Özneldeki Özne
“Hissettiriyor”. Testlerde en sık kullandığımız tabirlerden biri.
Bize yönelik eleştirilerin önemli bir kısmı, bu kelime ve ardında yatan göreceliliği hedef alıyor. Teknik verilerle uyuşturulmuş otomobilseverlere yorumlarımız, ilk bakışta dayanaksız, soyut ve afaki geliyor.
Videolarımızı tek tük ve bölük pörçük izlemiş olanlara, bizi henüz tanımayanlara hak veriyorum. O nedenle zaman zaman, tüm bu öznelliğin ardında yatan nesnelliği vurgulamak ve duyduklarınızın aslında ne denli sağlam temeller üstüne oturduğunu ortaya koymak gerekiyor.
Yeni Octavia’yla başlayalım. Süspansiyonlarını ve yalıtımını acımasızca yerdiğimiz, ancak artıları eksilerine fazlasıyla ağır basan bu otomobilin testi yayınlandıktan sonra gerek kullanıcıları, gerekse bizzat firmanın kendi tarafından tepki topladık. Şahsen ben de, takip ettiğim hiçbir yabancı yayından bu tür eleştiriler işitmemiştim.
Burda üç husus var.
“Acımasızlık” asla bizim kastımız değil, yalnızca bazı arabaların bize yaşattığı hayal kırıklıklarının doğal sonucu. Kameraların açık haliyle kapalı hali arasında, ne düşündüklerimiz ne de konuştuklarımız farklı. Biz televizyon programı yapmıyoruz; beklenti içinde değiliz, çekince içinde hiç değiliz. Dolayısıyla kayıt tuşuna bastıktan sonra farklı birer insan haline gelip, gördüğümüz kusurları”torpüleyerek” aktarmamızı da kimse bizden beklememeli.
“Böyle eleştirileri kimseden duymadım”: Bize karşı kuvvetli bir argüman gibi… Ta ki, Octavia’nın mis gibi araba olduğunu söyleyenler, ertesi hafta Volkswagen için hazırladıkları sponsorlu videoları, dergilerinde tam boy Leon Cupra reklamlarını yayınlayana dek – tekrarlıyorum, yabancı yayınlardan bahsediyorum.
“Süspansiyonlarını ve izolasyonunu acımasızca yerdiğimiz” Octavia, ve bize bu konuda karşı çıkanlar: Neden Skoda kullanıcılarının en sık şikayet ettikleri konu, yeni Octavia’nın süspansiyonlarından gelen ses?
Gelelim Mazda6’ya. Genel anlamda çok beğendiğimiz bu otomobilin en büyük sıkıntısı, lastiklerinden kaynaklandığını düşündüğümüz”belirsizliği”ydi. Araba dönerken de, dururken de, tam olarak ne yaptığını kestiremiyorduk. Turanza T001’lerden dem vurduk,”tuhaf” dedik, ancak lastik piyasaya yeni çıktığı için o esnada kesin yargıya varmamızı sağlayacak sayıda testi yoktu.
Bu”hissiyatımız” üstüne de birtakım eleştiriler geldi.
Biliyorsunuz, geçen hafta yaz lastiği testlerini 13 karşılaştırma ekleyerek güncelledik. Bunların çoğunda Turanza T001 mevcut. Lastiğin en iyi derecesi dokuzunculuk (!). Panpa videolarında ti’ye aldığımız bazı markaların gerisinde kalmış ve aldığı en yoğun eleştiri,”direksiyon hissizliği”.
Bayıldığımız bir diğer arabaya, Volvo S60 ve Powershift’e geçelim. Bunun da otomatik şanzımanını, çift kavrama standartlarının çok altında çalıştığından ötürü yerdik. Hızının ötesinde, manuele göre arabanın tüketimini ve 0-100 değerini ciddi ölçüde artırıyordu; yani aslında ortada tartışmaya açık bir konu yoktu. Elbette S60 sahiplerinden tepki gecikmedi.
