Reis: Volkswagen Passat 1.8T Highline

Honda Accord ve Toyota Corolla gibi popüler sedanların Avrupa ve Amerika versiyonları genellikle birbirinden epey farklıdır. Bizim ‘orta sınıf’ olarak nitelendirdiğimiz modelleri onlar ancak ‘kompakt sedan’ olarak kabul ettiğinden, Atlantik’in ötesindeki türevler hep daha iri olur. Aynen üretilenlerse genellikle ya orda ya da burda pek satmaz; bir istisna hariç.

B5 kasa kodlu Volkswagen Passat, halefleri gibi tüm dünyada tek formda üretildi ve her kıtada çok iyi sattı. Bunun sebebi o zamanki Avrupalı rakiplerinden daha geniş iç mekanı ve üstün üretim kalitesiydi. 1996’dan 2005’e kadar, yani tam 9 sene piyasada kalan Passat’ın içinde kullanılan malzemeleri o zamanki Ford mühendisleri “taklit etmesi çok pahalı” şeklinde tanımlıyordu. Gene B5 kodlu Audi A4’le aynı ‘PL45’ platformunu paylaşan Passat, 2001’de makyaj gördü. Bu testin konusu 2000 model, Highline donanımlı ve popüler 1.8 turbo motorlu model.

Motor / Şanzıman

Silindir başına 5 subaplı ‘AEB’ motor, o senelere ait diğer çoğu VAG modelinde yer alıyor ancak Golf ve türevlerinde forged krank miliyle ‘AGU’ olarak geçiyor. 150 hp ve henüz 1750 d/d’da 210 Nm üreten makinenin turbo basıncı da yüksek değil, bu sayede boşluk çok az. Motora, geçişleri neredeyse modern bir tork konvertörlü standardındaki Tiptronic otomatik şanzıman eşlik ediyor.

Tüketim

Çeyrek milyon kilometreye merdiven dayamış test otomobiline LPG bağlanmıştı, fakat sürüşü benzinli modda gerçekleştirdik. Bu şekilde 100 km’de yaklaşık 13 litre yakıyor olması, Passat’ın başlıca dezavantajı. Yani LPG neredeyse şart.

Sürüş / Yol tutuş

Yolda verdiği hisse tipik, o senelerin iri Volkswagen grubu üyeleriyle aynı. Olgun, oturaklı ve ağırbaşlı ilerliyor; çoğu çukur-kasisle rahatça başa çıkıyor. Zorlamaya başladığınızdaysa ölümcül bir önden kayma baş gösteriyor. Aslında, üstündeki Continental Premium Contact 2’lerin de yardımıyla kullandığım arabanın limitleri görece olarak yüksekti fakat o limitleri aştığınızda, hiçbir veri aktarmayan direksiyonun değil, yaklaşan bariyerlerin sayesinde burnunuzun dikine dikine gittiğinizi fark ediyorsunuz; bu da epey ürkütüyor. Sonraki denemelerinizde, viraja giriş-çıkış hız-açılarınıza daha fazla dikkat ederek bu davranışın önüne geçme ve arabanın arkasını mevzuya dahil etme gibi her türlü girişiminizse sonuçsuz kalıyor; aynı inatla düz gidiyor ve bu sırada ayağınızı gazdan çekip dua etmekten başka yapabilecek hiçbir şeyiniz yok. Bir spor otomobil tepkileri elbette beklemiyordum ama uzun zamandır bu kadar korkutucu şekilde kafadan kayan bir otomobil kullanmamıştım. ESP’nin yokluğu da işin tuzu biberi.

İç mekan

Bu tür lüzumsuz denemeleri bir kenara bıraktığınızda, Passat hakikaten etkileyici bir araba. Bazı ahşapların ve derinin haklı yıpranmasını bir kenara bıraktığınızda, güncel Passat’tan bile kaliteli bir iç mekanla baş başa kalıyorsunuz. Bugün hala nadiren karşılaştığınız hafızalı koltuklar, xenon farlar ve ısıtmalı silecek suyu gibi donanımlar ile, 475 litrelik bagajdaki 12V’luk soket ve arka bardaklık gibi çözümleri düşündüğünüzde, Volkswagen’in gösterdiği çabanın farkına varıyorsunuz. Çatlaklar bir yana, derisi çok iyi durumda ve arkası günümüzün çoğu orta sınıf modelinden daha geniş.

Yazı: And Mehmet ÇETİN