlik hizmeti için Antalya'ya gitmiştim. Esasında aklımda yeni araç için acele etmemek ve bir süre ilan kovalamak vardı. Ancak askerlikteki özgürlükten mahrumiyet hissi sanıyorum ki araç alma sürecimin de biraz daha hızlanmasına vesile olmuş oldu. Bu başlığı açmadan önce ilk Honda aracım ile yaklaşık bir ayı birlikte devirdik. Bu süreçte aracı tanımak ve sizlere incelemesini yazmak için araçla yeterince vakit geçirme fırsatım oldu. Fazla uzatmadan hemen araçla ilgili detaylarına geçmek ve yeni aracımı sizlerle tanıştırmak istiyorum.
Tercih süreci:
Beni tanıyanların bileceği üzere Nissan Maxima Chrysler 300C, E34 5 Serisi, Mazda Xedos 9, Volvo S80 tarzı heybetli sedan kasa tipi araçlar her zaman ilgimi daha çok çekmiştir. CG6 kodlu Accord da sade hatlarıyla birlikte bu listeye dahil ettiğim, zevkime hitap eden araçlardan biriydi.
Aracı satın alırken kozmetik tercihlerimin yanında otomatik vites, sunroof, yeterli performans, süspansiyon konforu, yüksek hız konforu, aşırı olmayan yakıt tüketimi gibi kriterlerim vardı. Esasında ilk ikisi benim çok üzerinde durduğum kriterler değildi. Saydığım kriterler ve bütçem gereği daha çok d segment araçlara yönümü çevirmiştim. Radarımda aracımı satmadan önce dahi 2009-2011 hyundai sonata 2.0 crdi vardı. Bir süre bu aracın ilanlarına göz gezdirdim ancak fiyatını hak eden bir örneğine rastlayamadım. İlandaki araçlar ya çok yıkık ya da fazla pahalıydı. Ben de bütçeyi zorlamanın gereksiz olduğunu düşünerek nihayetinde rotamı cg6'ya çevirdim. Aldığım aracın ise yukarıda saydığım kriterlerin kaçına ne kadar cevap verebildiğine aşağıda değineceğim. Al-satçı youtube kanalları gibi işin ticaretinde olmadığım için yeri geldiğinde sözümü esirgemeyerek objektif yorumlarımı önceki incelemelerimde olduğu gibi yine paylaşıyor olacağım.
Ön inceleme:
Cg6 kasa olarak aracım Japonyada üretilip gönderilen bir seri. Halk arasında kimisi Japon kimisi Amerikan kasa Accord olarak adlandırıyor. Adlandırma nereden geliyor bilmiyorum ama ben de o amerikan vıbe'ını alabiliyorum. (Hatta hiç sevmediğim amerikan park olayını bu aracın havasına yakıştığını düşünerek henüz sökmedim.) Aracım ülkemize f20b5 kodu ile gelen soch vtec motora sahip. Bu motor rivayetlere göre 147 hp güç ve 184 nm tork üretiyor. Rivayetlere göre diyorum çünkü aracın kitapçığında aracın güç verisine yer verilmemiş. Tork konvertörü 4 ileri orana sahip olmasına rağmen son viteste yaptığı kitleme ile 5 ileri gibi davranıyor. Şanzımanın oranları uzun. 1. vites 60+ 2. vites 110+ 3. vites 170+ gibi hızlarla sona eriyor. E.X donanım seviyesi ile araç ön koltuklarda ısıtma, sürücü koltuğu elektrikli ayarlama, tam otomatik klima, sunroof gibi özelliklerle birlikte geliyor. Şimdilik ölçebildiğim kadarıyla lpg ile uzun yolda yaklaşık 8 litre bandında bir tüketim değeri yakalanabiliyor.
Sevdiğim yönler:
Süspansiyon konusu takdir edilecek seviyede. Hem önde hem arkada çift salıncak ve arkada 5 kollu bağlantı mevcut. Sürüş esnasında bu aracın süspansiyonuna uğraşılmış dedirtiyor. Köprü bağlantılarını araç rahatça geçebiliyor, yoldaki dalgalanmaları güzel bir şekilde bertaraf ederek gergin hissettirmiyor. Daha önce kullandığım 5 serisi ile 3 serisi arasında 5 e yakın bir hissiyatı var diyerek anlatabilirim sanırım.
Bir başka sevdiğim yön aracın performansı. Araç uzun şanzıman oranlarına rağmen şehir içinde kendisinden beklenilmeyecek derecede atik davranabiliyor. İlk gaz tepkisi çok güzel. Vites değişimlerini gaz pedalı ile rahatlıkla kontrol edebiliyorsunuz. Ancak şehir içi hızlardaki bu güçlü hissiyatı otoban süratlerine taşımada aracın pek başarılı olduğu söylenemez. Yüksek süratlerde sanıyorum uzun vites oranlarının da etkisiyle kadranı devirmeye çok da yaklaşamıyor.