Çift kavramalı şanzımanlara merak duyuyorsanız, ilk işiniz Google’da konuyla ilgili araştırma yapmak olacaktır. Ardından karşınıza, farklı farklı sitelerde, mutlaka şu yazı çıkacaktır: Tek mi Çift mi?
2009’da, auto motor & sport’ta çalışırken hazırladığım ve bir kısmı derginin Ağustos sayısında da yayınlanan bu makale, Google sağolsun bizden başka copy-paste yapan her yerde, ilk sayfalarda, kaynak olmadan çıkıyor. Forumlarda bu tür vites kutuları üstüne ahkam kesen gençlerin çoğu, bu yazıdan faydalanıyor. GETRAG paragrafı altına bir göz gezdirelim.
1.6 dizel motorlu Volvo S60’ta, 6DCT450 kodlu, yaş kavramalı bir şanzıman kullanılıyor. Konuya vakıf olanlar, şu anda kaşlarını çatmış olmalılar.
Zira yaş kavrama, torku yüksek ve daha ağır otomobillerde tercih edilir. Örneğin Volkswagen, 250 Nm’yi geçmeyen Polo ve Golf’lerde kuru kavramalı 7-ileri DQ200’ü tercih ederken, Golf GTI ve R’da 6-ileri DQ250’yi kullanır. Islak kavrama, yapısı gereği daha ağırdır ve verimli çalışması için, düşük devirlerde yüksek torka ihtiyaç duyar.
Dolayısıyla Volvo’nun da, 115 hp/270 Nm’lik S60’a, Fiesta’da da kullanılan kuru kavramalı 6DCT250’yi yerleştirmesini beklerdiniz. Ne var ki 6DCT450, 6DCT250’den üç sene evvel piyasaya çıkmış ve kendini kanıtlamıştı. İsveçliler, kuru türevi S60’ta yeterince test etme fırsatı bulamadılar. Kaldı ki araba, 1635 kiloyla kuru kavramanın limitlerini zorluyordu. Neticede yaş tercih edildi ve beklendiği gibi çalış(a)mayan S60 1.6d Powershift,”boyundan büyük” bir şanzımana mahkum kaldı.
Hislerimizin ardında yatan gerçekleri örneklendirmeyi sürdürebiliriz. Testlerin yarısını katalog verileri okuyarak geçirebiliriz. Tüm paramızı teknik enstrümanlara yatırabilir, tüm vaktimizi arabaların 0-100 km/s, 0-400 m, 100-0 km/s fren mesafesi vb’ni ölçmeye adayabiliriz.
Fakat sizi temin ederim, neticede o araba hakkında öğrendikleriniz, mevcut öznelliğimizin size öğrettiklerinden pek de farklı olmayacaktır – bu tür ölçümlerin lastik, hava ve yol koşulları gibi harici faktörlere ne denli bağlı olduğuna girmiyorum bile.
Sevgiler,
And
HAARİKA ! Resmen soluksuz okudum.
Çok iyi bir açıklama ve cevap olmuş And abi
And Bey testlerinizi ilgiyle takip ediyorum ancak bir teklifim var.Bence otomatik vitesli arabaları test etmekten vazgeçip hangi aracı test edecekseniz düz viteslisini test edin.Çünkü videoların 3 te 1 süresi otomatik şanzımanın; hızlı-yavaş,sarsıntılı-sarsıntısız, manuel modu gerçekten manuelmi v.s anlatmakla geçiyor.Oysa otomatik şanzıman satın alan tüketici bunların hiç birine bakmıyor,onların tek düşüncesi İstanbul trafiğinde vites değiştirmekten kurtulmak.Şanzımanın performansına asla bakmıyorlar,iş böyle olunca da aracın düz viteslisini test etseniz hem şanzımanı anlatma işi olmaz hemde aracların gerçek yüzünü ve performanslarını görürüz,hem de aracın otomatik olmasından dolayı teste almış olduğu negatif puanlar ortadan kalkar.
Sizden önce top gear vardı ama siz onu da geçerek dünyada bir numarasınız gözümde
Harika.
Tek çift yazısı kalktımı? Açılmıyor