Hikayemiz bundan yaklaşık dokuz yıl önce başlıyor. O zamanı pek hatırlamıyorum ancak babam ve dayım galeri galeri gezerek Bulgaristan'a gittiğimizde ayağımızı yerden kesecek bazı alternatifler belirliyorlar ve bir galeride buna denk geliyorlar. İlk başta rengi yüzünden istenmiyor ama yine de listeye ekliyorlar. Daha sonra biz işlerimiz için Türkiye'ye dönünce bütün ihale dayıma kalıyor ve aracı satın alıyor.
Aldığımzda Almanya'dan yeni ithal edilmişti, bu yüzden daha önce ne yaşadığını tam bilmiyoruz. (Bilmeyenler için Bulgaristan, Avrupa'nın artık kullanmadığı otomobilleri toplama ülkesi gibi bir şey.) Ancak kondisyonu iyi, 138.XXX km'de gayet temiz bir otomobildi. Daha sonra plaka, tescil vs derken dayım İngiltere'ye dönüyor ve biz otomobili yıllarca verdiği vekaletle kullanıyoruz.
Aradan yaklaşık altı-yedi yıl geçiyor, evlenenler oluyor ve kendisi bize artık küçük gelmeye başlıyor. İlana falan koymuyoruz ancak etrafımıza satacağımızı söylüyoruz. Daha sonra mahalleden biri o zaman için gayet iyi miktarda bir para veriyor ve aracı satmak için notere doğru yola çıkyoruz. Ancak unuttuğumuz bir şey var: Dayım yanımızda değil ve ruhsat onun üzerine. Ayrıca verdiği vekaletin süresi dolmuş. O yüzden kendisini satamıyor, aldığımız kaporayı iade ediyor ve yerine park ediyoruz. (Alacak kişi daha sonra aynısının boş paket ve 1.4 olanını aldı
)
(Eski plakaları ile bulabildiğim tek fotoğrafı)
Daha sonra, olur da satmya kalkarız diye dayım gelince bir notere gidiyor ve otomobili zorunlu olan bir ücereti ödeyerek kendi üstümüze geçiriyoruz. (Bir nevi kendimizi kazıklıyoruz yani
)
Daha sonra babam yabancı olduğundan dolayı özel bir plaka çıkartılıp takılıyor ve kendisini kullanmaya devam ediyoruz.
Hikaye kısmı hatırladığım burada bitti. İsterseniz şimdi günümüz gözü ile kendisini inceleyelim:
Kendisi an itibarı ile 178.XXX km'de, LPG ve benzeri hiç bir şey görmemiş, yedek anahtarı, orijinal kasetçalarlı radyosu, radyo kullanma kılavuzu (Kendi kullanma kılavuzu maalesef yok.) bildiğimiz hiç bir kazası, boyası olmayan, 100.yıl paketli, 1.6 8v X16SZR motorlu bir Astra G Caravan. (Z16SE sanıyordum ama biraz araştırınca acı gerçekle yüzleştim.
)
(Şubat ayında girdiği muayeneden)
İsterseniz bölüm bölüm gidelim:
Motor: Bana soracak olursanız otomobilin tek kötü yanı. 1.6 8v atmosferik X16SZR motoru kullanıyor ve bu üniteden 74 hp güç ve 128 nm tork çıkartıyor. Yol bilgisayarı olmadığı için tam net bir şey söylemek zor ama Spritmonitor ve bizim hesaplarımıza göre 9 civarı yakıyor.
Hakettiği söylenir mi, kesinlikle hayır ama o devrin tüm 1.6 atm. motorların bu civarda yaktığını düşünürsek normal ama gücüne göre bence fazla.
İsterseniz biraz veriler ile konuşalım.
X16SZR: 1.6 (1598cc) 8v I4 SOHC 74 hp @ 5200 rpm, 128 nm @ 2800 rpm. 9.6:1 sıkıştırma oranı ve tek noktadan yakıt sistemine sahip. GM Family I motor ailesinden ve dökme demir blok üzerine alüminyum silindir kafası ile üretilmiş. 79 mm çap ve 81.5 mm strok ölçülerini kullanıyor.
