Köşe Yazıları

İstanbul Autoshow’a gitmeniz için 22 sebep




Bu sene 15. si düzenlenen İstanbul Autoshow, ziyaretçilerine kapılarını açtı. 22-31 Mayıs 2015 tarihleri arasında, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Beylikdüzü’nde düzenlenen İstanbul Autoshow 2015’te, 27 yeni model Türkiye’de ilk kez tanıtılıyor. Bu yeni modellerin 2 tanesi ise Dünya’da ilk kez İstanbul Autoshow’da yerlerini aldılar. TÜYAP’ta, 14 salon ve toplam 120.000 metrekare kapalı alanda düzenlenen Autoshow 2015’te otomobil tutkunları dünyanın yeni harikaları olan son model otomobillerle buluşuyor.

İstanbul Autoshow’a gitmek için halen kararsızsanız aşağıda sıraladığımız maddeleri incelemeniz yararınıza olacaktır:

1) Type R’nin koltuğuna oturun

Saatiniz 11:00’ı gösterirken TÜYAP fuar merkezinin önündesiniz ve giriş sırasını atlattıktan sonra nihayet içerdesiniz. İlk durağınız salon 3’deki Honda standı. Ve karşınızda Japon güzeli: Type R. Şöyle bir etrafında dolanın, sol farın hemen yanındaki R logosuna dokunun, arkasına geçin ve bir kaç adım geriye çekilerek spoyleri ve egzoz çıkışlarını süzün. Otomobilin sol tarafından geçerek kapıyı açın, içine geçmeden hemen önce siyah jantlara bir göz atın. Tamam artık direksiyondasınız; vitesi bire taktınız, debriyajdan hafifçe ayağınızı çekerken gaza yüklendiniz. Unutmayın, Nürburgring’in finish çizgisine varmanız için sadece 7 dakika 50 saniye ve 63 saliseniz var. Ne de olsa en hızlı önden çeker sizsiniz.

2) Mustang’in resmini çekmek için doğru zamanı bekleyin

Önden çekerin zevkine doyduktan sonra Honda’yla vedalaşıyorsunuz. Bir kaç adım ilerliyorsunuz ve sağınızda bir Amerikan. O mu dönüyor yoksa kafanız mı güzel? Telaşa kapılmayın, bu hissi gün boyunca daha çok yaşayacaksınız. Evet, o bir Mustang, sanki o duruyor da dünya etrafında dönüyor, kendinden oldukça emin. Kameranızı kaptığınız gibi karşısına geçiyorsunuz ama o dönmeye devam ediyor, beklemedesiniz. Bir kaç saniye sonra kafasını çevirip şöyle bir bakış atıyor, o an herşey duruyor, artık resmini çekebilirsiniz.

3) DS 5’in yanındaki bayanın sizi görmezlikten gelişini resmedin

Biraz da Fransız takılmaya karar veriyorsunuz. Citroen standındasınız, siyahlar içinden birini gözünüze kestiriyorsunuz; DS 5. Led ön farları ve arka stopları hoş bir efekt oluşturuyor gözlerinizde, sonra içine geçiyorsunuz ve uçak pilotu olma hayalleriniz artık gerçek. Motorları çalıştırıyor, orta konsoldaki gerekli düğmeleri indirip kaldırıyor ve İstanbul semalarında ufak bir tura çıkıyorsunuz. Fazla oyalanmayın zira daha gezecek çok yer var. Kapıyı açıp tam inecekken eliniz motor kaputunun mandalına uzanıyor; tıkırt!. Kaputu kaldırıyorsunuz ve motoru sanki siz üretmişsiniz gibi sağına soluna bakıyorsunuz. Citroen standından ayrılma vakti geldi, ama durun hiç resim çekmediniz. DS 5’in karşısına geçiyorsunuz ve bir resim çekiyorsunuz. Olmadı, bir terslik var, tekrar çekiyorsunuz. Bir daha, bir daha. Uğraşmayın o bayan size bakmıyacak. Fransız kültürünü özümseyip siz de bir Fransız edasıyla oradan uzaklaşıyorsunuz.

