Bu durumun sorumlusu tamamen Türk milletidir
Düşünebilen, görebilen, yanlışı doğrudan ayırabilen insanlar en büyük
suçlu. Diğerleri susuyorlar çünkü söyleyecek bir şeyleri yok.
Düşünen insanlar ise söylemesi gerekenleri söylemiyor, haykırmıyor, bağırmıyor; birlik olamıyor ve bu diktaya karşı dik duramıyor. Şuan yazıyoruz, çiziyoruz fakat çıkardığımız gürültü, yarattığımız etki klavyemizin tuşlarının çıtırtısından bile daha az.
Birlik olunca ne olduğunu en iyi işçilerden öğrenebiliriz. İşçi grevlerinde herkes için kullanılan ortak sıfat işçidir, emekçidir.
İşte bu bütünleştirici fikri şu veya bu ayırmadan sadece
''Halk'' sıfatını kullanarak benimseyip birlik olabildiğimiz vakit
birilerini korkutabilir ve hızla ilerlemekte olduğumuz karanlık tünelden geri dönüp hakkımız olan aydınlığı geri kazanabiliriz.
2 Şubat 2018 tarihinde başlamak üzere metal ve türevi tüm sanayi kollarında çalışan 130 binden fazla işçi grev kararı aldı. Patron sevici
hükümet işçiyi patrona yem etmekte kararlı olduğundan, bu grev milli güvenliği bozucu nitelikte denerek engellendi. İşçilerin açıklamalarını takip ediyorum, en çok güçlerine giden şey kendilerine terörist muamelesi yapılması. Ayrıca işçiler grev yasağını tanımama kararı aldı, istediklerini alana kadar devam edecekler.
Burada
dikkat çekmek istediğim şey birlik olmanın ne kadar önemli oluşu. Bu adamlar ülke ihracatının en büyük payını oluşturuyor. Çok yakın tarihte bundan daha küçük grevlerle bile ekonomik dengeleri alt üst ederek birilerini korkutmayı başarmışlardı. Bunun koca bir halka yayıldığını düşünsenize. Bir şeylerin yakılıp yıkılmasına gerek yok, amaç anarşi değil; hak olan düzeni geri kazanmak.
İşçilerin sloganı ''Bugün direnmezsen, yarın dilenirsin.''
Fakirleştirdikleri halk bugün susarsa, yarın o zengin ettikleri zümreden dilenmek zorunda kalacak. Suçlu bizleriz.