Arabada Bebek Uyutmak

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

İstanbullu

Panpa
7,345
Marka
Hyundai
Merhaba
8 aydır benim en büyük sıkıntım, kızımın otomobil yolculuklarından pek haz etmiyor olmasıdır. Genelde ağlar ve çığlıkları yolculuğu çekilmez kılabiliyordu... 8 ayda çok şey öğrendim ve bunları ihtiyac sahipleri ile paylaşmak isterim. Başka yöntemler var ise paylaşabilirsiniz.

1. Yöntem. Bebekler anne karnında iken duydukları uğultular, elektrik süpürgesi ve fan sesine benzeermiş. Bu nedenle bebeği uyutmak için çep telefonu ile fan sesi veya süpürge sesi acar uyuturdum. Fakat araba ile yolculuk esnasından internetin çekmediği bir bölgeden gidiyor isek yada telefonun şarjı yok ise, arabanın klima sesi devreye sokardım. Arabanın fan kademesini 4 de kadar çıkarır, içeriyi fan sesine boğardım. Bu kızımın uyumasını sağlardı. Bu yöntem ilk 3 ay çok işimi gördü

2. Yöntem "Kırmızı Balık" Bu öyle bir şarkıdırki, bunu dinleyipde uyumayan bebek yoktur. Benim kızım 8 aylık, 4 dakikalık aşağidaki videonun ilk 3 dakikasında uyur. Çokda güzel uyur. Eğer uyummaz ise bile, çoçuk şarkılardından oluşmuş 30 dakikalık müzik paketini bitirene kadar ağlamaz. Müzik çaldığı sürece ağladığını duymadım.



Bu müzikleri mp3'e çevirip arabanın ses siteminde çalarak güzel bir akustik eşiliğinde uyumasına yardımcı oluyorum. Zor durumlar yaşayan arkadaşlar, en kötü bir benzincide durup, pikesinde sağa sola sallayarak yine bu müzikler eşliğinde uyutabilir.

Umarım yardımcı olabildim.
 
Oğlum da sevmiyor pek yolculuğu. Bizim uyguladığımız yöntem yola çıkmak için uyku saatini beklemek oluyor. En uzun 2.5 saatlik yolun 1.5 saatinde uyuyarak geçirebilir ise kalanını yanımıza aldığımız oyuncaklar ile idare edebiliyoruz. 2.5 saatten uzun yolculuğumuz olmadı henüz Kasım ayında İstanbul'da düğün var, ne yapacağız diye düşünüp duruyoruz.



MI 5 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
  • Beğeni
Tepkiler: İstanbullu
Anlatın anlatın... İyice soğutun çocuk işinden...

Geçtim çoluk çocuk mızırdanmasını, ağlamasını, çığlık atmasını, benim sokakta bağıra çağıra oynayan veletlere tahammülüm yok.

Anlatın, devam... :D
Ben 2 yıl öncesine kadar çocuktan, daha doğrusu çocuğun getireceği sorumluluk hissinden çok korkardım. Sonra bi gaza geldik falan, yıl başında oğlan doğdu işte.

Geçen 7 ayda gerçekten zorlandığım "lütfen artık sessiz ol" diye içimden geçirdiğim çok oldu. Ama bu, çocuğun getirdiği güzellikler yanında hiç bir şey.

Oğlana geçenlerde ilk arabasını aldım, bir nevi yürüteç gibi bir şey. Arabasının üstüne oturtup, gezdirince öyle bir mutlu oluyor ki, onun gözünde kendi çocukluk hayallerimi görüyorum resmen. Daha çocukken arabalara karşı duyduğum ilgiyi onda da görmek paha biçilemez. Gerisi master card ama:) Sadece psikolojik olarak değil, maddi olarak da o sorumluluk geliyor çünkü.

Yani bu çocuk işlerinde biraz gözü kara, biraz cahil cesareti gerekiyor, gerisi bir şekilde yolunu buluyor.
 