4) RS01’in etrafında turlayın

Uzaklardan sarı bir ışık geliyor, ne ola ki? Salon 6’dan çıktınız, 4’ü geçtiniz, 3’ü geçtiniz ve salon 2’desiniz. O renk bir otomobile bu kadar mı yakışır. Ön camda kocaman bir yazı: “RENAULT SPORT”. Aşağı uzanan led aydınlatma grubu, kırmızı çizgiler… Etrafında turlamaya başlıyorsunuz; 5, 10, 15 tur. Bir ara karşıdaki Hyundai standını görüp gerçekliğin farkına varıyorsunuz.

5) Makam aracınızın direksiyonuna geçin

Artık gerçek dünyadasınız. İşleriniz yoğun, aceleniz var, şoförünüze sağa çekmesini söylüyorsunuz zira o hızla giderseniz toplantıya geç kalacaksınız. Direksiyona geçiyorsunuz, artık Genesis tamamen sizin kontrolünüz altında. Gaza yükleniyorsunuz ve o muhteşem V6 sesiyle gideceğiniz yere varıyorsunuz. Beyazlı-grili elbisesiyle bir bayan kapınızı açıyor. Kapıyı kapatıyosunuz. Bir bayana bakıyosunuz, bir Genesis’e. Zihniniz birazdan yerine geliyor, amma da hayalperestsiniz. Karşısına geçip resmini alıyorsunuz, arkadan da aynı şekilde. Sonra hala kulağınızda yankılanan V6’yı görmek istiyorsunuz. Evet, işte orada kaputun altında. Son olarak farları yakıp arka stoplardan hoşçakal selamı alıp yolunuza devam ediyorsunuz.

6) KIA standında misafirinizi karşılayın

KIA standındasınız, sakin olun, niçin orada olduğunuzu biliyosunuz. Bir kaç resim alın, ateşiniz çıkmaya başladı, fazla oyalanmayın.

7) Mirai’nin altında duran pet şişelerden su içerek ateşinizi bastırın

Diliniz damağınız kurudu, içecek bir şeyler arıyorsunuz. İçi pet şişelerle dolu bir havuzla karşılaşıyorsunuz. Birini alıp kana kana içiyorsunuz. Artık rahatladınız. Etrafınıza bakıyosunuz, durun bi dakka, pet şişe havuzunun içine bir otomobil mi koymuşlar? Mirai ile tanışma şerefine nail oluyorsunuz. Dikiz aynanın altında yazan “fuelcell” yazısını okumayı başardıktan sonra sanki her zaman hidrojen yakıt hücreli otomobil kullanıyormuş edasıyla Mirai ile vedalaşıyorsunuz. Avensis’e yaklaşıyorsunuz ve yakın kadrajdan incelemeye başlıyorsunuz. Selefine göre dış tasarımdaki iyileşmeyi görüyor ve kendinizi direksiyona atıyorsunuz. Fazla geçmeden geri iniyorsunuz, yüzünüzde hafif bir burukluk…

8) Bentley – Lamborghini yetkilisinin Otopark.com takipçisi olduğunu öğrenip mutlu olun

Yürümeye devam ediyorsunuz. Bir anda olduğunuz yerde kalıyorsunuz, bacaklarınız yok hükmünde, ağzınız açık. Bir tarafınızda Bentley modelleri, diğer tarafınızda 2 adet Lamborghini. Uzuun uzuun bakıyorsunuz, detaydaki güzellikleri tekrar tekrar keşfediyorsunuz. Görevliden rica edip yanlarına gitmek istiyorsunuz, kabul edilirseniz ne mutlu, aksi taktirde üzülmeyin, biz sizler için resimleri çektik. Yanlarına gitmeyi başarabilirseniz Bentley – Lamborghini yetkilisi ile muhabbet etmeyi de unutmayın. Otopark’ın ne kadar büyük bir aile olduğunu bir kez daha hatırlıyorsunuz ve fantastik araçlarla vedalaşıyorsunuz.