Önceki aracımda en çok şikayet ettiğim konu performans ve kısa şanzıman oranlarıydı. Bu sebeple Accord un şanzıman oranları konusuna ayrıca değinmeden edemeyeceğim. Araç son oranda 3000 d/d ile yaklaşık 120 km/h, 4000 devir ile yaklaşık 160 km/h gibi bir hızla seyredebiliyor. 316ti sonrasında bu oranlar benim için başarılı denebilecek bir seviyede. En azından 120-130 kmh gibi süratlerde aracı yormadan seyahat edilebileceğim anlamına geliyor.
Sevmediğim yönler:
Direksiyon netliğini aracın zayıf yönlerinden sayabilirim. Birkaç kez hafif gazlayarak viraj alırken direksiyonu döndürmeme rağmen aracın direksiyon girdisine hiç tepki vermediğine tanıklık ettim. Ancak tüm suçu araca atmamak gerek. Aracı alır almaz gittiğim rot-balans dükkanında ustam direksiyon kutumun harika durumda olmadığını söylemişti. Ayrıca önceki aracımın direksiyon sistemindeki başarısı da burada rol oynuyor.
Yalıtım. Aracı satın alırken ''Sonuçta d segmenti alıyorsun ne kadar kötü olabilir, Civic'ten bir farkı vardır.'' düşüncesiyle almıştım ancak özellikle yüksek hızlara çıkmadan dahi a sütunundan gelen rüzgar sesi beni şaşırttı. 316ti bu konuda iyi iş çıkarıyordu. Uzun yolda kısa vites oranları sebebiyle baş ağırtan motor sesini saymazsak içeride huzurlu bir kabini vardı.
Bozuk yollarda ön konsol ve aracın çeşitli noktalarından gelen trim sesleriyle rafinelik hissi biraz baltalanabiliyor. Süspansiyona harcanan onca emeğin burada tamamlanamadığını düşünüyorum.
Yüksek hız stabilitesini de buraya ekleyebilirim. Öncelikle araç hızı hissettiriyor. Bu kimi zaman eğlenceli ve sizi sürüşün içerisinde hissettiren bir durum olsa da uzun yolda tercih edilmeyecek bir özellik olarak söylenebilir. Aracın yüksek hızda yanal rüzgarlara dirayeti ve yola oturuşu bir 3 serisine göre çok başarılı değil. Motorun 160-170 km/h hızdan sonra pek istekli olmadığı ve uzun vites oranları neticesinde yeterince torklu hissettirmemesi de yüksek hızda konforu negatif etkileyen diğer bir husus olarak buraya eklenebilir.
Alındıktan sonra yapılanlar & planlananlar kısmını ikinci mesaja bırakıyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Tercih süreci:
Beni tanıyanların bileceği üzere Nissan Maxima Chrysler 300C, E34 5 Serisi, Mazda Xedos 9, Volvo S80 tarzı heybetli sedan kasa tipi araçlar her zaman ilgimi daha çok çekmiştir. CG6 kodlu Accord da sade hatlarıyla birlikte bu listeye dahil ettiğim, zevkime hitap eden araçlardan biriydi.
Aracı satın alırken kozmetik tercihlerimin yanında otomatik vites, sunroof, yeterli performans, süspansiyon konforu, yüksek hız konforu, aşırı olmayan yakıt tüketimi gibi kriterlerim vardı. Esasında ilk ikisi benim çok üzerinde durduğum kriterler değildi. Saydığım kriterler ve bütçem gereği daha çok d segment araçlara yönümü çevirmiştim. Radarımda aracımı satmadan önce dahi 2009-2011 hyundai sonata 2.0 crdi vardı. Bir süre bu aracın ilanlarına göz gezdirdim ancak fiyatını hak eden bir örneğine rastlayamadım. İlandaki araçlar ya çok yıkık ya da fazla pahalıydı. Ben de bütçeyi zorlamanın gereksiz olduğunu düşünerek nihayetinde rotamı cg6'ya çevirdim. Aldığım aracın ise yukarıda saydığım kriterlerin kaçına ne kadar cevap verebildiğine aşağıda değineceğim. Al-satçı youtube kanalları gibi işin ticaretinde olmadığım için yeri geldiğinde sözümü esirgemeyerek objektif yorumlarımı önceki incelemelerimde olduğu gibi yine paylaşıyor olacağım.
