Hayatımı bir otomobil sevdalısı olarak geçirdim dersem yersiz olmaz. Altı senelik sürücülük hayatım boyunca da Cabrio’sundan SUV’una çok farklı otomobilleri kullanma fırsatı buldum. Yaşça büyüklerin yüzlerindeki tebessümü görür gibiyim; biliyorum, henüz yolun başı. Zaten bu yazımı da bir “junior” olarak yazıyorum.
Tabii ki bu konuda bana bu imkanı sağlayan OTOPARK.com ekibine de teşekkür etmemek olmaz. Kullandığım otomobillerin hepsi farklı karakteristik özellikler taşıyor ve doğal olarak sizde uyandırdığı duygular da çok farklı. Peki bu araçların ortak noktası ne? Basit düşünelim: Hepsi 4 teker üzerinde metal bir kutunun içinde olduğunuz ulaşım araçları.
4 teker mi?
Başka ne olacaktı ki?
Hatırlayan var mı bilmiyorum, geçen sene bir köşe yazımda yine bu konulara değinmiştim. Ufak ufak motosiklet kaçamakları yapıyordum o zamanlar da. Ama şimdi devir değişti; TSI espirileri, xDrive muhhabetleri yerini zincir yağlarına bıraktı. İki ay önce başlangıç motoru olarak kendime bir Yamaha Tricity aldım.
İlk aşamada 1.2 TSI’ın üzerimde bıraktığı yakıt yüküne karşı bir önlemdi sadece. İkamet ettiğim yer dolayısı ile her İstanbullu gibi trafik derdinden muzdaribim. Daha doğrusu muzdariptim. Sizi bilemem ama, çoğu 24 yaşındaki genci olduğu gibi, haftada ortalama 200 lira benzin parası beni üzüyordu. Tricity bunun için bir önlemdi sadece. Uzun uğraşlar sonucu ailemi ikna ettim ve zehri kaptım.
Yayın yönetmenlerimizden Volkan Hasköy ile Intercity İstanbul Park’ta yarıştığımız günlerde otomobillerin hazırlık sıralarında gidip motorları incelerdik. İki adet 4 teker sevdalısının yapabileceği seviyede yorumlar ile birbirimizi güldürürdük. Diyaloglarımız, “Abi ne gidiyor bu,” “Güzel ama sakat” laflarından ibaretti ve 5 dakikadan fazla sürmezdi. Kim derdi, o gençlerden biri, arabasını 1 aydır kullanmayacak! Kim derdi her Pazar yıkama seansı yapmayacak!
Evet, ESP kapanmıyordu. Evet, hunharca kafadan kayıyordum.
Dostlar, motosiklet farklı bir dünya. Çok farklı. Haberlerde bir çocuk diyordu ya hani, “anlayamazsınız, o dalganın sesi…” Tam olarak böyle! Şimdi “daha ne kadar bindin” diyeceksiniz, “daha ne kadar bindin, ne biliyorsun ki bunu anlatıyorsun?”
Hep söylerim motosiklet bilgim ve tecrübem otomobillerin yanında henüz bir bebek. Ancak unutmamak lazım, her bebek bir gün büyüyor. Bunun sağlıklı bir şekilde olması için uğraşıyorum ben de.
Ne gerek vardı?
OTOPARK.com editörleri olarak çok samimi arkadaşlıklar kurduk. İş dışında da hepsi kardeşim oldu. Gece yarıları sürüşleri, kahvaltı mesaileri yaptık hep otomobillerimiz ile. Çok keyifliydi. Ta ki geçen haftalarda Özyeğin Universitesi’nin motorsiklet kulubü olan Riders of OzU‘ye katılana kadar. Alyanak, kızma bana. Ama toplu sürüşlerin tadı motosiklet ile çıkıyormuş.
Çok ses annecim.
Yaklaşık 15 motor, ortalama hızımız 80 olacak şekilde gezip tozuyoruz. Herkes birbirini takip ediyor, koruyup kollamaya çalışıyor. Kimisi 900 cc, kimisi benim gibi 125. Arkadaşlarlarınızla birlikte sürüş yapmak motosiklette çok farklı bir deneyimmiş. Işıklarda durduğunuzda yanınıza dev gibi bir Africa Twin geliyor ve size high five yapıyor. Çok tatmin edici değil mi?
Beni yanlış anlamayın, konu burada marka/model değil. Motosiklet kullanan arkadaşlarım, “dört teker”cilerin aksine, sahip olduğu markaya göre değil, motorsikleti sevip sevmemenize bakıyorlar. Örneğin bir M3 gezisine sıradan bir F30 gelirse göze batar mı? Bence batar. Ancak burada olay o değil. Yanlışsam düzeltiniz.