(Temizlikten yıkılan kaput altı fotosu)
1235 kg'lik kasayı 15 sn içerisinde 100 km/h hıza çıkarıyor ve maksimum 165 km/h hıza ulaşabiliyor. Yakıtını zaten söylemiştik.
Şanzıman: Beş ileri manuel bir şanzıman ile gücünü ön tekerleklere aktarıyor. İlk vites kısa olsa da ikiye attığınız an 2000 devirden fazla düşüyor. Ayrıca 5. Vites bana biraz fazla kısa geldi. 80-82 arası giderken 2600 devir çeviriyor ve yakıt tüketiminiz doğal olarak artıyor. Ama vites yolları gayet güzel ve kemikli. Geri vitese geçerken biraz sıkıntılı ancak biraz bakım ile düzeleceğini düşünüyorum. Ayrıca debriyajı da tatlı sert. Ne çok laçka, ne de kütük gibi. Güzel bir ayar tutturmuşlar.
8v'nin oranını bulamadım ancak 16v için şu oranlar veriliyor. Tahminimce aynı şanzımandır:
3.73:1 first gear ratio,
2.14:1 second gear ratio,
1.41:1 third gear ratio,
1.12:1 fourth gear ratio,
0.89:1 fifth gear ratio
3.31:1 reverse gear ratio
3.74:1 final drive ratio
Yol Tutuş & Sürüş Keyfi: Otomobilin bana soracak olursanız en iyi yanı. Rakiplerini kullanmadım ama tahminimce Focus ile kafa kafayadır. Çünkü alt takımı Lotus ile beraber geliştirmiş bir otomobil, boru değil yani. Şubat ayında girdiği muayenede sol arka tarafın kaçırdığını söylediler, o yüzden değişene kadar pek zorlayamıyoruz ama geçen ufak bir touge yaptık denilebilir. Lastikten kaynaklanan ufak tefek şeylerin dışında kesinlikle öyle kendini salma, orasını burasını açıp kayma gibi problemleri yok, yani yolcu koltuğunda bana bunları hissettirdi. Kendi deneyimim ile konuşacak olursak; henüz ehliyetim olmadığı için ancak tarla yollarında zorlayabiliyorum. Direksiyon tepkisini ben seviyorum, her çukuru vs hissettirmiyor ama kesinlikle ölü değil. Ayrıca netliği de gayet güzel. (Üzerinde yaz için hiç uygun olmayan 185/65 R15 lastikler var.) Frenler günlük kullanımda yeterli. Piste falan çıkmadığımız için sorun olmuyor. Pedal ilk başta tutmuyormuş gibi hissettirse de aslında bastıkça duruyor. Tabi hidrolik, hortum gibi şeylerin etkisi büyük olduğundan araçtan araca değişebilir.
Konfor konusunda ise Lotus olduğunu belli ediyor, biraz sert ama çok değil. Olması gerekenden sadece bir tık fazla denilebilir. (Tabi burada halk için konuştum, konfor benim hiç umurumda değil. Zaten konfor makinesi istesem neden Lotus tarafından geliştirilmiş bir şey alayım?
)
Yerden çok yüksek sayılmaz, ama saçma salak hareketler yapmadığınız sürece sürtmüyor.
Yana yatma konusu ise çok değil, gayet olması gerektiği kadar yatıyor. Onun dışında ESP olmadığını hatırlatayım.
İç Mekan & Malzeme Kalitesi: Malzeme kalitesi kesinlikle çok iyi, neredeyse dokunduğunuz her tok ve yumuşak. Kumaşlar da aynı şekilde kaliteli ve dokusu gayet güzel. 20 yıllık arabanın –neredeyse- hiçbir yerinde yırtık, çatlak, kendini salma yok. (Tavan hariç. Tavan döşemesi artık kendini saldı.) Tabi bu unsurları bulamayacağınız iki yer var: Vites ve el freni körüğü ile korna tuşları. Korna tuşları bizim arabada gayet temiz ama vites ve el freni körüğünün değişmesi lazım. Trim sesi olarak çıtırdama falan yok ama koltuk kızaklarından geldiğini düşündüğüm bir gıcırdama var, biraz yağlama ile çözülebilir.
