Kullanmadığım otomobillere her zaman mesafeli yaklaşırım. O kadar sık tahminlerimin tersi çıktılar ki, artık kâğıt üstündeki etkileyici rakamlara ya da “çekici hatlara” aldanmamayı öğrendim.
İşte bu ihtiyata rağmen seneler önce yeni MX-5 için, kusurlarla dolu selefini test ettikten hemen sonra, “herhalde bir gün M5’in yanına alacağım otomobil bu olurdu” dedim içimden.
Pek çok şeyi aynı anda yapabilen bir makineye sahibim ama O’nun da elinden gelmeyenler var: Hafiflik, dar yollarda çeviklik, makul tüketim ve elbette üstü açık sürüş keyfi. Onlarca otomobil kullandım ama hiçbiri MX-5’lerin bana yaşattıkları kadar hafızamda yer etmedi. İnsan kendine benzeyenlerle arkadaş olur, kendine benzemeyenlere âşık olur ya, o hesap.
İlk buluşmanız, internette tanışıp fevkalade muhabbet çevirdiğiniz ama sadece yüzünün fotoğraflarını bildiğiniz ve neticede boyu ancak göğüs hizanıza gelen kızla olduğu gibi; yani hayal kırıklığı. MX-5’in koltuğunun yükseklik ayarı yok, yalnızca minderin ön kısmı bir miktar yukarı kalkıyor. Direksiyonunun da derinliği ayarlanmıyor, sadece yüksekliğine biraz müdahale edebiliyorsunuz. İdeal sürüş pozisyonu bakımından arabayı sadece onu tasarlayan 1.70’lik mogu mogu’lara uygun üretmişler ve benim gibiler MX-5’in içinde değil de daha çok ‘üstünde’ oturmak durumunda kalıyor. Bacaklarınıza gereken payı bırakabilmek için de direksiyona hep uzak kalıyorsunuz ve asla %100 hâkimiyet kuramıyorsunuz. Bu, benim bu otomobille ilgili en büyük sıkıntım.
Aynı zamanda tek sıkıntım.
İç mekân
Mazda3 ya da CX-3’e aşina olanlar MX-5’in içinde yabancılık çekmiyorlar. Yabancılık bir yana, önceki neslin derme çatma kabininden sonra buranın kalitesi beni ziyadesiyle memnun etti. Deri kaplamalar, kırmızı dikişler ve düğmelerin dokusu modern Mazda’lardan alıştığımız üst düzeyde. Her şeyden önemlisi, araba hafif olsun diye yeni nesil teknolojilerden mahrum bırakılmamış: Power donanımda dokunmatik ekran (6 km/s’ye kadar), navigasyon, şerit takip, anahtarsız giriş ve çalıştırma, harikulade BOSE ses sistemi, LED farlar; hepsi standart.
Biraz roadster’ların yapısal gereksinimlerinden, biraz da hafiflik hedeflerinden ötürü yer yer kusurlar mevcut: Orta ekranın vitesin arkasında bulunan kumandası elinizin gerisinde kalıyor, güneşlikler Tahtakale işi, kadran sıfırlama çubuğu çıtkırıldım, torpido gözü yok ve tavanın arka cam rezistansına ait kabloları açıkta duruyor. Bunlar arasından günlük hayatta (evet bu arabayı günlük kullanabilirsiniz) sizi gerçekten zora sokacak olan torpido; onu bertaraf etmek için de koltukların hem arkasına, hem de ortasına geniş gözler yerleştirilmiş.
Peki ya tavan? Kumaş, hafif ve basit; yani tam olması gerektiği gibi. İlk kez binen biri bile birkaç saniye içinde açıp kapatabiliyor ve bunu hareket halinde yapabiliyor.
Konfor
Test sürüşünü ancak rüyalarımızda görebileceğimiz güzellikte bir manzara eşliğinde ve ancak ayda görebileceğimiz derinlikte kraterler üstünde gerçekleştirdik. İstanbul’da bile böylesine hunhar çukurlara nadiren rastlıyoruz, dolayısıyla süspansiyonların farklı koşullarda yapabildikleri konusunda kafamda soru işareti bulunmuyor.