Ben 2 yıl öncesine kadar çocuktan, daha doğrusu çocuğun getireceği sorumluluk hissinden çok korkardım. Sonra bi gaza geldik falan, yıl başında oğlan doğdu işte.

Geçen 7 ayda gerçekten zorlandığım "lütfen artık sessiz ol" diye içimden geçirdiğim çok oldu. Ama bu, çocuğun getirdiği güzellikler yanında hiç bir şey.

Oğlana geçenlerde ilk arabasını aldım, bir nevi yürüteç gibi bir şey. Arabasının üstüne oturtup, gezdirince öyle bir mutlu oluyor ki, onun gözünde kendi çocukluk hayallerimi görüyorum resmen. Daha çocukken arabalara karşı duyduğum ilgiyi onda da görmek paha biçilemez. Gerisi master card ama:) Sadece psikolojik olarak değil, maddi olarak da o sorumluluk geliyor çünkü.

Yani bu çocuk işlerinde biraz gözü kara, biraz cahil cesareti gerekiyor, gerisi bir şekilde yolunu buluyor.
Ya evlilikten, sorunluluktan falan korktuğum yok. 10 yıl güzel giden bir ilişkim olmuş ünide başlamış. Onca yıl emek ver, çabala, her şey yolunda de, evlenme teklif et, evet cevabı al, 10 ay sonra aldatılıp, terkedil 30 yaşında. Ben aşkı, sevgiyi, sorumluluğu vs geçtim, annem ve teyzem dışında hiçbir kadına güvenim kalmadı.

Daha karşıma aday çıkacakta, güvenip evleneceğim de, çocuk yapacağım falan... Bayağı uzak bana...

Anlatın siz :D
 
Ya evlilikten, sorunluluktan falan korktuğum yok. 10 yıl güzel giden bir ilişkim olmuş ünide başlamış. Onca yıl emek ver, çabala, her şey yolunda de, evlenme teklif et, evet cevabı al, 10 ay sonra aldatılıp, terkedil 30 yaşında. Ben aşkı, sevgiyi, sorumluluğu vs geçtim, annem ve teyzem dışında hiçbir kadına güvenim kalmadı.

Daha karşıma aday çıkacakta, güvenip evleneceğim de, çocuk yapacağım falan... Bayağı uzak bana...

Anlatın siz :D
Mevzu derin :P
 
  • Beğeni
Tepkiler: Porsche
Ya evlilikten, sorunluluktan falan korktuğum yok. 10 yıl güzel giden bir ilişkim olmuş ünide başlamış. Onca yıl emek ver, çabala, her şey yolunda de, evlenme teklif et, evet cevabı al, 10 ay sonra aldatılıp, terkedil 30 yaşında. Ben aşkı, sevgiyi, sorumluluğu vs geçtim, annem ve teyzem dışında hiçbir kadına güvenim kalmadı.

Daha karşıma aday çıkacakta, güvenip evleneceğim de, çocuk yapacağım falan... Bayağı uzak bana...

Anlatın siz :D

Bu nasıl kahpe hayat,.. Sizin adınıza çok üzüldüm :( Ama şunu bilin ben 34 dümde baba oldum, çoçuğun aktivesine anne baba olarak ayak uydurmakta zorlanıyoruz. İkimizde 30 yaşın üstünde olduğumuzdan orta yaşın verdiği bir performans düşüklüğü var. Geceleri uyumamak bizi ilk aylar çok zorladı. Özelikler beni :(
 
  • Beğeni
Tepkiler: Porsche ve stan
Hocam daha anlatsam ohoooo....

16 yaşımda 2000 yılında babamı kaybettim. Normal sayılabilecek bir kalp rahatsızlığından beyine pıhtı atması sonucu (emboli) kurban bayramı arife günü şirkete giderken arabayı park ettikten sonra indi 50 adım attı yere yığıldı, yanımda kimse yoktu. 5 6 kişinin yardımıyla taksiye attık hastaneye vardık, 20 dakika sonra hakkın rahmetine kavuştu.