Şöyle bir bakarsak: En üstte ufak, turuncu renkli bir radyo ekranı var. Burada saat, derece, istasyon ve şarkı adı gibi bilgileri görebiliyoruz. Hemen altında açılıp kapanabilen havalandırma kanalları, onun da altında Blaupunkt Car 300 radyomuz var. Bir otomobilin üstünde orijinal ses sistemi ve radyosunun bulunması bence otomobilin değerini katlayan bir şey. Önceki sahip/sahiplerinin ellememiş olması çok iyi. Onun altında manuel klimamız, onun da altında orijinal GM parça kodlu kaydırmaz bir pedi olan eşya gözü, en aşağıda ise basınca açılan bir küllük ve yanında ışıklı fakat çok uyuz bir çakmaklık var. (Ya hiçbir şey girmiyor, ya da girse de temassızlık yaparak çalışmıyor.)
Bunları çevreleyen trimler ise çoğu G kasanın aksine ahşap veya gri değil; siyah ve dokulu bir boya ile kaplanmış. Yumuşak bir boya olduğu için ufak çizikleri var.
Torpido ve kapıların üstü ise kalın, yumuşak ve kaliteli bir deri ile kaplı. Zaten bakar bakmaz ne olduğunu anlıyorsunuz. Onun altında güzel ve kaliteli bir kumaş var. Kapı gözleri ise fena değil ve dört kapıda da bardaklık sunması güzel. Vites konsoluna bakacak olursak vitesin arkasında ufak bir oyuk var ama sadece çok ince şeyler koyulabilir, çünkü el freni inmiyor. El freninin arkasında ise kendisini bildim bileli içinde eskiden parçalayıp sattığımız Chrysler Voyager’ın yedek anahtarı, biraz bozuk para ve iki tane plaka ampulünden başka bir şey olmayan bir göz var. Onun arkasında ise arka koltuklar için bir küllük var. Onu söktüğünüzde ise altından Siemens üretimi bir parça çıkıyor. Tam ne olduğunu bilmiyorum.
Direksiyonun soluna baktığımızda ise yine açılıp kapatılan bir havalandırma kanalı, altında ise far kumandası, çalışmayan far yükseklik ayarını, arka sis lambası tuşu ve iç aydınlatma ayarını görüyoruz. (Arka sis tuşu bile bence çok kaliteli
) Onun altında ise ne olduğunu anlamadığım enteresan bir kapak var.
(Müthiş kaliteli iç fotoğrafımız)
Arka koltuklara geçtiğimizde ise aynı kalite devam ediyor. Ayrıca –her ne kadar tuşları içeri kaçsa da- sağ ve sol taraf için ayrı birer aydınlatma ve kıyafet askıları olması çok iyi. Onların önünde ise ilk bakışta ne olduğunu anlamadığınız, ama aslında arka bagaj filesini takmak için olduğunu anladığınız bir kapak var.
Koltuklara dönecek olursak bence rahat. Hem koltuğun kendisi, hem de diz-baş mesafesi için söylüyorum bunu. (SW olduğu için baş mesafesi zaten süper.) İki koltuğun arasına bakacak olursak açıp kapaması kolay, kalın ve yumuşak bir kol dayaması var. Onun arkasında ise bagaja açılan bir kapak.
İç mekanın iki ufak eksisi ise sağ güneşlikte ki makyaj aynasının ne ışığının, ne de kapağının olmaması. Her açışımda kendimi görmekten sıkıldım. Sol tarafta ise işi kökten çözmüşler, komple ayna yok.
İkinci eksisi ise ön tarafta bulunan esas aydınlatmanın üzerinde hiçbir açma-kapama tuşunun olmaması. Açmak için far kumandasını çekmeniz gerekiyor. Komple kapatma seçeneği ise zaten yok.
Ses sistemine gelirsek aracın orijinal Blaupunkt Car 300 kasetçalarının üzerinde olduğunu söylemiştim. Bununla beraber 8 hoparlörlü bir ses sistemi geliyor. (Yukarıda altı demiş olabilirim. Aslında sekiz hoparlör var.) Müzikten çok anlayan bir insan olmadığım için ne yorum yapsam boş ama yılına ve segmentine göre bence fena değil. Ayrıca bass ve sesin nereye yoğunlaşacağı ayarı mevcut. (Ön-arka, sağ-sol.) Ayrıca araştırmalarıma göre Aux girişi de yapılabiliyor.
Son olarak torpido gözünden bahsedip iç mekanı bitirelim. İki katlı, ışıklı, kapağa entegre iki tane bardaklığı ve kalem tutucusu olan, bir gözü var. Bence gayet geniş. Ruhsatın bulunduğu cüzdanı, radyonun kullanma kılavuzunu, büyük boy ıslak mendili, Bulgaristan haritasını ve bir sürü ıvır zıvır kağıdı da alsa hala yeri olan bir torpidosu var. İlla eksi bir şey söyleyeceksem de soğutmasının ve kilidinin olmaması söylenebilir.
Bagaj: SW olmasının en büyük özelliği tabi ki de bagaj hacmi. Teknik verilere bakınca bagajın 480 litre olduğu yazıyor ancak tahminimce bu rakam file olmadan verilmiş. Fileyi takınca tavana kadar yükleyebildiğiniz için (Ki yükledik.) hacim macim umurunzuda olmuyor. (Filenin değerini tavana kadar yüklediğiniz valizler kafanıza inmeyince anlıyorsunuz.
) Koltukları yatırınca ise 1500 litre olduğu yazılmış. Bu güne kadar yeri geldi bisiklet koyduk, yeri geldi mermer taşıdık, yeri geldi tavana kadar yükleyip beş kişi uzun yol yaptık. Tecrübelerimize dayanarak diyeceğim tek bir şey var: Station candır!
Sol tarafta ilk yardım kitini koyabileceğiniz bir kapak var. Ayrıca bagaj perdesinin de durması hoş bir detay. Çok merak edenler için ise stepne bagajın altında.
Yapılacaklar Listesi: Sol arka amörtisörü halletmek, farları temizlemek ve daha önce kırılan aynanın yeşil kapağını takmak.
Donanım: 100. Yıl paketi hakkında internette pek bir şey bulamadım. Ama benim gördüğüm kadarı ile CD versiyonuna yakın, orta bir donanım paketi. Bilgisi olan paylaşırsa sevinirim. Gördüğüm kadarı ile olan ve olmayan özelliklerini sayacak olursak:
Olan: ABS, klima (Maalesef çalışmıyor.), sekiz hoparlör, tek tuşla açılan ön camlar, arka kol dayama, uzaktan kumandalı merkezi kilit, elektrikli ve ısıtmalı yan aynalar, dört disk fren, 15 inç beş kollu ve şifreli jantlar, sürücü koltuğu yükseklik ayarı, dört hava yastığı (Sürücü, yolcu ve koltuk yanalrında bulunuyor.) ve koyu yeşil renk (Renk kodu elimde yok ama göz kararı bakınca Z359 Jungle Green olarak görünüyor. Öğrenince editlerim.)
Olmayan: Koltuk ısıtma, direksiyondan kumandalı radyo, Cruise Control, elektrikli arka camlar, ön sis farları, sunroof, renkli iç trim (Ben bunları daha çok seviyorum.), karartılmış farlar, spor koltuklar, renkli ve krom çerçeveli kadranlar, CD çalar, ve en önemlisi 100 hp 16v motor!
Artılar: Yol tutuş, yine de fena olmayan donanım, bagaj, arka yaşam alanı, malzeme kalitesi, tasarım (Burası göreceli.), ses sistemi (Yaşına ve donanımına göre.), güvenlik, frenler, vites yolları ve debriyaj.
Eksiler: Motor, yakıt tüketimi, çoğunluk için konfor (Dediğim gibi umurumda değil.), vites oranları, yere biraz fazla yakın olması, vites ve el freni körüklerinin çabuk eskimesi, fasılalı sileceğin ayarının olmaması.
Sonuç: Eğer iyi yol tutan, sürüşü keyifli, güvenli ve kaliteli bir otomobil arıyorsanız Astra G tam size göre. Ancak alacaksanız kesinlikle en azından 16v olan motorlara yönelmenizi tavsiye ederim. Hem aynı yakacak, hem de çok daha iyi gideceksiniz. (Kötü bir yazı oldu, kabul.)
Böylece Astra G tanıtımımızın sonuna geldik. Sorularınız olursa sorabilir, düzeltmek istediğiniz veya eklemek istediğiniz bir şey var ise ekleyebilirsiniz. Çok fazla kullanmadığımız için çok sık güncelleyemeyeceğim, ama yanına gittiğim zaman VIN decoderdan tüm bilgilerini çıkaracağım ve yaptığımız şeyleri ekleyeceğim.
Eğer buraya kadar gelebildiyseniz helal olsun. Yazı burada bitti. Görüşürüz!
Aldığımzda Almanya'dan yeni ithal edilmişti, bu yüzden daha önce ne yaşadığını tam bilmiyoruz. (Bilmeyenler için Bulgaristan, Avrupa'nın artık kullanmadığı otomobilleri toplama ülkesi gibi bir şey.) Ancak kondisyonu iyi, 138.XXX km'de gayet temiz bir otomobildi. Daha sonra plaka, tescil vs derken dayım İngiltere'ye dönüyor ve biz otomobili yıllarca verdiği vekaletle kullanıyoruz.
Aradan yaklaşık altı-yedi yıl geçiyor, evlenenler oluyor ve kendisi bize artık küçük gelmeye başlıyor. İlana falan koymuyoruz ancak etrafımıza satacağımızı söylüyoruz. Daha sonra mahalleden biri o zaman için gayet iyi miktarda bir para veriyor ve aracı satmak için notere doğru yola çıkyoruz. Ancak unuttuğumuz bir şey var: Dayım yanımızda değil ve ruhsat onun üzerine. Ayrıca verdiği vekaletin süresi dolmuş. O yüzden kendisini satamıyor, aldığımız kaporayı iade ediyor ve yerine park ediyoruz. (Alacak kişi daha sonra aynısının boş paket ve 1.4 olanını aldı


(Eski plakaları ile bulabildiğim tek fotoğrafı)
Daha sonra, olur da satmya kalkarız diye dayım gelince bir notere gidiyor ve otomobili zorunlu olan bir ücereti ödeyerek kendi üstümüze geçiriyoruz. (Bir nevi kendimizi kazıklıyoruz yani

Daha sonra babam yabancı olduğundan dolayı özel bir plaka çıkartılıp takılıyor ve kendisini kullanmaya devam ediyoruz.
Hikaye kısmı hatırladığım burada bitti. İsterseniz şimdi günümüz gözü ile kendisini inceleyelim:
Kendisi an itibarı ile 178.XXX km'de, LPG ve benzeri hiç bir şey görmemiş, yedek anahtarı, orijinal kasetçalarlı radyosu, radyo kullanma kılavuzu (Kendi kullanma kılavuzu maalesef yok.) bildiğimiz hiç bir kazası, boyası olmayan, 100.yıl paketli, 1.6 8v X16SZR motorlu bir Astra G Caravan. (Z16SE sanıyordum ama biraz araştırınca acı gerçekle yüzleştim.


(Şubat ayında girdiği muayeneden)
İsterseniz bölüm bölüm gidelim:
Motor: Bana soracak olursanız otomobilin tek kötü yanı. 1.6 8v atmosferik X16SZR motoru kullanıyor ve bu üniteden 74 hp güç ve 128 nm tork çıkartıyor. Yol bilgisayarı olmadığı için tam net bir şey söylemek zor ama Spritmonitor ve bizim hesaplarımıza göre 9 civarı yakıyor.
Hakettiği söylenir mi, kesinlikle hayır ama o devrin tüm 1.6 atm. motorların bu civarda yaktığını düşünürsek normal ama gücüne göre bence fazla.
İsterseniz biraz veriler ile konuşalım.
X16SZR: 1.6 (1598cc) 8v I4 SOHC 74 hp @ 5200 rpm, 128 nm @ 2800 rpm. 9.6:1 sıkıştırma oranı ve tek noktadan yakıt sistemine sahip. GM Family I motor ailesinden ve dökme demir blok üzerine alüminyum silindir kafası ile üretilmiş. 79 mm çap ve 81.5 mm strok ölçülerini kullanıyor.

(Temizlikten yıkılan kaput altı fotosu)
1235 kg'lik kasayı 15 sn içerisinde 100 km/h hıza çıkarıyor ve maksimum 165 km/h hıza ulaşabiliyor. Yakıtını zaten söylemiştik.
