Ne olacak bu kadar bor?
Biz Türklerin bazıları bu durumdan haberdar, bazıları ise bu elementin adını bile bilmiyor. Evet sevgili takipçilerimiz, bu köşe yazımda sizlere ‘Bor’dan bahsediyorum.
Geçtiğimiz yıllarda Kütahya’nın termal suyuyla ünlü bir ilçesi olan Emet’e yaptığım seyahat sırasında tanıştım borla. İşleme tesisini gördüğüm bu esrarengiz element hakkında hiç bilgim yoktu.
Konaklayacağımız tesisin girişine de 10 kilogram kütlesinde bir parça olarak yerleştirilen bor, ilçenin erkeklerinin geçim kaynağıydı.
Eve gelince yaptığım ilk işi ‘bor’u araştırmak oldu. Tabii o da ne, hemen karşımda bir haber. “Tübitak Borla Çalışan Otomobil Yaptı!”
Bayram sabahında babaannemden bir 50’lik kapmış gibi sırıttım ve içimden geçen kelimeler ‘Vaayy be Tübitak’a bak sen!’ oldu(Tübitak’dan 2 kez red almıştım -uzun hikaye-). Araştırmaya devam ederken, bu elementin dünyadaki rezervlerinin %72.1’inin ülkemizde olduğunu öğrenince sevindim.
Peki sonra ne oldu? Biz boru çıkardık, temizledik ve işlenmesi için Avrupa’ya sattık. Gerekli mühendislikle boru işleyen Avrupa, aynı bora 450 kat fiyat çekti ve biz sürüklenmeye devam ettik.
Bilinmişlik düzeyi açısından patladığı sıralarda bu element ana haber bültenlerine dahi çıkmıştı. Manşetleri özet geçiyorum, “Geleceğin Dubai’si Türkiye!”.
Sonra bir şeylerin farkına vardılar ‘Biz bu boru işleyemediğimiz koşulda, asla yarar sağlayamayız.’ Sözlerim herhangi bir kurum, kuruluş, şahıs veya hükümete değildir; ancak içimizden kaç kişi borun içten yanmalı motorlarda nasıl yakıldığını biliyor?
Bor madeni, elmasa yakın bir sertliğe sahip ışığı kıran bir elementtir. Atom numarası 5′tir ve B sembolü ile gösterilir. Doğada serbest olarak bulunan bir element değildir. Bor elementi uygun koşullar sağlandığında yüksek seviyede yanıcı ve patlayıcı özellikler gösterdiği bilinmektedir. Dışarı ısı yayan bu kimyasal reaksiyon sonucu bir gaz emisyonu (yaşasın WAG!) da olmamaktadır. Bu yüzden bor elementinin alternatif yakıt olarak kullanılması üzerine yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Günümüzde bor elementinin yakıt olarak kullanıldığı teknik olarak yeterli motorlar geliştirilmesine rağmen yüksek maliyetler nedeniyle şu an için günlük kullanıma inmemiştir.
Şu yüksek maliyetlere değinmem gerekirse, bor elementi doğrudan yakılamamakla beraber boroksitin parçalanmasıyla elde edilen saf borun, %100 oksijen içeren bir yanma odasında sıkıştırılmasıyla ancak yakılabilmektedir. Yanma odasında yaklaşık 100 bar seviyesine ulaşan basınç için atmosferimizde yer alan %21 dilimdeki oksijene ve bu oksijeni de motora çekmek için gümüş filtrelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Yüksek maliyetin çoğunu sırtlanan bu gümüş filtreler henüz ülkemiz şartlarında ulaşılabilir değil. Ar-Ge çalışmaları sürerken sizlere borun avantajlarını da belirtmeliyim (o kadar gömdük, biraz da yüceltelim.).
-Bor yakıtı kolaylıkla yanmayan bir yapıda olduğu için güvenliği diğer yakıtlara göre daha yüksektir.