9) Superb’in arka koltuğunda dinlenin

Çok yoruldunuz, dinlenmeye ihtiyacınız var. Oturacak bir yer arıyorsunuz. Sol tarafınızda boylu boyunca uzanmış Superb’i farkediyosunuz. Arka kapısını açıyorsunuz, bir güzel yerleşiyorsunuz. Ayaklarınızı da uzatın, çekinmeyin. Superb’in geniş mi geniş arka kısmında dinlendikten sonra kendinizi direksiyona atıyorsunuz. Otomobilin orasını burasını mıncıklıyor, torpido kapağını açıp kapatıyorsunuz. Memnun bir şekilde dışarı çıkıp Skoda’nın yakışıklısını karşınıza alıyorsunuz. Ön tarafta sıkıntı yok, led grubu oldukça yakışmış, peki ya arkası? Bagaj hacmi bir hayli ilgi çekici olduğundan öncelikle bagaj kapağını kapatmanız gerekiyor. Selefindeki basit arka tasarımdan kurtulmuş olan Superb’i görüp Skoda mühendislerini içinizden tebrik ediyorsunuz. Ya fiyatı, hala bir muamma.

10) RS6’ya uzaktan bakıp iç geçirin

Audi standındasınız. A3, A5 ve A6’nın yanından geçiyorsunuz, farklı bir şeyler arıyorsunuz. RS6’yı görünce videolardaki egzoz sesi yavaş yavaş kulağınıza geliyor. Muhteşem tasarımı karşısında eriyorsunuz, o benim olmalı iç güdüsüyle yaklaşıyorsunuz. Bir kelebeğin ışığa ulaşması misali camları geçmeye çabalıyorsunuz ama nafile. “Sanki yiycez!” edasıyla uzaklaşmadan önce arkanızı dönüp son bir kez iç geçiriyorsunuz.

11) Golf R’nin arka stop resmini çekin

Volkswagen standına yaklaşıp envai çeşit Golf arasından bir seçim yapıyorsunuz; Golf R. Çünkü rengi çok hoşunuza gidiyor. Kapıyı açıp far kumandasını çeviriyorsunuz. Önden bakıyorsunuz, tamam yanıyor. Arkaya geçip ledlerle bezenmiş arka stopdan bir kaç resim rica ediyorsunuz. Fazla oyalanmayıp ayrılmaya karar veriyorsunuz ama arkadaki ralliciyi de selamlamayı unutmuyorsunuz.

12) Leon Cup Racer’ın koltuğuna çaktırmadan geçin

Polo’dan yüzünüzü şöyle bir çeviriyorsunuz ve karşınızda başka bir yarışçı; Leon Cup Racer. Yanına yaklaşmadan önce yerde yazan “Cup Racer” yazısını da içine alacak şekilde resmini çekiyorsunuz. Siyah elbiseli bayan isminizi öğrenmek istiyor. Elindeki tabletle kayıt almak için uğraşırken fırsattan istifade ufak bir zıplamayla pencereden içeri dalıyorsunuz. Ve bayan ile aranızda şu muhabbet geçiyor:

– İçine binmek yasak amaaa!

– Öyle mi, tamam hemen çıkıyorum. (Resim çekip aracın içinden güç bela çıktıktan sonra) İnsanlar aracın içinden çıkamayabilirler, ondan yasakladınız herhalde.

– Yok aracın çalışma ihtimali var, bu yüzden çok tehlikeli.

– ???!!!???.

– Hangi şehirde yaşıyorsunuz? Bir dakka tablet kitlendide.

Yine fırsattan istifade Racer’ın yanından uzaklaşıyorsunuz.

20V20 konsepti dikkatinizi çekiyor. Turuncu rengiyle sizi kendisine çağırıyor. Kameranız bir elinizde diğer elinizle zaten açık olan kapının açma mandalını tutup resmini çekmeye çalışıyorsunuz. Ve hemen uyarıyı alıyorsunuz; dokunmak yasak. Peki deyip yabancı görevliden kapı mandalını tutmasını rica ediyorsunuz. İç mekan resimlerini de çektikten sonra Seat ile vedalaşıyorsunuz.

13) Boxster’ın motoru nerde sorusuna cevap verin

Nihayet Porsche standına geldiniz. Öncelikle Boxster’ın resimlerini çekmeye başlıyorsunuz; önden, arkadan ve içinden. Arka ve ön bagaj kapaklarını açıyorsunuz, siz resimleri çekmeye devam ederken etrafınızdakiler “Bu aracın motoru nerde yaa?” diye sorular sormaya başlıyor. Durumu izah edip, diğer Porsche’larla da hasretlik giderdikten sonra yolunuza devam ediyorsunuz.