17 yaşımda 2001'de (babamın vefatından 1 yıl 1 ay sonra) teyzem kanser hastasıydı o vefat etti. Onun acısına anneannem dayanamadı, teyzemden 1 hafta sonrada o vefat etti. Beni sktr et, annem 1 sene içinde kocasını, kardeşini, annesini kaybetmiş oldu. Tek çocuğum, anneme destek oldum hep. Kimse başımı okşayıp teselli etmedi, üstümden sorumluluk almadı. Zaten 16 yaşında çocukluğum bitmişti, 18 yaşına girer girmez Allah'tan babam daha küçükken beni iş konusunda yetiştirmeye başlamıştı da çok zorlanmadan işleri annem ile devam ettirebildim. Üniversiteye girişim 3 yıl gecikti bu kadar sıkıntıyı atlatana kadar. Üniye başladık ilk 3 sene adapte olamadım derslere, iş bir yandan devam ediyordu, hazırlık dahil 8 senede bitirebildim. 2010 yılında mezun olacağım derken büyük teyzemin kocası yani eniştem kanserden öldü vizelere girmeden 1 hafta önce, çalışamadım, finallerde de toplayamadık, mezuniyet bir yıl sarktı. En büyük şansım 2005'te tanıştığım insan, evleneceğim insan derken o da aldattı, terketti. Hadi aldattı terketti, gidip 4 ay sonra birde evlendi. Üstünden 31 Ağustos'ta 2 sene geçmiş olacak ben hala hazmedebilmeye çalışıyorum olayı.

Öyle dışarıdan bakıldığında asabi, her şeye ters cevap veren, gereksiz ciddi gibi görünüyorum ya, bunların sonucudur bu halim. Babam öldüğü günden beri boka saran bir hayatım var, manevi anlamda çok yorgunum. Öyle sahip olduğun arabalara, şirketlere, yatlara, katlara bakmıyor bu olay. Biyolojik olarak 32 yaşımdayım da ruh yaşım 70.

Sonra diyorlarki maddi gücün var illa unutursun bunları. "BMW'ye, ona buna biniyorsunda, işten güçten, sıkıntıdan, manevi yorgunluktan bindiğin arabayı, oturduğun evi gözün görüyor mu acaba?" diye soruyorsun karşındakine. Cevap yok.. Bu yazda tatile çıkmadım. 3 senedir Ankara'dan burnumuzu çıkartmadık, iş allah iş. Başka türlü kafa dağılmıyor.

Bakalım, bir gün bir yerde şansımız illa döner diye bekliyoruz.
 
Son düzenleme:
Konu çok değişti bir anda, Allah yardımcın olsun demekten başka elden bir şey gelmez.
 
  • Beğeni
Tepkiler: Porsche

Biz artık geceleri mışıl mışıl uyuyoz,
Hocam daha anlatsam ohoooo....

16 yaşımda 2000 yılında babamı kaybettim. Normal sayılabilecek bir kalp rahatsızlığından beyine pıhtı atması sonucu (emboli) kurban bayramı arife günü şirkete giderken arabayı park ettikten sonra indi 50 adım attı yere yığıldı, yanımda kimse yoktu. 5 6 kişinin yardımıyla taksiye attık hastaneye vardık, 20 dakika sonra hakkın rahmetine kavuştu.

17 yaşımda 2001'de (babamın vefatından 1 yıl 1 ay sonra) teyzem kanser hastasıydı o vefat etti. Onun acısına anneannem dayanamadı, teyzemden 1 hafta sonrada o vefat etti. Beni sktr et, annem 1 sene içinde kocasını, kardeşini, annesini kaybetmiş oldu. Tek çocuğum, anneme destek oldum hep. Kimse başımı okşayıp teselli etmedi, üstümden sorumluluk almadı. Zaten 16 yaşında çocukluğum bitmişti, 18 yaşına girer girmez Allah'tan babam daha küçükken beni iş konusunda yetiştirmeye başlamıştı da çok zorlanmadan işleri annem ile devam ettirebildim. Üniversiteye girişim 3 yıl gecikti bu kadar sıkıntıyı atlatana kadar. Üniye başladık ilk 3 sene adapte olamadım derslere, iş bir yandan devam ediyordu, hazırlık dahil 8 senede bitirebildim. 2010 yılında mezun olacağım derken büyük teyzemin kocası yani eniştem kanserden öldü vizelere girmeden 1 hafta önce, çalışamadım, finallerde de toplayamadık, mezuniyet bir yıl sarktı. En büyük şansım 2005'te tanıştığım insan, evleneceğim insan derken o da aldattı, terketti. Hadi aldattı terketti, gidip 4 ay sonra birde evlendi. Üstünden 31 Ağustos'ta 2 sene geçmiş olacak ben hala hazmedebilmeye çalışıyorum olayı.

Öyle dışarıdan bakıldığında asabi, her şeye ters cevap veren, gereksiz ciddi gibi görünüyorum ya, bunların sonucudur bu halim. Babam öldüğü günden beri boka saran bir hayatım var, manevi anlamda çok yorgunum. Öyle sahip olduğun arabalara, şirketlere, yatlara, katlara bakmıyor bu olay. Biyolojik olarak 32 yaşımdayım da ruh yaşım 70.

Sonra diyorlarki maddi gücün var illa unutursun bunları. "BMW'ye, ona buna biniyorsunda, işten güçten, sıkıntıdan, manevi yorgunluktan bindiğin arabayı, oturduğun evi gözün görüyor mu acaba?" diye soruyorsun karşındakine. Cevap yok.. Bu yazda tatile çıkmadım. 3 senedir Ankara'dan burnumuzu çıkartmadık, iş allah iş. Başka türlü kafa dağılmıyor.

Bakalım, bir gün bir yerde şansımız illa döner diye bekliyoruz.

İnsanlar ile yüz yüze görüşmeden, sadece yazdıkları yorumala bakarak olumlu veya olumsuz ön yargı ediniyoruz. Oysaki her klavyenin arkasında bilinmeyen hikayeler var. Seni ben çok yanlış tanımışım. :( Keşke en kötü günün sevgilinin seni terk etmesinden ibaret olsaydı.
Bizde sahip olduğumuz hayatın kıymetini bilmeyip, geçim sıkıntısını dert edip bedenimizi , zihnimizi yıpratıyoruz. Paran olsada olmasada huzur bulmayınca olmuyor :( Umarım kendi hayellerine, istediğin ve özlem duyduğun eski hayatına bir şekilde dönersin. Bence evlenip aile kurup zenginliğini onlarla paylaşmalısın. Bu seni mutlu edecektir.
 
  • Beğeni
Tepkiler: Cagdas Cag ve stan
Umarım insan gibi biri çıkar karşına da kalan hayatında "huzur" bulursun. O zamana kadar çalışmak en iyisi boşver gerisini..

@AlkanExclusive
 
Konu çok değişti bir anda, Allah yardımcın olsun demekten başka elden bir şey gelmez.
Teşekkür ederim stancım :)

Biz artık geceleri mışıl mışıl uyuyoz,


İnsanlar ile yüz yüze görüşmeden, sadece yazdıkları yorumala bakarak olumlu veya olumsuz ön yargı ediniyoruz. Oysaki her klavyenin arkasında bilinmeyen hikayeler var. Seni ben çok yanlış tanımışım. :( Keşke en kötü günün sevgilinin seni terk etmesinden ibaret olsaydı.
Bizde sahip olduğumuz hayatın kıymetini bilmeyip, geçim sıkıntısını dert edip bedenimizi , zihnimizi yıpratıyoruz. Paran olsada olmasada huzur bulmayınca olmuyor :( Umarım kendi hayellerine, istediğin ve özlem duyduğun eski hayatına bir şekilde dönersin. Bence evlenip aile kurup zenginliğini onlarla paylaşmalısın. Bu seni mutlu edecektir.
Birkaç evli arkadaşım var sizin gibi geçim sıkıntısı çeken. Bunlardan biri ile tanışıklığım iş üzerinden 1.5 sene öncesine dayanıyor. Evlendiler, bizimki ev aldı krediyle, eşi araba aldı krediyle. Atadan, anadan babadan gelen büyük bir paraları da yok. Ama karı koca iyi kazanıyorlar diyebilirim en azından kredilerini ödeyebiliyorlar, mutfak masrafları, faturaları vs ödeyebiliyorlar ama gezmeye tozmaya, tatile pek para ayıramıyorlar ve istedikleri düzeyde para biriktiremiyorlar. Geçtiğimiz kış gittim bir gün evlerine oturduk konuşuyoruz, bizimki başladı "olm sendeki imkanlar bende olacak, hayatının & imkanlarının değerini bil" vs vs vs.. Söylediğim tek şey şu oldu. Arkadaş başını sokacağın evin var mı? Var. İşin var mı? Var. Seni seven, mutlu bir eşin var mı? Var. Buzdolabın dolu mu? Dolu. Sağlığın yerinde mi? Yerinde, ki Allah bozmasın. Durdum durdum, içimden dedim anlatsam mı acaba bunları? Kendisi pırlanta gibi biri, eşide öyle. İyi niyetli, cana yakın insanlar. Yaptığımız iş ile ilgili de en ufak bir hatalarını görmedim şimdiye kadar. Sözünün eridir, yapamayacağı işe yaparım demez, şov yapmaz.

Anlattım daha detaylı bir şekilde, ikisininde yüzü düştü. Dedim önce sağlık, sonra mutluluk, huzur. Para her zaman kazanılır. Her zaman daha iyi yerlere gelmenin fırsatı olur. Anladı aslında, paran pulun olunca öyle hayatın dışarıdan görüldüğü gibi şen şakrak, şuh kahkahalar eşliğinde, "her istediğimi alıyorum & yapıyorum yav" modunda olmadığını.

İş konusundaki stres, hayatın bana getirdikleri konusundaki streslerim, kendimi sıkmamdan kaynaklı stresim, günlük hayatta trafikte sinirlerini zıplatacak dangalaklarla uğraşman gibi şeyler netincesinde geçtiğimiz Ocak ayının başından Ağustos'un 2. haftasına kadar saçma sapan bir rahatsızlığa yakalandım. Ne zaman geçti biliyor musun? 2 hafta önce! Ne olduğunu da paylaşayım. Yere aniden metal bir cismin çok hızlı düştüğünü ve çok tiz bir ses çıkardığını düşün. Tepkin ister istemez refleksle sıçramak olur. Bu sıçramanın hiçbir ağrı, acı vs olmadan sadece kafanda olduğunu düşün. Olduğunda da gözlerini birisi içeriden geri çekiyormuş ve o anlık bulanık gördüğünü düşün. Anlık bir olay, kafanın durduk yere attığını, gözlerinden birinin kontrolün dışında tık diye sağa ya da sola atıp geri geldiğini ve sızlamaya başladığını, burnunun kökünde anlamsız bir sızı olduğunu, o sızının burnunun sağ tarafına geçtiğini sonra sağ üst dişlerinin hizasına indiğini, diş köklerinin sürekli cız cız etmesini, arada kafanın anlamsızca kendi isteğin dışında yarım santimlik hareketler ile ardarda 3 4 kere sağa sola döndüğünü düşün. Tam 8 ay boyunca 2 göz hastalıkları profesörü, 1 nöro oftalmoloji (göz nörolojisi) profesörü, 3 kbb profesörü, 5 prof. nörolog, 2 fizik tedavi rehabilitasyon uzmanı, 1 kardiyoloji profesörü, 4 kere acil serviste günlerinin geçtiğini düşün. Bir yandan da işini devam ettirmek zorunda olduğunun farkında olarak hayatını devam ettirmeye çalıştığını düşün. Sabahlara kadar internette yerli & yabancı kaynaklardan tıp fakültelerinin, profesörlerin olgu sunumlarını okuyup kendi hastalığının ne olduğunu bulmaya çalışırken epilepsiden tut beyin tümörüne, MS'den tut ALS'ye, kafaiçi sinir sisteminden tut baş boyun hastalıklarına kadar oku, uykusuz kal, sabah işe git, işteyken yine olsun sinir bozukluğuyla işi gücü bırak muaynehanelere koş, hatırlamadığım sayıda kan tahlili, beyin & boyun mr'ları, röntgenlerin sonunda hiçbir şey çıkmaması üzerine yurtdışına çıkıp orada ne olduğunun araştırılması için hazırlanmaya gelmişken konu, gittiğin bir nörologtan aldığın cevabın stres & anksiyete = konversiyon bozukluğu demesi üzerine cevap olarak istemsizce "hassiktir lan" deyip gülme krizine girdiğini düşün. Çaresinin de bayağı bildiğin "Dideral" dediğimiz, kalp ritim bozuklukları ve hipertansiyonda kulanılan ama içindeki diğer bir etken madde ile beyin kan bariyerini aşabilip anksiyeteyi basit anlamda tedavi etmesiyle sonuçlanan bir hayat yaşadığını düşün. 8 ayın ilk 2 ayında özel sağlık sigorta limitimin bitmesine mi yanayım? Üstüne ödediğim milyarlara mı yanayım? Tedavinin 5₺'lik bir ilaçla sağlanabilmesine mi yanayım? Bunca ay kanserim, şuyum, buyum, öleceğim diye üzülüp, annem üzülmesin diye ona belli etmemek için sabahlara kadar gizli gizli ağladığıma mı yanayım?

2016 yazında da 2 ay dengesizlik oldu, araba kullanamadım, sokağa çıkıp yürüyemedim. Onu hiç anlatmayayım.

Üzüntüden verdiğim 18 kiloda cabası.

Bunları niye anlatıyorum? Her şeyin başı sağlık! Dini inancım tamdır. Ben yaşadığım ölümleri geride bıraktım ama beni bu hale getiren o insana da hakkımı helal etmiyorum. Günü gelince öbür tarafta karşıma çıkartılacak, hesabını o zaman soracağım nasılsa! O korksun, üzülsün...

O yüzden para pul, zenginlik falan aklınız takılı kalmasın o işlerde. Bugün gerçek anlamda baba parası yiyen, aklı bir karış havada olan, kadınları bafilemeyi marifet sayıp hepimizden çok daha iyi şeylere sahip olan adamlarında bomboş olduğunu unutmayın, özenmeyin.

Paranın iyi bir hayat yaşamak için amaç olmadığını, araç olduğunu kavramış insanlarla muhatap olun.

Forumda da ileri geri konuşuyormuşum gibi anladığınızda üstünüze alınmayın, he deyin geçin :D
 
Son düzenleme:
Teşekkür ederim stancım :)


Birkaç evli arkadaşım var sizin gibi geçim sıkıntısı çeken. Bunlardan biri ile tanışıklığım iş üzerinden 1.5 sene öncesine dayanıyor. Evlendiler, bizimki ev aldı krediyle, eşi araba aldı krediyle. Atadan, anadan babadan gelen büyük bir paraları da yok. Ama karı koca iyi kazanıyorlar diyebilirim en azından kredilerini ödeyebiliyorlar, mutfak masrafları, faturaları vs ödeyebiliyorlar ama gezmeye tozmaya, tatile pek para ayıramıyorlar ve istedikleri düzeyde para biriktiremiyorlar. Geçtiğimiz kış gittim bir gün evlerine oturduk konuşuyoruz, bizimki başladı "olm sendeki imkanlar bende olacak, hayatının & imkanlarının değerini bil" vs vs vs.. Söylediğim tek şey şu oldu. Arkadaş başını sokacağın evin var mı? Var. İşin var mı? Var. Seni seven, mutlu bir eşin var mı? Var. Buzdolabın dolu mu? Dolu. Sağlığın yerinde mi? Yerinde, ki Allah bozmasın. Durdum durdum, içimden dedim anlatsam mı acaba bunları? Kendisi pırlanta gibi biri, eşide öyle. İyi niyetli, cana yakın insanlar. Yaptığımız iş ile ilgili de en ufak bir hatalarını görmedim şimdiye kadar. Sözünün eridir, yapamayacağı işe yaparım demez, şov yapmaz.

Anlattım daha detaylı bir şekilde, ikisininde yüzü düştü. Dedim önce sağlık, sonra mutluluk, huzur. Para her zaman kazanılır. Her zaman daha iyi yerlere gelmenin fırsatı olur. Anladı aslında, paran pulun olunca öyle hayatın dışarıdan görüldüğü gibi şen şakrak, şuh kahkahalar eşliğinde, "her istediğimi alıyorum & yapıyorum yav" modunda olmadığını.

İş konusundaki stres, hayatın bana getirdikleri konusundaki streslerim, kendimi sıkmamdan kaynaklı stresim, günlük hayatta trafikte sinirlerini zıplatacak dangalaklarla uğraşman gibi şeyler netincesinde geçtiğimiz Ocak ayının başından Ağustos'un 2. haftasına kadar saçma sapan bir rahatsızlığa yakalandım. Ne zaman geçti biliyor musun? 2 hafta önce! Ne olduğunu da paylaşayım. Yere aniden metal bir cismin çok hızlı düştüğünü ve çok tiz bir ses çıkardığını düşün. Tepkin ister istemez refleksle sıçramak olur. Bu sıçramanın hiçbir ağrı, acı vs olmadan sadece kafanda olduğunu düşün. Olduğunda da gözlerini birisi içeriden geri çekiyormuş ve o anlık bulanık gördüğünü düşün. Anlık bir olay, kafanın durduk yere attığını, gözlerinden birinin kontrolün dışında tık diye sağa ya da sola atıp geri geldiğini ve sızlamaya başladığını, burnunun kökünde anlamsız bir sızı olduğunu, o sızının burnunun sağ tarafına geçtiğini sonra sağ üst dişlerinin hizasına indiğini, diş köklerinin sürekli cız cız etmesini, arada kafanın anlamsızca kendi isteğin dışında yarım santimlik hareketler ile ardarda 3 4 kere sağa sola döndüğünü düşün. Tam 8 ay boyunca 2 göz hastalıkları profesörü, 1 nöro oftalmoloji (göz nörolojisi) profesörü, 3 kbb profesörü, 5 prof. nörolog, 2 fizik tedavi rehabilitasyon uzmanı, 1 kardiyoloji profesörü, 4 kere acil serviste günlerinin geçtiğini düşün. Bir yandan da işini devam ettirmek zorunda olduğunun farkında olarak hayatını devam ettirmeye çalıştığını düşün. Sabahlara kadar internette yerli & yabancı kaynaklardan tıp fakültelerinin, profesörlerin olgu sunumlarını okuyup kendi hastalığının ne olduğunu bulmaya çalışırken epilepsiden tut beyin tümörüne, MS'den tut ALS'ye, kafaiçi sinir sisteminden tut baş boyun hastalıklarına kadar oku, uykusuz kal, sabah işe git, işteyken yine olsun sinir bozukluğuyla işi gücü bırak muaynehanelere koş, hatırlamadığım sayıda kan tahlili, beyin & boyun mr'ları, röntgenlerin sonunda hiçbir şey çıkmaması üzerine yurtdışına çıkıp orada ne olduğunun araştırılması için hazırlanmaya gelmişken konu, gittiğin bir nörologtan aldığın cevabın stres & anksiyete = konversiyon bozukluğu demesi üzerine cevap olarak istemsizce "hassiktir lan" deyip gülme krizine girdiğini düşün. Çaresinin de bayağı bildiğin "Dideral" dediğimiz, kalp ritim bozuklukları ve hipertansiyonda kulanılan ama içindeki diğer bir etken madde ile beyin kan bariyerini aşabilip anksiyeteyi basit anlamda tedavi etmesiyle sonuçlanan bir hayat yaşadığını düşün. 8 ayın ilk 2 ayında özel sağlık sigorta limitimin bitmesine mi yanayım? Üstüne ödediğim milyarlara mı yanayım? Tedavinin 5₺'lik bir ilaçla sağlanabilmesine mi yanayım? Bunca ay kanserim, şuyum, buyum, öleceğim diye üzülüp, annem üzülmesin diye ona belli etmemek için sabahlara kadar gizli gizli ağladığıma mı yanayım?

2016 yazında da 2 ay dengesizlik oldu, araba kullanamadım, sokağa çıkıp yürüyemedim. Onu hiç anlatmayayım.

Üzüntüden verdiğim 18 kiloda cabası.

Bunları niye anlatıyorum? Her şeyin başı sağlık! Dini inancım tamdır. Ben yaşadığım ölümleri geride bıraktım ama beni bu hale getiren o insana da hakkımı helal etmiyorum. Günü gelince öbür tarafta karşıma çıkartılacak, hesabını o zaman soracağım nasılsa! O korksun, üzülsün...

O yüzden para pul, zenginlik falan aklınız takılı kalmasın o işlerde. Bugün gerçek anlamda baba parası yiyen, aklı bir karış havada olan, kadınları bafilemeyi marifet sayıp hepimizden çok daha iyi şeylere sahip olan adamlarında bomboş olduğunu unutmayın, özenmeyin.

Paranın iyi bir hayat yaşamak için amaç olmadığını, araç olduğunu kavramış insanlarla muhatap olun.

Forumda da ileri geri konuşuyormuşum gibi anladığınızda üstünüze alınmayın, he deyin geçin :D
daha 22 yaşındayım bu yıl mezun olacağım bu yaşıma kadar hiçbir sıkıntım neredeyse olmadı. Yaşam deneyimleriniz benden fazladır eminim. Yaşadıklarınız kolay şeyler değil, umarım bundan sonraki geleceğinizde daha huzurlu ve mutlu olursunuz. Başınızdan geçen bu vahim olaylar size çok şey kazandırıp&kaybettirmiştir. Genelde başından sıkıntı geçenler dine(din = bilim,güzel ahlak,erdemlilik,gerçeği sorgulama vb.) yönelir ve evrenin varoluş amacını bulmaya çalışır :) Umarım sağlığınız yerindeyken de bu davranışınızdan vazgeçmeyip, doğruyu bulursunuz. Akıllı adamsınız, forumda yorumlarınızdan ve verdiğiniz tepkilerinizden belli oluyor. Selamlar.
 
  • Beğeni
Tepkiler: ShadoWalkn
Umarım insan gibi biri çıkar karşına da kalan hayatında "huzur" bulursun. O zamana kadar çalışmak en iyisi boşver gerisini..

@AlkanExclusive
Yok hocam biz kaçırdık o treni. Bundan sonra olursa en fazla mantık evliliği. Öbür türlü olursa önce insan olması, gerçekten beni sevmesi, her anlamda beni taşıyabilmesi gerek. Yaş itibarıyle armutun sapı, üzümün çöpünü de geçtik artık, incecik, minik bir kılçık görsem uzaklaşırım direk.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...