Şanzıman: Beş ileri manuel bir şanzıman ile gücünü ön tekerleklere aktarıyor. İlk vites kısa olsa da ikiye attığınız an 2000 devirden fazla düşüyor. Ayrıca 5. Vites bana biraz fazla kısa geldi. 80-82 arası giderken 2600 devir çeviriyor ve yakıt tüketiminiz doğal olarak artıyor. Ama vites yolları gayet güzel ve kemikli. Geri vitese geçerken biraz sıkıntılı ancak biraz bakım ile düzeleceğini düşünüyorum. Ayrıca debriyajı da tatlı sert. Ne çok laçka, ne de kütük gibi. Güzel bir ayar tutturmuşlar.
8v'nin oranını bulamadım ancak 16v için şu oranlar veriliyor. Tahminimce aynı şanzımandır:
3.73:1 first gear ratio,
2.14:1 second gear ratio,
1.41:1 third gear ratio,
1.12:1 fourth gear ratio,
0.89:1 fifth gear ratio
3.31:1 reverse gear ratio
3.74:1 final drive ratio
Yol Tutuş & Sürüş Keyfi: Otomobilin bana soracak olursanız en iyi yanı. Rakiplerini kullanmadım ama tahminimce Focus ile kafa kafayadır. Çünkü alt takımı Lotus ile beraber geliştirmiş bir otomobil, boru değil yani. Şubat ayında girdiği muayenede sol arka tarafın kaçırdığını söylediler, o yüzden değişene kadar pek zorlayamıyoruz ama geçen ufak bir touge yaptık denilebilir. Lastikten kaynaklanan ufak tefek şeylerin dışında kesinlikle öyle kendini salma, orasını burasını açıp kayma gibi problemleri yok, yani yolcu koltuğunda bana bunları hissettirdi. Kendi deneyimim ile konuşacak olursak; henüz ehliyetim olmadığı için ancak tarla yollarında zorlayabiliyorum. Direksiyon tepkisini ben seviyorum, her çukuru vs hissettirmiyor ama kesinlikle ölü değil. Ayrıca netliği de gayet güzel. (Üzerinde yaz için hiç uygun olmayan 185/65 R15 lastikler var.) Frenler günlük kullanımda yeterli. Piste falan çıkmadığımız için sorun olmuyor. Pedal ilk başta tutmuyormuş gibi hissettirse de aslında bastıkça duruyor. Tabi hidrolik, hortum gibi şeylerin etkisi büyük olduğundan araçtan araca değişebilir.

Konfor konusunda ise Lotus olduğunu belli ediyor, biraz sert ama çok değil. Olması gerekenden sadece bir tık fazla denilebilir. (Tabi burada halk için konuştum, konfor benim hiç umurumda değil. Zaten konfor makinesi istesem neden Lotus tarafından geliştirilmiş bir şey alayım?



Yerden çok yüksek sayılmaz, ama saçma salak hareketler yapmadığınız sürece sürtmüyor.
Yana yatma konusu ise çok değil, gayet olması gerektiği kadar yatıyor. Onun dışında ESP olmadığını hatırlatayım.
İç Mekan & Malzeme Kalitesi: Malzeme kalitesi kesinlikle çok iyi, neredeyse dokunduğunuz her tok ve yumuşak. Kumaşlar da aynı şekilde kaliteli ve dokusu gayet güzel. 20 yıllık arabanın –neredeyse- hiçbir yerinde yırtık, çatlak, kendini salma yok. (Tavan hariç. Tavan döşemesi artık kendini saldı.) Tabi bu unsurları bulamayacağınız iki yer var: Vites ve el freni körüğü ile korna tuşları. Korna tuşları bizim arabada gayet temiz ama vites ve el freni körüğünün değişmesi lazım. Trim sesi olarak çıtırdama falan yok ama koltuk kızaklarından geldiğini düşündüğüm bir gıcırdama var, biraz yağlama ile çözülebilir.