14) Lüksün tanımını yapın

Daha önce sık rastlamadığınız bir markayla karşılaşıyorsunuz; Lexus. “Lüksün tanımı” sloganları bu. Hakikaten neymiş bu tanım deyip otomobilleri incelemeye koyuluyorsunuz. LS600hL, LFA, RX, IS300h, GS300h, RCF ve NX300h hepsi birbirinden özel araçlar. Teker teker inceliyorsunuz, Japonların tasarım üstadına saygı duyuyorsunuz. Tamam, buraya kadar her şey güzel, peki ya o tanım. İçlerine oturmaya başlıyorsunuz ve ufak tefek sorunlar gözünüze çarpıyor. Tanımın üzerinde fazla durmadan markanın Türkiye’ye gelişini çok olumlu karşılayıp Lexus ile vedalaşıyorsunuz.

15) Koca MINI’yle tanışın

MINI standındasınız, dikkatinizi Clubman çekiyor çünkü diğerlerine göre oldukça büyük. Gözlerindeki o bakışı görene kadar MINI olduğuna inanmasanız da hoşunuza da gitmiyor değil. Özellikle arka stopları beğeniyorsunuz.

16) O meşhur elektrikliye binin ve M3’ün motor kaputunu açın

MINI’nin hemen karşısında ellerini yukarı kaldırmış “Burdayım beyler” diye size seslenen  o mavi çizgiliyi çok iyi tanıyorsunuz. Direksiyonuna daha önce hiç oturmadınız, görevliden rica edip yanına geliyorsunuz. Karbon detayları inceledikten sonra direksiyona geçiyor ve geleceğin aracıyla şimdiden hasbihal ediyorsunuz. i8 ile vedalaştıktan sonra arkadan çekerin üstadlarıyla görüşme vaktiniz geliyor. Ve işte oradalar; M3, M4, X5M, X6M. Öncelikle M3’ün direksiyonuna geçmek için sıraya giriyorsunuz. Ve artık direksiyondasınız, sanki yıllardır berabersiniz, herşey o kadar içgüdüsel. Müziği açıyorsunuz, bass’ı artırıp harman kardon’un tadını çıkarıyorsunuz. Karbon fiber detaylarla hemhal oluyorsunuz. Dışarı çıkmadan hemen önce kaputun mandalını çekiyorsunuz. Kaputun önüne geçip, dizlerinizi çöküyor ve kilit mekanizmasını arıyorsunuz. Sonra aklınıza geliyor ve tekrar içerden direksiyonun alt tarafından kaput mandalını birkez daha çekiyorsunuz. Artık kaputu direk kaldırabilirsiniz. Ve işte karşınızda. Karbon fiberin üzerine ellerinizi koyup motora göz gezdiriyorsunuz.

17) Kedi sevginizi depreştirin

F-type’ın içindesiniz. Ellerinizin arasındaki asi kedi kendini o kadar çabuk sevdiriyor ki nereye baksanız sizi mest ediyor. Kendinizi virajdan viraja atma hayallerinizi bitirdikten sonra XJL’nin içine geçip huzur doluyorsunuz. XF’in dizaynına ve içindeki sadeliğe bir kez daha hasta olduktan sonra kendinizi XE’nin direksiyonuna bırakıyorsunuz. Muhteşem üçlüye (C serisi, A4 ve 3 Serisi) çok güzel bir rakiple karşı karşıya olduğunuzu anlıyor ve en yakın zamanda tekrar görüşmek üzere Jaguar ile vedalaşıyorsunuz.

18) Bir sonraki dinlenme noktanıza geçin; Maybach

Yıldızların standındasınız, ama öyle bir yıldız var ki diğerlerini gölgede bırakıyor; Maybach s500. Direksiyonuna geçiyorsunuz, multimedya sistemini açıyorsunuz, bass’ı artırıp keyfinize bakacaksınız ama nafile, kontroller biraz fazla kompleks. Kapatma düğmesine basıp, sağı-solu kurcalamaya başlıyorsunuz. Ufak tefek kusurlarla karşılaşıp otomobilden inip kontrol için arka tarafına geçiyorsunuz. Evet Maybach yazıyor, kafanız karışık. Arka koltuğa kendinizi bırakıp, ayarlamaları yaptıktan sonra gözlerinizi kapatıyorsunuz.