Değil bir spor otomobil, herhangi bir binek araca göre bile değerlendirdiğinizde MX-5 uzun zamandır karşılaştığımız toleransı en yüksek makinelerden biri. Ancak bu sonsuz bir yumuşaklıktan ileri gelmiyor.
Önce sıradan bir çukurdan geçiyorsunuz, “iyiymiş” diyorsunuz. Daha derinine giriyorsunuz, “vay be” diyorsunuz. Sonra gazlarken, varlığından bihaber olduğunuz insafsız bir tanesiyle karşılaşıyor ve içine dalmadan evvel dua etmeye başlıyorsunuz. Çıktıktan sonraysa, az önce olanlara inanamıyorsunuz.
İşin sırrı hafiflik: 1 tonluk gövdesiyle MX-5 düştüğü hemen her yerden aynı esneklikle çıkmayı beceriyor. Güzergahın çok dar bir bölümünde, tam viraj arkasında beyaz bir Şahin’le karşılaştım. İkimiz de yana kaçtıysak da, benim sağ arka tekerleğim yolun dışına “düşmek” durumunda kaldı. İçim cız etti, en iyi ihtimalle lastik patladı dedim. İleride müsait bir yerde inip baktım, hiçbir şey yoktu. Daha yakından baktım; bir balon, çizik, herhangi bir darbe… Hiçbir şey.
Hafifliğin yanında 16” ebatlı, etli yanaklı Yokohama Advan’ların bu dirayette payı büyük. Ancak MX-5’in damarlarında, Japon otomobillerinden tanıdık o kalıtsal dayanıklılık akıyor. Sanki otomobile ne yaparsanız yapın – sehven ya da kasten – sizi asla yarı yolda bırakmayacakmış gibi hissettiriyor.
Motor
Neee? 1.5 atmosferik motorlu arabaya 100 küsur kağıt mı???
5 senedir bu ülkeye otomobil kültürü aşılamak ve sürücülerin ufkunu açmak için çabalıyoruz. Ancak ne yazık ki halen çoğunluğun, arabaların pahasını yalnızca kâğıt üstündeki motor verilerine göre biçtiğini görüyoruz.
(bkz: Güç/ağırlık oranı nedir?)
Tüm zamane güvenlik gereksinimlerini karşılamaya ve donanımlarını barındırmaya rağmen, 2016’da 80’lerin gövde ağırlığını yakalamak: Zor (ve pahalı) olan işte budur.
Bir otomobil bu kadar hafif olduğu zaman, yürümesi ve keyif vermesi için ağzına turboyu dayamaya gerek kalmıyor. MX-5 zaten geleneksel olarak hiçbir zaman çok hızlı bir otomobil olmadı; ama 1.5-litre motoruyla bu otomobilin yapabildikleri, bu M5 sahibini fazlasıyla tatmin etmeye yetti. 7500 d/d civarına kadar devirlenip, sanki açık filtre varmış gibi nefis sesler çıkartan ve deli danalar gibi tepindikten sonra bile 9 litre yakan motor, benim de tercihim olurdu. Sakin kullanan, daha doğrusu kullanabilen biri bu otomobille şehir içinde rahatlıkla 6 litrelerle dolaşabilir. Tek tenkidim kesiciye girerken “hık” diye kalakalması; hakiki bir “hatatat” bu otomobile öyle güzel yakışırdı ki.
Şanzıman
Vites atması daha keyifli 1-2 manuel şanzıman kullandım ama hiçbirinin kolu bu kadar kısa değildi. Safkan bir Japon spor otomobilin şanzımanından beklentileriniz neyse MX-5’in 6-ilerisi de bunları sonuna kadar karşılıyor: Kafası metal, yolları kısa, geçişleri net ve her şeyden önemlisi, sanki içindeki dişlileri kendi ellerinizle değiştiriyor gibisiniz. Olur da kendinizi yoldan bir nebze uzak, sürüşten bir miktar ırak hissederseniz tek yapmanız gereken elinizi vites topunuza atmak: Arabanın altında olan biten her şeyi bir anda iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bu aynı zamanda her daim tir tir titreyen bir vites kolu anlamına geliyor ki bu da herkesin hoşuna gitmeyebilir.