Ön inceleme:
Cg6 kasa olarak aracım Japonyada üretilip gönderilen bir seri. Halk arasında kimisi Japon kimisi Amerikan kasa Accord olarak adlandırıyor. Adlandırma nereden geliyor bilmiyorum ama ben de o amerikan vıbe'ını alabiliyorum. (Hatta hiç sevmediğim amerikan park olayını bu aracın havasına yakıştığını düşünerek henüz sökmedim.) Aracım ülkemize f20b5 kodu ile gelen soch vtec motora sahip. Bu motor rivayetlere göre 147 hp güç ve 184 nm tork üretiyor. Rivayetlere göre diyorum çünkü aracın kitapçığında aracın güç verisine yer verilmemiş. Tork konvertörü 4 ileri orana sahip olmasına rağmen son viteste yaptığı kitleme ile 5 ileri gibi davranıyor. Şanzımanın oranları uzun. 1. vites 60+ 2. vites 110+ 3. vites 170+ gibi hızlarla sona eriyor. E.X donanım seviyesi ile araç ön koltuklarda ısıtma, sürücü koltuğu elektrikli ayarlama, tam otomatik klima, sunroof gibi özelliklerle birlikte geliyor. Şimdilik ölçebildiğim kadarıyla lpg ile uzun yolda yaklaşık 8 litre bandında bir tüketim değeri yakalanabiliyor.

Sevdiğim yönler:
Süspansiyon konusu takdir edilecek seviyede. Hem önde hem arkada çift salıncak ve arkada 5 kollu bağlantı mevcut. Sürüş esnasında bu aracın süspansiyonuna uğraşılmış dedirtiyor. Köprü bağlantılarını araç rahatça geçebiliyor, yoldaki dalgalanmaları güzel bir şekilde bertaraf ederek gergin hissettirmiyor. Daha önce kullandığım 5 serisi ile 3 serisi arasında 5 e yakın bir hissiyatı var diyerek anlatabilirim sanırım.
Bir başka sevdiğim yön aracın performansı. Araç uzun şanzıman oranlarına rağmen şehir içinde kendisinden beklenilmeyecek derecede atik davranabiliyor. İlk gaz tepkisi çok güzel. Vites değişimlerini gaz pedalı ile rahatlıkla kontrol edebiliyorsunuz. Ancak şehir içi hızlardaki bu güçlü hissiyatı otoban süratlerine taşımada aracın pek başarılı olduğu söylenemez. Yüksek süratlerde sanıyorum uzun vites oranlarının da etkisiyle kadranı devirmeye çok da yaklaşamıyor.
Önceki aracımda en çok şikayet ettiğim konu performans ve kısa şanzıman oranlarıydı. Bu sebeple Accord un şanzıman oranları konusuna ayrıca değinmeden edemeyeceğim. Araç son oranda 3000 d/d ile yaklaşık 120 km/h, 4000 devir ile yaklaşık 160 km/h gibi bir hızla seyredebiliyor. 316ti sonrasında bu oranlar benim için başarılı denebilecek bir seviyede. En azından 120-130 kmh gibi süratlerde aracı yormadan seyahat edilebileceğim anlamına geliyor.

Sevmediğim yönler:
Direksiyon netliğini aracın zayıf yönlerinden sayabilirim. Birkaç kez hafif gazlayarak viraj alırken direksiyonu döndürmeme rağmen aracın direksiyon girdisine hiç tepki vermediğine tanıklık ettim. Ancak tüm suçu araca atmamak gerek. Aracı alır almaz gittiğim rot-balans dükkanında ustam direksiyon kutumun harika durumda olmadığını söylemişti. Ayrıca önceki aracımın direksiyon sistemindeki başarısı da burada rol oynuyor.
Yalıtım. Aracı satın alırken ''Sonuçta d segmenti alıyorsun ne kadar kötü olabilir, Civic'ten bir farkı vardır.'' düşüncesiyle almıştım ancak özellikle yüksek hızlara çıkmadan dahi a sütunundan gelen rüzgar sesi beni şaşırttı. 316ti bu konuda iyi iş çıkarıyordu. Uzun yolda kısa vites oranları sebebiyle baş ağırtan motor sesini saymazsak içeride huzurlu bir kabini vardı.
Bozuk yollarda ön konsol ve aracın çeşitli noktalarından gelen trim sesleriyle rafinelik hissi biraz baltalanabiliyor. Süspansiyona harcanan onca emeğin burada tamamlanamadığını düşünüyorum.
Yüksek hız stabilitesini de buraya ekleyebilirim. Öncelikle araç hızı hissettiriyor. Bu kimi zaman eğlenceli ve sizi sürüşün içerisinde hissettiren bir durum olsa da uzun yolda tercih edilmeyecek bir özellik olarak söylenebilir. Aracın yüksek hızda yanal rüzgarlara dirayeti ve yola oturuşu bir 3 serisine göre çok başarılı değil. Motorun 160-170 km/h hızdan sonra pek istekli olmadığı ve uzun vites oranları neticesinde yeterince torklu hissettirmemesi de yüksek hızda konforu negatif etkileyen diğer bir husus olarak buraya eklenebilir.

Alındıktan sonra yapılanlar & planlananlar kısmını ikinci mesaja bırakıyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim.
Son düzenleme: