Türk malı elektrikli taksi
Tamamen Türk mühendisler tarafından geliştirilen elektrikli taksiyi İstanbul’da yollara çıktı. Elektrik motoru sayesinde çevreyi koruyan DMA Taksi, taksiciler için oldukça ekonomik bir seçenek olarak dikkat çekiyor.
Tek şarj ile yaklaşık 400 kilometrelik bir menzile sahip ilk ve tek yerli elektrikli aracı üreten Derindere Motorlu Araçlar (DMA), Türkiye’de bir ilke imza atarak, elektrikli taksiyi yollara çıkardı. Türkiye’nin ilk ve tek elektrikli taksisi olma özelliğine sahip olan DMA Taksi, İstanbulluların kullanımına sunuldu.
Elektrik motoru sayesinde sunduğu ‘sıfır emisyon’ ile çevreyi kirletmeyen DMA Taksi, sessiz, kokusuz ve titreşimsiz motoru ile dikkat çekiyor. DMA Taksi deneyimini yaşayan yolcuların, taksi seçimlerine daha da dikkat eder hale geldiğini söyleyen DMA Yönetim Kurulu Başkanı Önder Yol, “Toplu taşımacılıkta konfora önem veren çevreci taksi yolcuları, DMA Taksi’yi tercih ediyor. Öte yandan sağladığı bakım ve yakıt tasarrufunun yanı sıra ikinci el alım garantisi ile taksicilerden de büyük bir ilgi görüyoruz. Sadece İstanbul’da yaklaşık 20 bin taksi faaliyet gösteriyor. Bu taksilerin tamamı elektrikli olması halinde yılda yaklaşık 1 milyar TL’lik yakıt tasarrufu sağlanabilir. Uzun vadeli bir hedef olsa da dünyanın gittiği yoldan ilerlememiz gerektiğini düşünüyoruz. Elektrikli araç kullanımının her alanda yaygınlaştırılması için gerekli teşvikleri verilmesi gerektiğine inanıyoruz.” dedi. Önder Yol ayrıca, DMA Taksi’nin sağladığı bakım ve yakıt avantajı ile yaklaşık iki yılda kendisini amorti ettiğini ifade etti.
DMA Taksi’nin şoförü Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Bölümü mezunu Mert Al, DMA Taksi’nin diğer taksiler ile kıyaslanamayacak kadar ekonomik olduğunu belirtirken, yolculara sunduğu konfor ile de müşteri memnuniyetinin arttığını söyledi. Elektrikli taksi kullanan ilk şoför olan Al, “Normalde taksilerde 2 şoför çalışır. Gündüzleri en az 60 TL ve geceleri yine en az 80 TL olmak üzere günde ortalama 150 TL yakıt almak zorunda kalırlar. Bu tüketim çoğu zaman ayda 4 bin 500 TL’yi aşar. Ben ise günü yine yaklaşık, 10 – 12 TL’lik bir elektrik kullanımı ile bitirebiliyorum. Taksi işletmecilerinin en önemli maliyet kalemleri arasında yağ ve bakım yer almaktadır. DMA Taksi’de içten yanmalı bir motor görev yapmadığı için bakım gerektiren herhangi bir parça da bulunmuyor. Bunlar bir taksici için gerçekten çok önemli avantajlar” diye konuştu.
Şarj konusunda da sıkıntı yaşamadığını belirten Mert Al, “Şehir içinde, günde 500 – 600 kilometre yol yapıyorum. Aracı da hem evimde hem de taksi durağımda şarj edebiliyorum. Mecidiyeköy, Fulya, Levent Taksim gibi belli başlı yerlerde şarj istasyonları olduğu için de herhangi bir sorun yaşamıyorum. Zaten İstanbul’da artık birçok noktada şarj istasyonu bulunuyor. İstanbul trafiğinde tam şarj ile 370 kilometreye kadar ulaştım” şeklinde konuştu.