Yol tutuş
MX-5 ile sürüş tecrübeniz, Jim Carrey ile ‘Maske’si arasındaki ilişki gibi.
O nasıl maskeyi yaklaştırdığı anda yüzüne yapışıyor ve başkalaşım geçiriyorsa, siz de MX-5’e yaklaştığınız anda otomobil vücudunuzu sarıp sarmalıyor ve birden ruh haliniz değişiyor. O nasıl maskeyi yüzünden çıkarmak için türlü taklalar atıyorsa, siz de MX-5’ten inerken aynı güçlüğü çekiyorsunuz. Ve o nasıl maskeyi taktığı andan itibaren her türlü yaramazlığı yapmakta beis görmüyorsa, siz de ilk birkaç yüz metreden itibaren bu otomobille hiçbir sınır tanımıyorsunuz.
Konfor konusunda mucizeler yaratan süspansiyonların geniş çalışma aralığı, MX-5’te özellikle yüksek süratli virajlara fazlaca gövde salınımı olarak yansıyor. Örneğin meşhur 8. virajda otomobil sağ arkaya doğru kapaklanacak ve bu denli yana yatması belki de sürücüsünü tedirgin edecektir. Böylesine tecrübeleri önlemek için Power Sense donanımla birlikte gelen spor süspansiyona terfi etmek icap ediyor.
Ne var ki dar, dolambaçlı ve en fazla 3. viteste kat ettiğiniz tırmanma tipi yollarda MX-5 harikalar yaratıyor. Hava da güzel ve üstünüz de açıksa zevkten öylesine kuduruyor, kendinizi öylesine kaptırıyorsunuz ki, adrenalin damarlarınızda bir kez dolaşmaya başladı mı bir daha asla temponuzu düşüremiyorsunuz. Bir süre sonra tükeniyorsunuz; O ise bana mısın demiyor. Yalnız pedal hissi ve durma gücü çok iyi olan frenler, suiistimalinize en fazla 1 saat tahammül edebiliyor.
Peki “kilit şart” mı?
Öncelikle, daracık arka lastikleriyle bu otomobilin rahatlıkla yanlayabildiğini belirtelim. Aslına bakarsanız MX-5 aynı zamanda fiziksel yol tutuş limitleri oldukça yüksek bir otomobil. Peki, bu ikisi aynı anda nasıl oluyor?
Zemin ve teşvik. Şayet kaygan bir yüzeyde sürüyorsanız zaten ikinci viteste gaza oturduğunuz durumlarda, en rahat ve güvenli eğlencenin kapıları açılıyor. Birinci vitesteyse, tutan asfaltta bile uygun direksiyon açısıyla birleştirerek arkasını çok güzel getiriyorsunuz. İlk vitesin uzunca oranı sayesinde de bu iş öyle hemen olup bitmiyor, araba hevesinizi almanıza müsaade ediyor.
Olaylar öylesine doğal ve hızlı gelişiyor ki… 50/50 ağırlık dağılımlı MX-5’in asıl mahareti, aşıladığı muazzam güvenle otomobili sürekli limitte kullanabiliyor olmanız ve bu sayede sık ağırlık transferleriyle apeksleri birbirine bağlayabilmeniz. Jim Carrey zamanında Cameron Diaz’la nasıl salsa yaptıysa, siz de virajlarla öyle çılgınca dans ediyorsunuz:
Yazı: And Mehmet ÇETİN
eski arabalar geri geliyor ve gelmeye devam edecek dostlar hep söylüyorum 🙂 başarılı test olmuş , yazısının olması da ayrı bir güzellik 🙂
yazı için teşekkürler nefisti şimdi testi izleme zamanı 🙂
Git gide testler güzelleşmeye başladı. Elinize sağlık
Böyle güzel yazıları özlemişim…
Yazı on numara olmuş,şimdi de videoyu izleyeceğim.