İşte hikayenin kahramanı.
Bu işin sonu ne?
Açıkçası ben de bilmiyorum. Koskoca Sinan Koç bile Tricity kullanıyor ve çok güzel alet diyor. Düşünün bu nasıl bir zehir! Bu aralar günümün büyük kısmını sahibinden.com’dan motor araştırarak geçiriyorum. Şubat’ta hacim yükseltme vakti geliyor. Daha eğlenceli sürüşler daha uzun rotalar için bir gereksinim diye düşünüyorum.
Nelere dikkat ettim?
Arkadaşlar ekipman çok önemli. Bunu büyük ihtimal herkesten duydunuz. Ben yeni başlayan gözünden size tekrar edeyim. Öncelikle ekipmanınızı alın ve sonrasında motorunuzu seçin. Hayatınızı koruyan şeylede paradan kısmayın. Ekipman konusunda Beşiktaş MOTOLİZ bize çok yardımcı oldu. Kendilerine teşekkür ediyorum ve burayı herkese tavsiye ediyorum.
Diğer bir husus ile eğitim. Piyasada motor çeşitlerine gore eğitimler mevcut. Bunlara katılın düşmeden kalkmadan, kendinize zarar vermeden öğrenebilirsiniz. Ama bu demek değil ki kaza yapmaycaksınız. Motorsiklet maalesef tehlikeli bir ulaşım aracı. Hepimiz bunun farkındayız. Başımıza bu tarz şeyler gelebiliyor.
Akıllanmayan arkadaşım Mert’in, yaptığı kazadan sonra aldığı motoru.
Ama bu risk, bu yoldan dönmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Örneğin, içinde olduğum motosiklet kulübünün kurucusu Mert Kalaylar ciddi bir kaza atlattı. Hastanede dediği ilk şey “sakın bu yüzden bana motoru bıraktırmaya çalışmayın” oldu. O zaman içimden “deli misin” derdim, şimdi daha iyi anlıyorum. Ve tabii ki bu konunun en önemli örneği Rahmetli Barkın Bayoğlu. Işıklar içinde yatsın.
Sonuç olarak…
Bir grup bulun. Güzel arkadaşlıklar kurun. Beraber gezin.
O güveni ve mutluluğu hissedin. İnsanların bilgilerinden faydalanın. Göreceksiniz kendinizi daha özgür, daha özgüvenli hissedeceksiniz.
1 arasında 6
Processed with VSCO with f2 preset
Read the whole post here.
Tabii ki bu konuda bana bu imkanı sağlayan OTOPARK.com ekibine de teşekkür etmemek olmaz. Kullandığım otomobillerin hepsi farklı karakteristik özellikler taşıyor ve doğal olarak sizde uyandırdığı duygular da çok farklı. Peki bu araçların ortak noktası ne? Basit düşünelim: Hepsi 4 teker üzerinde metal bir kutunun içinde olduğunuz ulaşım araçları.
4 teker mi?
Başka ne olacaktı ki?
Hatırlayan var mı bilmiyorum, geçen sene bir köşe yazımda yine bu konulara değinmiştim. Ufak ufak motosiklet kaçamakları yapıyordum o zamanlar da. Ama şimdi devir değişti; TSI espirileri, xDrive muhhabetleri yerini zincir yağlarına bıraktı. İki ay önce başlangıç motoru olarak kendime bir Yamaha Tricity aldım.
İlk aşamada 1.2 TSI’ın üzerimde bıraktığı yakıt yüküne karşı bir önlemdi sadece. İkamet ettiğim yer dolayısı ile her İstanbullu gibi trafik derdinden muzdaribim. Daha doğrusu muzdariptim. Sizi bilemem ama, çoğu 24 yaşındaki genci olduğu gibi, haftada ortalama 200 lira benzin parası beni üzüyordu. Tricity bunun için bir önlemdi sadece. Uzun uğraşlar sonucu ailemi ikna ettim ve zehri kaptım.
Yayın yönetmenlerimizden Volkan Hasköy ile Intercity İstanbul Park’ta yarıştığımız günlerde otomobillerin hazırlık sıralarında gidip motorları incelerdik. İki adet 4 teker sevdalısının yapabileceği seviyede yorumlar ile birbirimizi güldürürdük. Diyaloglarımız, “Abi ne gidiyor bu,” “Güzel ama sakat” laflarından ibaretti ve 5 dakikadan fazla sürmezdi. Kim derdi, o gençlerden biri, arabasını 1 aydır kullanmayacak! Kim derdi her Pazar yıkama seansı yapmayacak!
Evet, ESP kapanmıyordu. Evet, hunharca kafadan kayıyordum.