DMA Taksi, 5-8 Şubat 2015 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek “TaxiWorld” fuarında da görücüye çıkacak.
kaynak:www.sabah.com.tr
Aslında güzel bir haber olduğu kadar acıklı bir haberde.
Çünkü otomobil Toyota Corolla yani Japon,
Kullanılan piller ve çipler Çin’de üretiliyor,
Elektrikli motorlar Amerika’da üretiliyor.
Geçen bir yazı okumuştum şu an kaynak veremiyorum, Türkiye’de üretilen hiçbir şeyin yüzde 100 Türk olmadığından bahsediyordu. Kendi hammadde, iş gücü ve tasarımımızla ürettiğimiz ürünlerde bile üretim yapılan makinalar yurt dışından getiriliyor. Satın almakta yetmiyor bakımları var. İlla yurtdışına bağımlıyız.
Şunu demek istiyorum. Bu araç özel şarj üniteleri ile 2.5 saatte, evde kullanılan elektrikle 8 saatte şarj oluyormuş. Buna benzer araçları tüm dünya üretiyor. Mesela pillere 10 farklı pilmiş gibi yaklaşsak. 10 farklı üniteden aynı anda şarj olsa, şarj süresi 150 dakikadan 15 dakikaya inse, elektrikli araçlar konusunda çığır açsak. Milet olarak hep herkesin yaptığını yapmaya çalışıyoruz. Birazda diğerlerinin yapamadıkları üzerinde kafa yorup fark yaratsak, dünyaya faydamız olur.
Şarj süresi ile ilgili güzel bi konuya değinmişsiniz. Tebrik ederim. Konuyla ilginiz varsa Volvo’nun pil konusunda ki yatırımlarını incelemenizi tavsiye ederim.
Bu araçların pilleri bildiğim kadarıyla lipolardan oluşuyor. Bu pillerin teknolojisiyle bahsettiğiniz şey biraz zor diye hatırlıyorum. Çünkü pillerin balanslanması işlemi var her şarjda tam doluluk ve verimle alakalı bir durum yani. Bunu ayrı ayrı kaynaklardan sağlamanın mümkün olduğunu sanmıyorum.
Şunu da söyleyeyim Derindere firması elektrikli araçla ilgili ayrı bir departman kurdu ve DMA adı altında gayet güzel işler yapacaklarını düşünüyorum.Ayrıca yüzde yüz yerli üretime maddi sebeplerden hiç bir firma sıcak bakmıyor. Gerekte yok bence sonuçta ürettiğimiz askeri bir malzeme değil.
Benim bakış açım şu şekilde. Bu piller uzaktan kumandalarda olduğu gibi 2 tane kalem pilden oluşmuyor. Bir sürü küçük pilin yan yana dizilimi ile oluşuyor. Çeşitli algoritmalar ve yeni keşfedilen kimyasal etkilerle şarj hızı süresi kısaltılmaya çalışılıyor.
Şöyle düşünün, Tesla S isminde bir araba var ve şu an tek şarjla 400 km gidebilmeyi başarmış. Tesla 16 A’lik tek bir şarj istasyonu seçeneği yanı sıra 32 A’lik ikiz şarj seçeneği de sunuyor, demek ki yapılabiliyor. Bu bize aracın 2 kat daha çabuk şarj olacağını anlatıyor. Bende diyorum ki araca 200 kiloluk tek bir şarj kablosu ile şarj olan pil takmak yerine, 20 kiloluk benzer özellikte 10 tane pil takalım ve bunları 10 farklı kablo ile şarj edelim. Pillerin kapasiteleri düştüğü için şarj süreleri de düşecektir. Sonuç olarak 10 kat daha hızlı şarj elde etmiş olacağız. Belki başlangıç olarak pratik olmayabilir ama ilerleyen zamanlarda pratik versiyonlarına kafa yorulup, harika çözümler üretilebilir. DMA aynı arabayı ben 15 dakikalık şarj ile 600 km giden hale getirdim diyebilse, Tesla bile bu teknolojiye yatırımda bulunabilir. Bazen fark yaratmak için farklı bakış açıları gerekir, biz basit şeyleri bile düz mantıkla yapmaya çalışıyoruz.
Normal petrol istasyonları gibi buna benzer istasyonlar yapılması gerekir.Araçtaki akü bittiği zaman istasyonda boş aküyü verip,dolu aküyü alıp yolumuza devam ederiz.Bu sayede ‘Ne zaman dolumu bitecek ?’diye beklemeye gerek kalmaz,aynı zamanda pratik olur…
Buna benzeyen bir sistemi şu an Renault Fluence Z.E., ZOE ve Twizy için kullanıyor. Ama pillerin değişiminin pratik olmaması, uzun vadede yetersiz pil sayısı açısından dar boğaza girebileceği, benzinliklerin dönüşümünün zorluğu ve kira maliyetlerinin aylık 60 avro olması gibi nedenlerden dolayı bu sistem şu an çalışmıyor.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27252482.asp
dediğin güzelde senin dediğin yürümeyi öğrenmeden koşmak gibi bişey önce öğrenelim ki sonra rekabete başlayalım 😀
Türklerin kötü bir özelliği vardır, biz yürümeyi öğrenene kadar millet ışık hızına çıkmayı öğrenir. O yüzden hedef yürümeyi öğrenmek olmamalı, sonra yatırımcı bulamıyorum, devlet yardım etmiyor diye ağlamaktan öteye gidemiyorsun. Ayrıca ben DMA’nın çalışmalarını kötüleme amacında değilim, şu an tüm dünya elektrikli araba konusunda emekliyor, herkes emeklerden hedef daha büyük olmalı. Çünkü rekabet edebilecek teknoloji üretmediğin zaman, kim sana niye yatırım yapsın.
Örneğin bi otomobil yapmaya kalksam ben el yapımı önce motoru sonra frenlemeyi yaparım önce araba gitsin sonra durdurmasını halledersin kademe kademe bizimkilerde daha içten yanmalı motor yapmadan direk elektriğe geçiyor yahu bi önce adam akıllı motor yapın ispat edin kendinizi
İçten yanmalı motor tarih raflarını almak üzere. İçten yanmalı motor yapmak kolay. 1961 yılında üretimi tamamlanan “Devrim” otomobilinin yüzde 100 yerli 2 farklı motoru vardı. Sorun içten yanmalı motor yapmak değil, milyonlarca dolar harcayıp herkesin önüne geçebilecek bir motor yapmak. Ateşi yeniden keşfetmeye çalışmak nasıl zaman kaybı olacaksa çok verimli içten yanmalı motor yapmakta bir o kadar zaman kaybı olacak. Çünkü elektrik teknolojisi çok daha verimli ve ucuz. İçten yanmalı motorlu araba yapma devrini kaçırdık, elektrikli araba yapma devrini kaçırmamak lazım.
Ama bu araçta bakış açısı hatası var. Herkesin yapabildiğini yapmaya odaklanmak yerine yapılmayanı yapmaya odaklanmak ilerlemenin anahtarı olmalı. Elektrikli araçlardaki esas problem menzil değil, şarj süresi. Evde 8 saat şarj et 300 km kadar mesafe gidebil, bir de üstüne şarj ünitesi ve araç için fazladan bedel öde. Bu kafayla kimse elektrikli araç almaz. En azından şarj süresini benzinliklerde geçirdiğimiz sürelere indirebilseler o zaman elektrikli araçların önü açılır.
Haklısınız sonuna kadar ama demek istediğim yanlış anlaşılmış anlaşılan demek istediğim, Devrim’i saymaz isek otomobilde ilk gibi bişey olacak ve bi işe başlangıçtan başlanmalıdır bunlar ortadan başlamışlar resmen 🙂 böyle düşünüyorum