-Yanma, kıvılcımlanma vb riskleri yoktur
-1 birim hidrojenin yaptığı işi 2.2 birim bor yapabilmektedir. Ancak aynı birim hacimdeki borun ağırlığı hidrojenin ağırlından 11 kat daha küçüktür. Yani aynı ağırlıktaki hidrojen bora göre 11 kat fazla hacim kaplamaktadır. Buda depolama açısından bora çok büyük bir avantaj sağlamaktadır.
-Bunun dışında bor iplik şeklindeki yapısıyla bir makarada yer alacaktır, hidrojen için ise kalın ve soğutulmuş bir tank içerisinde saklanmalıdır. Bor yakıtlar bir yakıt tankında değil iplik halinde bir makara üzerinde korunur.
-Uçuculuk özelliği olmadığı için yıllarca kullanılmasa da herhangi bir eksilme olmayacaktır.
-Bor zaten doğada bulunan bir element olduğu için doğada kirlenmeye neden olmayacaktır. Zaten yanma sonucu herhangi bir gaz emisyonu gerçekleşmeyecektir.
Ülkemiz için parlak bir geleceği şu anlık bulunmayan borun, içten yanmalı motorlardaki kullanımının gelişmesi için elimden geleni yapacağıma söz verirken, belki de geleceğin alternatif yakıtı ”bor” hakkındaki denememi sonlandırıyorum.
Bir kusurumuz olduysa affola,
Sevgilerle,
Kaan.
Kaynakça:
-Etimaden İşletmeleri “Dünya Bor Rezervleri” Raporu (http://www.etimaden.gov.tr/d/page/uretim-dunya-bor-rezervleri)
-Türksan “Borla Çalışan Içten Yanmalı Motor ve Mantığı” Makalesi (http://www.turksan.com/bor-yakitli-araba-motoru-nasil-calisir.html)
-Türk Ekonomi Dünyası
Takipte Kalın!
Benim memleketim ^_^ Bor’un bu şekilde satıldığını çocukluğumdan beri biliyorum. Yabancılar Türkiye’yi hiç bir zaman sevmediler. Atatürk, böyle güzel işler yaptı, şöyle güzel işler yaptı diye söylüyorlar. Hatta ödüller dahi veriliyor. Ancak Atatürk ve Türk halkı kendisini koruyup, sömürgeleri olmaktan çıktığımız için (kısacası sevr’i bitirdiğimiz için), hepsinin içinde bir ukte kaldı. Halen akıllarında sevr projesi var. Lozan bitince ne olacak diye soran arkadaşlara cevabım ise, o anlaşma tekrardan yenilenecek yine 100 yıllık olmak üzere. Biz devlet olarak her zaman barışçıl politikayı izledik. Ancak bize karşı saldırı yapanları da def ettik. Konumuza geri dönelim. Artık ülkenin uyanması için aydınların halka seslenmesi lazım. Seslenirken onların dilinden konuşması lazım.
tam sizin yazınız tarzı bir şey yazacaktım siz sözlerime tercuman olmuşsunuz elinize sağlık 🙂
Teşekkür ederim 🙂
Antlaşma yüz yıllık değil.Ama Türkiye güçlenerek o anlaşma geçersizdir.Artık etkisi yoktur.Gibi şeyler deyip sıyrılıcak.Yalnız Sevr’in lozandan bir farkı yok.
İmzalayanlarda Haham nahum ve İsmet İnönü .Biri yahudi diğeri yahudiye rahmet okutur.
Ama milletimiz küllerinden geri doğacak.
Tabi ya dünya gücüyüz de çıkarttırmıyorlar.
Paranoyak ve egoist bi toplumuz;sorunumuz bu.
Çözüm toyota
Olay kolay toyota türkiyeye mirai modelini getiricek boru kullanıcaz petrole son
O araba hidrojen yakıtı kullanıyor. Bor kullanmıyor.
Ne kadar da cahilce bir yorum=(
Yaşasın vag 😀
Tüm VAGCI ağaççılara gelsin. Şu etrafında dönenlere 😀
Çember keyfisi 😀
TurkYei gelecegin dubaisi olamaz anca gelecegin suriyesi olabilir ic savaş çıkartıp boru belese hortumlayacaklar
Olmaması için bizim halkı uyandırmamız lazım.
Bu halk uyanmaz. Tarih oğretmenimin bi lafı var ” biz sadece savasmayı biliriz ” diye ciddi oyle ama artık oda yapılamayacağına göre
Gerçek anlamda bilgilendirici bir yazı olmuş. Kendi facebook hesabımda da paylaştım. Elinize sağlık, devamı için takipteyiz.
Harika bir yazi herkesin okumasi dilegiyle
Yok heykel dikilecek yok üniversite kurulacak diye yok bilmem ne için binlerce ağaç kesilince tık ses çıkarmayan çevreci görünümlü yabancı eller bunada bir engel çıkarırlar. petrol bulunsa çıkaramayız biz.malum yeşil bir ülkeyiz her yerde ağaç var.ağaç ve yeşil Canımız tabiki yanlış anlaşılmasın
ne alakası var yazdığının bu konuyla. ayrıca yeşil bir ülke değiliz, şehirlerimiz beton yığını halinde maalesef.
Bir ekleme de ben yapayim. Bor madeni hem elektrikli lityum pil kullanan araçlarda hem de Toyota Mirai gibi hidrojen ile çalışan araçlarda büyük bir gelecek vaad ediyor. Bor madeni çeşitli işlemlerden sonra hidrojen yakıt hücreli araçlarda kullanıldığında hem depolanan hidrojenin depolama miktarını arttırıyor hem de çok yanıcı olan hidrojenin daha güvenli bir şekilde saklanmasını sağlıyor. Benzer bir şekilde de lityum iyon pillerde farklı bir işlemden sonra bataryaların hem daha hızlı şarj olmasını sağlıyor hem de daha çok enerji depolanmasının önünü açıyor.
Fakat bu fırsatların yok olma tehlikesi var çünkü bor ikame olanağı yüksek bir maden. Yani ayni özellikler farklı kimyasallar ile de sağlanabiliyor. Burada bize ve devletimize düşen görev borun bu alanlarda kullanımını dünya çapında teşvik etmek. Yoksa bor deterjandan ötesine gidemeyiz.
Eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş
Kaan kardeşim bende bursada yaşıyorum aşağı yukarı aynı yaştayız (6ay kalmis olsada) bende ehliyetsiz takipçi kitlesindeyim seninde yardımınla bursa buluşması duzenlemek istiyorum yardim esersen sevinirim
Bor enerji ham maddesi olarak kullanılmadığını belirtmek isterim. Bor ile yakıt hücreleri yapılabilir. Bu ne demek oluyor peki bu? Aslında elektrolizin tam tersi. Yani hidrojen ile oksijenin birleşmesi sonucu ortaya su çıkar ve bununla birlikte ortaya elektrik gücü ortaya çıkar. Aslında bor ile yakıt hücreleri yapılabilir. Yani elektrik gücü.
Bor ise iyi bir hidrojen tutucudur ve hidrojen ile zenginleştirilir böylece sanki yakıt ham maddesi gibi algılanır. Ama depoya konulan bir bakıma hidrojendir. Yani araç aslında teknik olarak borla çalışmaz.
Peki ya hidrojeni nereden buluyoruz? Doğada serbest halde hidrojen bulunmaz ve günümüzde hidrojen en fazla doğalgazdan elde edilir. Yani demek oluyor ki hala fosil yakıtlara bağımlıyız…
Bu arada sanırım borla çalışan araç ile ilgili birkaç bilgi yanlışlığı var bazı yerlerde menzilin 35km olduğu yazıyor. Aslında Tübitak’ın bir makalesini veya raporlarını bulup incelemek lazım.
“Bor zaten doğada bulunan bir element olduğu için doğada kirlenmeye neden olmayacaktır. Zaten yanma sonucu herhangi bir gaz emisyonu gerçekleşmeyecektir.” savını değiştirirsen güzel olacak zira doğru bir önerme değil. CO2 de doğada bulunan bir form, direk olarak zararlı da değil. Fakat kendisi sera gazı olup küresel ısınma sorununa yol açıyor. Daha doğru önerme için Bor molekülünün reaksiyon denklemlerine bakmak lazım.