Yazı güzeldi elinize sağlık. İlk sürüş videosunda da hem ayrıntılı, hem eğlenceli, hemde gazlama görüntüleri var ve bu çok hoşuma gitti. Sizden ricam eğer bu arabanın İstanbulda testi olacaksa Sinan abi Ve And abiyle olmalı. Sinan abi ümüğünü sıkmalı makinanın. Dogan abiyide çok seviyorum ama gözüm böyle arabalarda sinan abiyi arıyor. Sevgiler, saygılar. 🙂
Yemin ediyorum yazi beni kalbimden vurdu, umarim eve gidince videoda vurulurum 🙂
Böyle araçlarda test yazısı harika oluyor. Aracı hissetmis kadar oldum. Videoyu daha izlemedim.
Otelin ismini bilen var mi
Hillside Beach Club.
Adam yazmış usta.
Bize de bu aracı almak düşer o derece.
Ama bi dakka lan param yok
Otelin adı Hillside Beach Club arkadaşlar ama yaz için rezervasyon yaptırıp gitmeyi düşünüyorsanız fazla düşünmeyin 🙂 Bu otele gidebilmek için en az 2 sene önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.En fazla talep olan otellerden birisi.
yaa heryerde bu oteli aradım Allah razı olsun senden 😀
Harika bi lansman olmuş tebrikler
And’ ın yazılarını özlemişim. Yazıyı okudum, sanırım videoyu izlememe gerek yok. Ayrıca süspansiyonlar ile ilgili en merak ettiğim(geniş çalışma aralığı yüzünden fazla salınımlar) yabancı testlerde hep eleştiriliyordu bende sohbette bunu sormuştum. Cevaplamışsınız, teşekkür.. Bir de şahsi fikrim arada lütfen yazın..
Dip not: Doğan Kabak baya bir keyif kattı testlere 🙂
eyvallah
Yazı güzeldi elinize sağlık. İlk sürüş videosunda da hem ayrıntılı, hem eğlenceli, hemde gazlama görüntüleri var ve bu çok hoşuma gitti. Sizden ricam eğer bu arabanın İstanbulda testi olacaksa Sinan abi Ve And abiyle olmalı. Sinan abi ümüğünü sıkmalı makinanın. Dogan abiyide çok seviyorum ama gözüm böyle arabalarda sinan abiyi arıyor. Sevgiler, saygılar.(bu düşünceye bire bir katılıyorum)
araba bir kenara 61 vp plaka çok yakışmış 😀
Devir kesmemesi kötü olmuş
o ön sağ koltutaki oyuğa bardaklık takılıyo abi 🙂
Bunu Sinan Başkan kullanmalı. Çok eğlenceli olur…
Eski mx5i beğennemişti, buna bayılır muhtemelen.
Eskiden olduğu gibi, yazıyla beraber video. ^_^
Yazıyla gelen test tadında ilk bakış gayet güzel, bu video 2 saat olsada izlenirdi. Doğan Abi cidden cuk oturdu ekibe, samimi adam böyle semtten uzun zamandır tanıdığım sevdiğim bi abim gibi cidden 😀
çok sağolasın. Siz de benim kardeşim gibisiniz.
Test bu aga yaa. Mükemmel bir iş .İlk yazıyı okudum bir nefeste sonra videoya geçtim oda direk bitti kısaca MÜKEMMEL .Araba içinde evimi arsamı satasım geldi.(Bu arada o Doğan Abi’nin yaptığı müthiş espriden sonra çıkan mavi ekranı kendi bilgisayarım verdi sandım ve hayatım 1-2 saniyeliğine durdu.Ama yine de mükemmel.)