19) “O bir Alman” cümlesindeki özneyi keşfedin

Karşınızda göz alıcı bir mavi, led detaylar ve muhteşem jantlar. Insignia OPC gözünüze çok güzel görünüyor, yerdeki fayanslarda bıraktığı gölgesiyle beraber her açıdan resimlerini çekiyorsunuz. Hayranlığınızı zirvede bırakmak istiyorsunuz ama malesef artık Insignia OPC’nin içindesiniz. Direksiyonu kavrıyorsunuz, gösterge paneline bir bakış atıyorsunuz, buraya kadar sorun yok. Sonra kabindeki trimlerle uğraşmaya başlıyorsunuz. Nerden de ellediniz, moraliniz bozuluyor ve otomobilden bir an önce çıkmak istiyorsunuz. Opel’den ayrılık çanları çalmaya başlamışken Adam ile karşılaşıyorsunuz. Direksiyonuna geçiyorsunuz, vites topuzunu kavrıyorsunuz ve işte o aradığınız Opel. Konsolda elinizi dolaştırıyorsunuz, her şey yerine çok güzel oturtulmuş, Adam abilerine göre bir hayli hırslı. “O bir Alman” cümlesindeki O’nun Adam olduğunu keşfedip Opel’den uzaklaşıyorsunuz.

20) ABARTH’a hürmetlerinizi sunun

Fiat standındasınız. Ne işim var benim burada demeye kalmıyor ABARTH ile karşılaşıyor ve biraz önce ağzınızdan çıkan o sözleri geri alıyorsunuz. “695 biposto” ya hürmetlerinizi sunduktan sonra Aegea’ya da bir göz atıyorsunuz.

21) Maserati görevlileri ile tatlı bir tartışmaya girin

Otomobillere yaklaşmak istediniz ama izin yok, görevlilerle tatlı bir tartışmanın içindesiniz. Sinirlenmenize gerek yok, biliyorsunuz ki Otopark.com ekibi zaten sizin için resimleri çekti.

22) Aston Martin’i ve Ferrari’yi sona bırakın

Fuar gezinizi zirvede tamamlıyorsunuz zira iki muhteşem marka ile beraberesiniz. Otomobillere yanaşmayı göze alamıyorsunuz çünkü bir hayli yorgunsunuz. Sizler için çektiğimiz bu iki markanın resimlerini de şöyle bırakalım:

Emre Berk Simsek

İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği mezunuyum. Sıkı bir otomobil tutkunuyum. Çocukluğum onların içinde geçti, üniversite yıllarımda ise birçoğunu test ettim. Ve yine aynı yıllarda Otopark ailesine dahil oldum. Direksiyonda olmak benim için bir çocuğun oyuncağıyla oynaması gibidir; bazen huzur dolu, kimi zaman ise adrenalinin doruklarında.

İlgili Makaleler

10 Yorum

  1. İstanbul’da değilim,bu mükemmel organizasyona katılamıyorum diye üzülüyordum. Ama bu harika yazı ve fotoğraflar sayesinde içim biraz olsun rahatladı. Gitmiş kadar oldum diyebilirim 🙂 Teşekkürler!

  2. 31 mayıs pazar günü fuar devam ediyormu? devam edersede son gün olduğu için aynı heyecan olurmu? yani kısaca Eskişehirden gelmeye değermi 🙂 yardımcı olursanız sevinirim 🙂

  3. Gözler Volvo’yu aradı ama bulamadı neden katılmadılar fuara bilemedik . Mustang dün saklanmıştı göremedik . Araçların içine karıştıkça “ona bakamadık buna sıra gelmedi” diyerek çıkıyorsun fuardan .Artık her sene bahane üretilmeyerek düzenlenebilir bir organizasyon haline gelir umarım .

  4. Fuardan gelip hafıza kartını bilgisayara taktım, dosyalar aktarılırkende bu habere göz gezdiriyorum…BMW standında hayvanların motorlarına bakın diyor, bakanadın.Kaputu açmaya çalışınca mandalın sökülmüş olduğunu gördüm sebebini sorunca “Metal BMW yazısını bile çalmışlar kapıların açık olmasına bile şaşırdım” cevabını aldım.Mercedes de böyle bişey yoktu tabi.Araçların meraklı kitlesine verdim bende ama ben o motorları göremedim(Gittim SLS e baktım sonra bol bol :D)

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu