Maalesef aileden zengin değilsen dediğin gibi.
Ben soruyorum anneme, rahmetli babamla evlendiğiniz zaman bütün bunları nasıl yaptınız? diye.
Dediği laf şu; biz evlendiğimizde baban 1 hafta sonra araba aldı (Murat 131

), 1 ay sonrada o dönem emlak bankası konut kredisi ile ev aldık.
Aylık ikimizin kazancıyla (bankacılar) kredimizi de ödüyorduk, her türlü masrafımızı da yapıyorduk (mutfak, üst baş, yeme içme gezme, elektrik & su & doğalgaz vs vs vs) üstüne de para kalıyordu onu biriktiriyorduk.
Şimdi bakıyorum da annemlerin bu sistemini bugün ben yapmaya kalksam, karı koca en az aylık 15.000₺ kazanmamız lazım. Ha evli değilim ve bizimkiler emekli olduktan sonra şirket kurdular filan ama dediğin doğru. Kolay paracı zihniyet bu hale getiriyor. Ama kolay para kazanma derdi olmayan bizim gibi şirketlerde "devlet yardım etse de üretime başlasak sanayi şirketi olsak, ihracat yapsak" diye kıvranıyor. Sen bakma, şirketi olup destek alamayan, ötekileştirilen nice şirketler var bu ülkede.
Düşün işte paradaki değer kaybını, ülkenin geldiği hali...
Ben uluslararası ticaret okudum, üstüne almanya - türkiye dış ticaret ortaklığı olan bir eğitim kurumundan -Stiftung Private Wirtschaftsschulen SABEL Münih (SABEL Özel Ekonomi Okulları Vakfı) - ekonomi eğitimi aldım.
Dünyada ekonomik olarak en büyük sorun borçlanarak büyümektir daha doğrusu büyüdüğümü zannetmektir.
Bankadan kredi çekip araba alınca "memlöket eyiye gidiyi", ev alınca "istikrar vör" diyerek bir şeyler sahip olduğunu sanan ancak o kredileri ödeyene kadar zeytine talip eden ya da ödeyemeyip evini arabasını satan milyonlarların olduğu bu ülkede senin çıldırman sadece senin sağlığına zarar verir.