:))
35 dakikayı görünce bu nasıl ilk sürüş videosu dedim ve 2 kez üst üste izledim 😀 Oldukça eğlenceli ve (mx-5 dışında bir araç için) test videosu uzunluğunda olmuş. Lakin mevzubahis MX-5, sürücü ile bir olan araba… Çocukluğumda, Need for Speed Underground oynadığım yıllarda tanıştığım ve o zamandan beri çok sevdiğim MX-5’in detaylı test videosunu heyecanla bekliyorum 🙂
MX-5 hakkında da bir kaç şey söyleyeyim: Bir önceki neslini daha çok beğensem de, yeni nesil de gayet etkileyici olmuş. Ayrıca 1.5 motor ile çok daha ulaşılabilir… Aracın fiyatını yüksek bulanlar olabilir ancak Mazda için MX-5’in ne kadar değerli bir araba olduğunu biliyorsanız, bu arabanın üzerinde ne kadar büyük emek harcandığını, ne kadar yatırım yapıldığını, nasıl geliştiğini tahmin edebilirsiniz ve fiyatı yüksek bulmanıza sebep olan temel etkenin aslında ülkemizdeki vergi politikası olduğunu da düşünürseniz fiyat yüksek gelmeyecektir.
MX-5’i tanımayan, felsefesini bilmeyenler için; onun ne kadar değerli bir araç olduğunu anlamaları amacıyla ” http://www.mazda.com.tr/videolar/mazda-hikayeleri/horse-and-rider/ ” linkinde yer alan “At ve Binicisi” videosunu izlemelerini tavsiye ediyorum.
“Otomobil varlığınızın bir parçası gibi olmalı. At ve binicisi arasındaki ilişkinin özünde de bu yatar…İlk kez direksiyonun başına geçtiğinizde bu duyguyu tadacaksınız. Otomobilinizle bir olma hissi…”
Başta ben olmak üzere tüm otopark takipçilerinin bir gün bu hissi tatması dileğiyle…
Not: Mavi ekran şakası korkuttu… Yapmayın böyle şeyler 😀
video çok iyi yazıda müthiş olmuş elinize sağlık
çoook eğlenceli, çok güzel bi video olmuş 🙂
And abi yazdığın test yazılarını çok özlemişim adeta yaşatıyorsun o anı okura. Video da harikaydı. Doğan abinin esprilerde ölmekten güldüm adeta 😀 Eski pampa ruhunu kurumsallıktan çıkmadan yakalayabileceğinizi herkese göstermiş oldunuz. Bu arada Doğan abi, bir arkadaşımın kütüphanesinden 2008 Evo sayılarından birini ödünç aldım okuyorum büyük bir zevkle, eski dergiler de baya zevk veriyor, Top Gearı da okumak nasip olur inşallah önümüzdeki ay 😀
Not: Hayatımda geçirdiğim en hızlı 35 dakika olabilir.
Haziran itibariyle TopGear’da geliyor. Ayrıca çok mutlu oldum eski yazılarımı okuduğun için.
Test yazılarını özlemiştik 😀
şu kameraları değiştirdiğinizde go pro session yerine keşke go pro 4 black alsanız. hem ileriye dönük 4k dan faydalanırdınız hemde keskinliği ve renkleri daha güzel.
Harika bir video olmuş. Kamera kalitesi hariç her şey güzel. 500 liraya sony nex serisi bir dslr sabitleyin manuel netleme ile araç içinde bunu kullanın. iphone sabitleseniz yine çok daha iyi bir çekim olacaktır. Çin işi kayıt kameraları gibi netlik yok, kontrast yok buz gibi berbat bir görüntü…
aslında sony a7 serisi makina var diye biliyorum. ama lansman sonuçta fazla ekipman almadılar sanırım ve geniş açı gerek aksiyon kamere en ideali ama altta dediğim gibi orta seviye bir makina go pro session.
Dün daha önce belkide on kez okuduğum, kelimesi kelimesine hafızama kazınan golf tdı ve gt86 testlerini okumuştum. Bugün ise yeni bir test yazısı görmek beni o kadar çok mutlu etti ki anlatamam. Senin ve İsmail Terzi’nin test yazılarını okuduğumda aldığım hazzı tarif edemem. Bunun için sana çok teşekkür ederim And abi. Umarım bu test yazıları bundan sonraki bütün testlerde kısada olsa olur. Videoda esprilerle on numara olmuş.