Şöyle bir bakarsak: En üstte ufak, turuncu renkli bir radyo ekranı var. Burada saat, derece, istasyon ve şarkı adı gibi bilgileri görebiliyoruz. Hemen altında açılıp kapanabilen havalandırma kanalları, onun da altında Blaupunkt Car 300 radyomuz var. Bir otomobilin üstünde orijinal ses sistemi ve radyosunun bulunması bence otomobilin değerini katlayan bir şey. Önceki sahip/sahiplerinin ellememiş olması çok iyi. Onun altında manuel klimamız, onun da altında orijinal GM parça kodlu kaydırmaz bir pedi olan eşya gözü, en aşağıda ise basınca açılan bir küllük ve yanında ışıklı fakat çok uyuz bir çakmaklık var. (Ya hiçbir şey girmiyor, ya da girse de temassızlık yaparak çalışmıyor.)
Bunları çevreleyen trimler ise çoğu G kasanın aksine ahşap veya gri değil; siyah ve dokulu bir boya ile kaplanmış. Yumuşak bir boya olduğu için ufak çizikleri var.
Torpido ve kapıların üstü ise kalın, yumuşak ve kaliteli bir deri ile kaplı. Zaten bakar bakmaz ne olduğunu anlıyorsunuz. Onun altında güzel ve kaliteli bir kumaş var. Kapı gözleri ise fena değil ve dört kapıda da bardaklık sunması güzel. Vites konsoluna bakacak olursak vitesin arkasında ufak bir oyuk var ama sadece çok ince şeyler koyulabilir, çünkü el freni inmiyor. El freninin arkasında ise kendisini bildim bileli içinde eskiden parçalayıp sattığımız Chrysler Voyager’ın yedek anahtarı, biraz bozuk para ve iki tane plaka ampulünden başka bir şey olmayan bir göz var. Onun arkasında ise arka koltuklar için bir küllük var. Onu söktüğünüzde ise altından Siemens üretimi bir parça çıkıyor. Tam ne olduğunu bilmiyorum.
Direksiyonun soluna baktığımızda ise yine açılıp kapatılan bir havalandırma kanalı, altında ise far kumandası, çalışmayan far yükseklik ayarını, arka sis lambası tuşu ve iç aydınlatma ayarını görüyoruz. (Arka sis tuşu bile bence çok kaliteli


(Müthiş kaliteli iç fotoğrafımız)
Arka koltuklara geçtiğimizde ise aynı kalite devam ediyor. Ayrıca –her ne kadar tuşları içeri kaçsa da- sağ ve sol taraf için ayrı birer aydınlatma ve kıyafet askıları olması çok iyi. Onların önünde ise ilk bakışta ne olduğunu anlamadığınız, ama aslında arka bagaj filesini takmak için olduğunu anladığınız bir kapak var.
Koltuklara dönecek olursak bence rahat. Hem koltuğun kendisi, hem de diz-baş mesafesi için söylüyorum bunu. (SW olduğu için baş mesafesi zaten süper.) İki koltuğun arasına bakacak olursak açıp kapaması kolay, kalın ve yumuşak bir kol dayaması var. Onun arkasında ise bagaja açılan bir kapak.
İç mekanın iki ufak eksisi ise sağ güneşlikte ki makyaj aynasının ne ışığının, ne de kapağının olmaması. Her açışımda kendimi görmekten sıkıldım. Sol tarafta ise işi kökten çözmüşler, komple ayna yok.
İkinci eksisi ise ön tarafta bulunan esas aydınlatmanın üzerinde hiçbir açma-kapama tuşunun olmaması. Açmak için far kumandasını çekmeniz gerekiyor. Komple kapatma seçeneği ise zaten yok.
Ses sistemine gelirsek aracın orijinal Blaupunkt Car 300 kasetçalarının üzerinde olduğunu söylemiştim. Bununla beraber 8 hoparlörlü bir ses sistemi geliyor. (Yukarıda altı demiş olabilirim. Aslında sekiz hoparlör var.) Müzikten çok anlayan bir insan olmadığım için ne yorum yapsam boş ama yılına ve segmentine göre bence fena değil. Ayrıca bass ve sesin nereye yoğunlaşacağı ayarı mevcut. (Ön-arka, sağ-sol.) Ayrıca araştırmalarıma göre Aux girişi de yapılabiliyor.
Son olarak torpido gözünden bahsedip iç mekanı bitirelim. İki katlı, ışıklı, kapağa entegre iki tane bardaklığı ve kalem tutucusu olan, bir gözü var. Bence gayet geniş. Ruhsatın bulunduğu cüzdanı, radyonun kullanma kılavuzunu, büyük boy ıslak mendili, Bulgaristan haritasını ve bir sürü ıvır zıvır kağıdı da alsa hala yeri olan bir torpidosu var. İlla eksi bir şey söyleyeceksem de soğutmasının ve kilidinin olmaması söylenebilir.
Bagaj: SW olmasının en büyük özelliği tabi ki de bagaj hacmi. Teknik verilere bakınca bagajın 480 litre olduğu yazıyor ancak tahminimce bu rakam file olmadan verilmiş. Fileyi takınca tavana kadar yükleyebildiğiniz için (Ki yükledik.) hacim macim umurunzuda olmuyor. (Filenin değerini tavana kadar yüklediğiniz valizler kafanıza inmeyince anlıyorsunuz.

Sol tarafta ilk yardım kitini koyabileceğiniz bir kapak var. Ayrıca bagaj perdesinin de durması hoş bir detay. Çok merak edenler için ise stepne bagajın altında.
Yapılacaklar Listesi: Sol arka amörtisörü halletmek, farları temizlemek ve daha önce kırılan aynanın yeşil kapağını takmak.
Donanım: 100. Yıl paketi hakkında internette pek bir şey bulamadım. Ama benim gördüğüm kadarı ile CD versiyonuna yakın, orta bir donanım paketi. Bilgisi olan paylaşırsa sevinirim. Gördüğüm kadarı ile olan ve olmayan özelliklerini sayacak olursak:
Olan: ABS, klima (Maalesef çalışmıyor.), sekiz hoparlör, tek tuşla açılan ön camlar, arka kol dayama, uzaktan kumandalı merkezi kilit, elektrikli ve ısıtmalı yan aynalar, dört disk fren, 15 inç beş kollu ve şifreli jantlar, sürücü koltuğu yükseklik ayarı, dört hava yastığı (Sürücü, yolcu ve koltuk yanalrında bulunuyor.) ve koyu yeşil renk (Renk kodu elimde yok ama göz kararı bakınca Z359 Jungle Green olarak görünüyor. Öğrenince editlerim.)
Olmayan: Koltuk ısıtma, direksiyondan kumandalı radyo, Cruise Control, elektrikli arka camlar, ön sis farları, sunroof, renkli iç trim (Ben bunları daha çok seviyorum.), karartılmış farlar, spor koltuklar, renkli ve krom çerçeveli kadranlar, CD çalar, ve en önemlisi 100 hp 16v motor!
Artılar: Yol tutuş, yine de fena olmayan donanım, bagaj, arka yaşam alanı, malzeme kalitesi, tasarım (Burası göreceli.), ses sistemi (Yaşına ve donanımına göre.), güvenlik, frenler, vites yolları ve debriyaj.
Eksiler: Motor, yakıt tüketimi, çoğunluk için konfor (Dediğim gibi umurumda değil.), vites oranları, yere biraz fazla yakın olması, vites ve el freni körüklerinin çabuk eskimesi, fasılalı sileceğin ayarının olmaması.
Sonuç: Eğer iyi yol tutan, sürüşü keyifli, güvenli ve kaliteli bir otomobil arıyorsanız Astra G tam size göre. Ancak alacaksanız kesinlikle en azından 16v olan motorlara yönelmenizi tavsiye ederim. Hem aynı yakacak, hem de çok daha iyi gideceksiniz. (Kötü bir yazı oldu, kabul.)



Böylece Astra G tanıtımımızın sonuna geldik. Sorularınız olursa sorabilir, düzeltmek istediğiniz veya eklemek istediğiniz bir şey var ise ekleyebilirsiniz. Çok fazla kullanmadığımız için çok sık güncelleyemeyeceğim, ama yanına gittiğim zaman VIN decoderdan tüm bilgilerini çıkaracağım ve yaptığımız şeyleri ekleyeceğim.
Eğer buraya kadar gelebildiyseniz helal olsun. Yazı burada bitti. Görüşürüz!