Satışlar bu yıl geçen yıla göre %10 civarında düşük. Ki normal şartlarda ülkemiz pazarının en kötü ihtimalle %4-5 oranında büyümesi gereklidir, yani olması gerekeni işin içine katarsak %10-15 arasında bir kayıptan söz edebiliriz. Yılın ilk yarısında ülkemizde 401.158 (78 milyon nüfus) araç satılmış, Almanya'da 1.787.026 (82 milyon nüfus), İtalya 1.136.331 (60 milyon nüfus), İspanya'da 670.979 (46 milyon nüfus). Yani aslında ülkemiz potansiyelinin çoooook altında satış yapıyor.
Kısaca madde madde düşüncelerimi yazayım.
-Satışlar daha da düşmüyorsa filo satışları sayesindedir. İstanbul'un pek çok yerinde 2. el filo çıkması araçların satıldığı pazarlar oluşmaya başladı dikkatinizi çekti mi hiç.
-Peki bu araçları kim alıyor? Türk insanı yemez içmez o aracı alır arkadaşım. Adam operaya/sinemaya/aktiviteye gitmez, tatil kavramı çoğu zaman memlekete gitmekle sınırlıdır, komşusu ne alırsa ondan daha iyi araca sahip olması vatani görevidir.
-E ama sokaklar araba dolu, sürekli trafik sıkışıklığı var. Acaba şehir planı diye bir olgu henüz ülkemize gelmediğinden ve tüm yerleşmelerimiz rant üzerinden yapıldığı için olabilir mi? Tabi bir de trafik kurallarından bihaber halkımız da cabası.
-Ya peki lüks araçlar. Kalıbımı basarım o araçların %90'ı şirket üzerine. Alırken avantajlı, kdv şu bu avantajlı, benzin/mazot da gider gösteriliyor zaten.
Özetleyecek olursam 1 euro=4 tl. Üreten ülke ile goygoy/hamaset yapan ülkenin farkı. Boşuna ağlamanın sızlamanın gereği yok, durum bu. Ha çok kararlıysanız ve hala zamanınız varsa aşağıdaki linke tıklayın.
https://www.goethe.de/ins/tr/tr/sta/ist.html