And’ın düzgün türkçesi ve kelime hazesiyle ayrı bi hava alıyor yazılar. romana kapılıp gidermiş gibi.
Sony A7 araca bağlanmaz yazık olur ama nex-3 gibi bir gövdeye 16mm geniş açı bir lensle harika görüntüler izleriz.
Sonuc olarak ön cama içeriyi ceken daha kaliteli bir kamera gerek;)
İzmir buluşmasında yazıyla ilgili verdiğin ip uçları için teşekkürler @and. Kalemine sağlık.
Doğan abi sanki uzun zamandır otoparkta gibisin ben oyle hissediyorum en azından asssgi yukarı 2 yıldır takipteyim en az gunde 2 defa bakiyorum artik alışkanlık oldu ileride şansım olursa bu aile icin elimden geleni yapmak isterim abilerim sağolun varolun emeğinize sağlık saygilar sevgiler
Güneşliklere takılmışsınız ama genelde cabrio araçların güneşlikleri plastik ve sert oluyor r171 slk ve smart roadstar’ında sert plastik araç üstü açıkken güneşlikler ve arka koltuk başlıklarının arasındaki filemsi ızgara toz içinde kalıyor belkide direk rüzgara maruz kaldığı için dayanıklı olması için veya temizliği kolay olması için öyle üretilmiş olabilir.
testlerde 10 uzerinden not veriliyordu. buradaki 4.5 test siralamasinda yer almiyor. Not sistemi mi degisti ?
o zaman 9 diye baz alacaksın. 😀
test sonuclarinin yer aldigi siralamada da yok bu arac, Otopark siralamdan vaz mi geciyor ?
La bu test deil ilk sürüş
Test yazısının ve testtin hissettirdiği bu güzellikler için teşekkürler. Efsane olmuş.
kapa kapa önce sen kapa :))sağlam espriler vardı, güzel video elinize sağlık. İmkanın varsa ikinci araba olarak alıcan mx 5’i oh mis.
And abi 21:10 daki “bıdık göze” galiba ortadan sökülen bardaklık (ya da başka bi bardaklık aksesuarı) takılabiliyormuş bazı görsellerde var
otopark dalaman a gelmiş haberimiz yok 🙂 keşke önceden haberimiz olsaydı
Otopark.Com bu eğer aşama aşama düşünürsek and-sinan ikilisi sonrasında sinan abinin sadece ses olarak varolması sinan abinin testlere dönmesi ve doğan abinin gelmesi .
Ama sanki Doğan abi gelince daha bi şenlik bir bayram bir bahar havası geldi otoparkın şansı döndü güzel arabalar testler yağıyor teşekkürler otopark
Çok keyifli bir test olmuş. Ellerinize emeklerinize sağlık.
Mazda’ya asla kalitesiz bir marka diyemeyiz çünkü Mazda sadece Türkiye piyasasında iş yapamıyor. Mazda’nın distribütörü beceriksizdir. Suzuki ne zamanki distribütörü değiştirdi işte o zaman Türkiye piyasasında iş yapmaya başladı. Mazda’nın da buna benzer bir yol izlemesi gerekiyor. Öyle ki Mazda ülkemiz piyasasında değeri ve kıymeti bilinmeyen bir markadır Mazda dünyanın en sorunsuz markalarından biridir
Mesela Chevrolet reklamları zamanında her yerde çıkıyordu zaten. Özellikle Cruze reklamları mesela. Konu reklam değil. Vatandaşın bakış açısı sığ diye bakıyorum olaya. Volvo mesela. Çok sağlam ve güçlü bir araç. Saab’da keza öyle. Mazda’da çok şık bir araç. Ama bizim halkımız alışmış kudurmuştan beter. Şişirilmiş Fluence, Talisman, Megane 40 bin liraları bayılıp tipi kayık arabayı bunları alıyorlar ya. Bence sosyoloji derslerinde toplum pskolojisi konusunda üniversitelerde tez olarak işlenmeli