Dostlar, motosiklet farklı bir dünya. Çok farklı. Haberlerde bir çocuk diyordu ya hani, “anlayamazsınız, o dalganın sesi…” Tam olarak böyle! Şimdi “daha ne kadar bindin” diyeceksiniz, “daha ne kadar bindin, ne biliyorsun ki bunu anlatıyorsun?”
Hep söylerim motosiklet bilgim ve tecrübem otomobillerin yanında henüz bir bebek. Ancak unutmamak lazım, her bebek bir gün büyüyor. Bunun sağlıklı bir şekilde olması için uğraşıyorum ben de.
Ne gerek vardı?
OTOPARK.com editörleri olarak çok samimi arkadaşlıklar kurduk. İş dışında da hepsi kardeşim oldu. Gece yarıları sürüşleri, kahvaltı mesaileri yaptık hep otomobillerimiz ile. Çok keyifliydi. Ta ki geçen haftalarda Özyeğin Universitesi’nin motorsiklet kulubü olan Riders of OzU‘ye katılana kadar. Alyanak, kızma bana. Ama toplu sürüşlerin tadı motosiklet ile çıkıyormuş.
Çok ses annecim.
Yaklaşık 15 motor, ortalama hızımız 80 olacak şekilde gezip tozuyoruz. Herkes birbirini takip ediyor, koruyup kollamaya çalışıyor. Kimisi 900 cc, kimisi benim gibi 125. Arkadaşlarlarınızla birlikte sürüş yapmak motosiklette çok farklı bir deneyimmiş. Işıklarda durduğunuzda yanınıza dev gibi bir Africa Twin geliyor ve size high five yapıyor. Çok tatmin edici değil mi?
Beni yanlış anlamayın, konu burada marka/model değil. Motosiklet kullanan arkadaşlarım, “dört teker”cilerin aksine, sahip olduğu markaya göre değil, motorsikleti sevip sevmemenize bakıyorlar. Örneğin bir M3 gezisine sıradan bir F30 gelirse göze batar mı? Bence batar. Ancak burada olay o değil. Yanlışsam düzeltiniz.
İşte hikayenin kahramanı.
Bu işin sonu ne?
Açıkçası ben de bilmiyorum. Koskoca Sinan Koç bile Tricity kullanıyor ve çok güzel alet diyor. Düşünün bu nasıl bir zehir! Bu aralar günümün büyük kısmını sahibinden.com’dan motor araştırarak geçiriyorum. Şubat’ta hacim yükseltme vakti geliyor. Daha eğlenceli sürüşler daha uzun rotalar için bir gereksinim diye düşünüyorum.
Nelere dikkat ettim?
Arkadaşlar ekipman çok önemli. Bunu büyük ihtimal herkesten duydunuz. Ben yeni başlayan gözünden size tekrar edeyim. Öncelikle ekipmanınızı alın ve sonrasında motorunuzu seçin. Hayatınızı koruyan şeylede paradan kısmayın. Ekipman konusunda Beşiktaş MOTOLİZ bize çok yardımcı oldu. Kendilerine teşekkür ediyorum ve burayı herkese tavsiye ediyorum.
Diğer bir husus ile eğitim. Piyasada motor çeşitlerine gore eğitimler mevcut. Bunlara katılın düşmeden kalkmadan, kendinize zarar vermeden öğrenebilirsiniz. Ama bu demek değil ki kaza yapmaycaksınız. Motorsiklet maalesef tehlikeli bir ulaşım aracı. Hepimiz bunun farkındayız. Başımıza bu tarz şeyler gelebiliyor.
Akıllanmayan arkadaşım Mert’in, yaptığı kazadan sonra aldığı motoru.
Ama bu risk, bu yoldan dönmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Örneğin, içinde olduğum motosiklet kulübünün kurucusu Mert Kalaylar ciddi bir kaza atlattı. Hastanede dediği ilk şey “sakın bu yüzden bana motoru bıraktırmaya çalışmayın” oldu. O zaman içimden “deli misin” derdim, şimdi daha iyi anlıyorum. Ve tabii ki bu konunun en önemli örneği Rahmetli Barkın Bayoğlu. Işıklar içinde yatsın.
Sonuç olarak…
Bir grup bulun. Güzel arkadaşlıklar kurun. Beraber gezin.
O güveni ve mutluluğu hissedin. İnsanların bilgilerinden faydalanın. Göreceksiniz kendinizi daha özgür, daha özgüvenli hissedeceksiniz.
Bir başka yazıda görüşmek üzere. Yorum yazmayı unutmayın!
1 arasında 6
Processed with VSCO with f2 preset
Read the whole post here.
Son düzenleme: