Geyik Başlığı 3

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Diyorum ki abi bitmiyor. Sıkıştırma oranı seviyesi dizel seviyesine geliyor çalışmalar bu yönde.Atmosferik motorla alınan verimi arttıracaklar.Hala tork olmayacak ama 4 litrede gezineceksin.Zaten dizel bitti diyebilirsin hükümetler tazminat almak ve üzerlerindeki greenpeace gibi bir baskıyı kırmak için markalara yükleniyor dizelde.Ya atmosferik hibrit ya yüksek sıkıştırmalı benzinli alacaksın ya da paran varsa hala maliyeti yüksek pilli elektrik. Ya da doğuştan lpg li modeller ki onlara ayrı bitiyorum
Zaten mazda sıkıştırma oranı konusunda şuan gelinebilecek son noktada. Daha ileri gidilebilir mi ? Olabilir ama bilinmez. Neticede kaç yıl daha atmosferik motora yatırım yapılır bilinmiyor. Sıkıştırma oranı yükselse de tork alamadığın vakit şehir içi kullanımlarda alt devir canlılığından ötesine geçmez. Tork yükselmediği vakit yokuş performansı her daim sallantıda kalacaktır. Bu motorla bu kadar haşır neşir kalan bir mazda kaldı. Honda'nın typer ile başlattığı turbo motor mevzusu zamanla diğer araçlarına da inecektir. Dizelin bitmesi mümkün değil. Avrupa'da satılmaz bize satılır. Üreticiler hala dizele arge yapıyor. Ford şimdilerde 1.5 tdci 150 hp'lik motor çıkarıyor, yeni focus'la sunulacak. Keza 240 hp'den daha güçlü 2.0 tdci motor çıkaracak. Yani ellerindeki teknoloji ve malzemeler bitene kadar bize ve bizim gibi 3.dünya ülkelerine dizeli satmaya devam edecekler. Bu da kaç yıl sürer, ne kadar devam eder bilinmez.
 
Son düzenleme:
  • Beğeni
Tepkiler: DouglasAdams
Zaten mazda sıkıştırma oranı konusunda şuan gelinebilecek son noktada. Daha ileri gidilebilir mi ? Olabilir ama bilinmez. Neticede kaç yıl daha atmosferik motora yatırım yapılır bilinmiyor. Sıkıştırma oranı yükselse de tork alamadığın vakit şehir içi kullanımlarda alt devir canlılığından ötesine geçmez. Tork yükselmediği vakit yokuş performansı her daim sallantıda kalacaktır. Bu motorla bu kadar haşır neşir kalan bir mazda kaldı. Honda'nın typer ile başlattığı turbo motor mevzusu zamanla diğer araçlarına da inecektir. Dizelin bitmesi mümkün değil. Avrupa'da satılmaz bize satılır. Üreticiler hala dizele arge yapıyor. Ford şimdilerde 1.5 tdci 150 hp'lik motor çıkarıyor, yeni focus'la sunulacak. Keza 240 hp'den daha güçlü 2.0 tdci motor çıkaracak. Yani ellerindeki teknoloji ve malzemeler bitene kadar bize ve bizim gibi 3.dünya ülkelerine dizeli satmaya devam edecekler. Bu da kaç yıl sürer, ne kadar devam eder bilinmez.
Bunu bir kere daha konuşmuştuk abi seninle hafızam yanlıtmıyorsa.3.dünya ülkeleri alır ama lokomotif yine avrupa amerika biliyorsun 3.dünya ülkeleri için de arge olmayacağını biliyoruz:D Mazda dışında subaru da bu topa girdi.. Başarırlar mı bilinmez zaman gösterir dediğin gibi
 
Son düzenleme:
  • Beğeni
Tepkiler: Cenk
Bunu bir kere daha konuşmuştuk abi seninle hafızam yanlıtmıyorsa.3.dünya ülkeleri alır ama lokomotif yine avrupa amerika biliyorsun 4.dünya ülkeleri için de arge olmayacağını biliyoruz:D Mazda dışında subaru da bu topa girdi.. Başarırlar mı bilinmez zaman gösterir dediğin gibi
Aynen bundan bahsediyorum işte. Ellerinde dizel teknolojisi zaten hali hazırda var. Dizelin bizim gibi yakıtın pahalı olduğu ülkelerde ekmeği de çok. Bunları tamamen tüketmeden kaldırıp çöpe attık diyemezler. İşte o tüketme kısmı bizim gibi ülkelere kalacak. Bir de bu markalar birbirinden bağımsız hareket etmiyorlar. Misal bir vw, dizeli tamamen kaldırıp hibrid ya da tam elektrikli araçları seri üretim halinde geçtiğini duyursa, bunlara ağırlık vererek üretim yapacağını duyursa emin ol bu karar rakip firmalarla beraber veriliyor. Şuan hibrid geliştirilmesi ve tam elektrikli otomobil mevzusu olgunluğa erişemedi. Avrupa'da da zaten çoğunluğa yayılamadı. Trend'i arttı ama bir dizel ve benzinli seviyesine yakın olmaktan uzak hala. O sebeple önce onlarda çoğunluk olacak da sonra bizlere gelecek v.s bir sürü işi var bunun. Ama süreç başladı mı ? evet başladı.
 
Son düzenleme:
Kaç saat uyuyosun abi :D

GT-I9300 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Her uyandığımda seni de sürükleyeyim mi yanımda? Görürsün ne kadar uyuyorum :D 4buçukta ansızın o telefon uyan diye çalarsa koca adam da olsan hüngür hüngür ağlarsın valla :D

Hem nerdesin sen hala kalkmamışsın? :) Gittim Pulsar'ı inceledim ettim. Yoksun...


Evet arkadaşlar, bugün Pulsar'a biraz bakındım. Test aracı olsa iyiydi de, hiç yoktu. Sadece orta donanımın içini inceleyebildim. O yüzden ayrı başlık açmayacağım, vasat incelemem bunu hak etmiyor :). İşi bilmeyen artist satış görevlisinden başlayayım incelemeye: Nissan böyle adamları çalıştırmamalı. Süspansiyonu sordum, torsiyon dedi. Zaten bağımsız süspansiyon bineklerde %99 oranında bulamazsınız dedi. Bağımsız süspansiyonu kamyonetlerde -evet yanlış yazmadım, KAMYONETLERDE- bulabilirsiniz ancak dedi. Sonra formaliteden sordum, motor reno motoru mu diye. Değil dedi, Nissan ve Renault ortak çalışıyor, reno motoru değil bu dedi. Ya dedim tamam, dci mı onu soruyorum. Evet dedim. Araba hakkında bilmediğim şeyler hakkında bilgi versin diye yanıma çağırdım, pişman etti. :) Evet incelememin yarısı bu arkadaştan ibaretti maalesef. Arabadan soğuturdu biraz daha muhatap olsam.

Gelelim Pulsar'a. Arabanın tasarımını ben beğendim. Orta donanımda farlar merceksiz dümdüz halojen. Bu biraz üzdü. Bari merceklisini koysalardı dedim. Benim için tek handikap plakanın bagaj kapağında olması. Niye derseniz, yapıştırılmayıp plakalıkla monte edilirse bir süre sonra tangır tungur ses yapıyor bagajı açıp kaparken.

Tok kapı hissi bu arabada pek yok. Showroom arabasının özellikle ön kapı gergileri 90.000km'de gibiydi, bayağı gevşek. İki tane Pulsar vardı, ikisinde de durum aynıydı. o hissi beğenmedim açıkçası. Arabayı yeni hissettiren şeylerden biri benim için kapı gergilerinin sert olmasıdır, hatta arabaya binip kapıyı kapatacakken bazen sizi zorlamasıdır. :) Ha, bunu bilerek böyle ayarlamış olabilirler mi, olabilir. Ne alaka derseniz, yıllardır Broadway'den Talisman'a bütün Renault'larda beni çileden çıkaran şey bu arabada da var: İç kapı kolu direk kaportaya vidalı değil, kapı döşemesine bağlı ve kapıyı çekerken döşemeyle birlikte esniyor. Ama dürüst olmalıyım, bugüne kadar gördüğüm en sağlamı, en az esneyeni buydu. :) Bu kapı döşemesine tekrar geleceğim.

Arabaya bindim oturdum. Minimum kaliteyle maksimum etki hedeflenmiş, ilk etapta onu fark ettim. Sürücü ve ön yolcunun ellerinin değeceği yerler gayet kaliteli, ön kapı içleri bile deri kaplı. Ayarlanabilir orta kol dayama da aynı şekilde. Direksiyon ve vites topuzu yine deri kaplı. Klima kumandalarının butonları yumuşak kaplı plastik, güzel hissettiriyor. Bunlar güzel artı taraflar. Gel gelelim olumsuz tarafları bir o kadar çok. Öncelikle ön konsol yumuşak değil. Ha, bu benim gözümde bir avantajdır ama çoğu kişi bunu beğenmez. Kapı içi gözler, torpido ve orta kol dayama altı göz hep çıplak plastik. Hele torpido gözü var ya, anam anam... :) Soğutma filan hiçbir özelliği yok. Sanırım ışık bile yoktu ama kontak kapalıydı emin değilim belki kontağa bağlı bir tane vardır. Klima kumandalarında çevirilen hiçbir yer yok. efsane kasa Leon'ların makyajsız modelleri gibi herşey basarak yapılıyor. Bu tarz kumandalar bana biraz hantal geliyor. Bindiğim araçta dokunmatik ekran yoktu ama bluetooth&telefon bağlantıları eksik edilmemişti. Standart bir ekran ve eski usül butonlar vardı. Basma hisleri hoşuma gitti ama arabada müzik sistemi açılmıyordu, kalitesine hiç bakamadım. Yalnız A sütunlarında tweeter vardı o detayı görebildim. Ön tarafta harita okuma lambaları ve ortasında güzel bir gözlük kabı var. Açık gri alüminyum rengi plastik kaplı direksiyon kolları ve üstündeki butonların tutup basma hissi güzeldi ama o plastik 2-3 yıl sonra ellerin teriyle rengini büyük ölçüde kaybedip aşınarak kararır gibime geldi. Butonlar da Albea Linea tarzı soyulma yapabilir gibi geldi. Bir bomba da cam açma kapatma butonları. Sonradan sanayide yaptırılsa daha dandik olmaz. :) Sadece sürücü tarafı otomatik açılıp kapanmalı, diğerleri eski usül. Ayna kumanda kolu da ince bir joystik, sanki bir şey takılacakmış da kırılacakmış gibi hissettiriyor. Yalnız burada bir güzellik gördüm. Ön yolcu kapısında da merkezi kilit butonu var, hoşuma gitti. Arabayı Japon yapan iki temel detay gördüm: bunlardan biri iç mekandaki orta aydınlatma ünitesiydi. 90'ların japon arabaları gibi kalın kalitesiz bir plastiğin arkasından gözüken soluk sarı ışık bana kalitesizlikten ziyade nosalji hissi verdi. Ama çoğu kişi sinir olup ilk fırsatta oraya beyaz led ampul takacaktır :D. Kumandası da yine 90 model Civic'lerin klima kumandası gibi bir kol ile aç-kapat-kapı diye yazıyla belirtilen konumlara çekiliyor. Tam bir nostalji =). Diğer nostalji yaşatan da yumuşak koltuk minderleriydi. 20 yıl boyunca aynı yumuşaklıkta kalacak gibi hissettiriyor :) Önlerde iyi hoş da, arka koltukta uzun yolculukların sonuna doğru oturduğunuz yerde koltuğun alt bağlantılarını hissetmeye başlayabilirsiniz.

Gelelim iç mekan genişliğine. Bu konuya arka taraftan başlayacağım ya çok acaip. :)
upload_2017-9-9_10-33-34.png

Insignia'da yamulan ben, Pulsar'da yayıla yayıla böyle :D Arka baş mesafesi de yine böyle. İnip binerken bir sıkıntı yok. Arkada havalandırma ızgarasının olmaması dışında her şey çok iyi. Bu arada kapı içi döşemelere arka tarafta tekrar değineyim. Ön taraf kaplıyken, arkası neredeyse yekpare kalıptan çıkmış sunta gibi sert plastik ve bayağı sağlam hissettirdi. Uzun ömürlü duruyor, çoluk çocuğu olanlar için temizlemesi de kolay. Uzun ömür ve temizlik kolaylığını kendi arabamdan tecrübe ettim, oradan biliyorum. :) Hissi berbat, ama ömrü uzun olacaktır. Bu arada, ön taraftaki kadar da esneme yapmıyor. Ben abartıp biraz asıldım da öyle esneme yaptı.

Ön tarafta durumlar ortalama. Ön koltuklar enine öyle aman aman geniş değil. Kalıplı biri olarak ben Leon'da rahat ettiğim kadar rahat edebildim. Sürücü koltuk yükseklik ayarı var. İyi ki var, bir de olmasa araba Transit'e dönermiş. En aşağıya indirdiğimde bile yüksekteydi ve direksiyonu en üstte olacak şekilde oturabildim. Sürüş pozisyonu bayağı MPV gibi yapılabilir. Sürücü tarafı inip binmemde sıkıntı olmadı ama yolcu tarafına geçince her Fransız arabasında yaşadığım sıkıntıyı burada da yaşadım, arabaya binerken boynumu kırmam gerekiyor :) Sebebi yolcu koltuğunun yükseklik ayarının olmamasıydı. Bunu Fransız arabalarının yanı sıra C-HR ve Fiesta'da da yaşadım. Arabanın Fransız genlerini orada hissettim işte :D Adamlar benim anatomime aykırı çalışıyor. Haydi ben neyse standart dışı adamım da, standart fizikli babam da yaşıyor aynı şeyi. Fransızlar gövdesi uzun adamlara uygun araba üretmiyor :)

Sürüşe hiç geçemedim. Geçebilsem bu yazıyı coştururdum. :) Umarım fırsatım olur da bu eksik kalanları bir gün tamamlarım :)
 
Her uyandığımda seni de sürükleyeyim mi yanımda? Görürsün ne kadar uyuyorum :D 4buçukta ansızın o telefon uyan diye çalarsa koca adam da olsan hüngür hüngür ağlarsın valla :D

Hem nerdesin sen hala kalkmamışsın? :) Gittim Pulsar'ı inceledim ettim. Yoksun...


Evet arkadaşlar, bugün Pulsar'a biraz bakındım. Test aracı olsa iyiydi de, hiç yoktu. Sadece orta donanımın içini inceleyebildim. O yüzden ayrı başlık açmayacağım, vasat incelemem bunu hak etmiyor :). İşi bilmeyen artist satış görevlisinden başlayayım incelemeye: Nissan böyle adamları çalıştırmamalı. Süspansiyonu sordum, torsiyon dedi. Zaten bağımsız süspansiyon bineklerde %99 oranında bulamazsınız dedi. Bağımsız süspansiyonu kamyonetlerde -evet yanlış yazmadım, KAMYONETLERDE- bulabilirsiniz ancak dedi. Sonra formaliteden sordum, motor reno motoru mu diye. Değil dedi, Nissan ve Renault ortak çalışıyor, reno motoru değil bu dedi. Ya dedim tamam, dci mı onu soruyorum. Evet dedim. Araba hakkında bilmediğim şeyler hakkında bilgi versin diye yanıma çağırdım, pişman etti. :) Evet incelememin yarısı bu arkadaştan ibaretti maalesef. Arabadan soğuturdu biraz daha muhatap olsam.

Gelelim Pulsar'a. Arabanın tasarımını ben beğendim. Orta donanımda farlar merceksiz dümdüz halojen. Bu biraz üzdü. Bari merceklisini koysalardı dedim. Benim için tek handikap plakanın bagaj kapağında olması. Niye derseniz, yapıştırılmayıp plakalıkla monte edilirse bir süre sonra tangır tungur ses yapıyor bagajı açıp kaparken.

Tok kapı hissi bu arabada pek yok. Showroom arabasının özellikle ön kapı gergileri 90.000km'de gibiydi, bayağı gevşek. İki tane Pulsar vardı, ikisinde de durum aynıydı. o hissi beğenmedim açıkçası. Arabayı yeni hissettiren şeylerden biri benim için kapı gergilerinin sert olmasıdır, hatta arabaya binip kapıyı kapatacakken bazen sizi zorlamasıdır. :) Ha, bunu bilerek böyle ayarlamış olabilirler mi, olabilir. Ne alaka derseniz, yıllardır Broadway'den Talisman'a bütün Renault'larda beni çileden çıkaran şey bu arabada da var: İç kapı kolu direk kaportaya vidalı değil, kapı döşemesine bağlı ve kapıyı çekerken döşemeyle birlikte esniyor. Ama dürüst olmalıyım, bugüne kadar gördüğüm en sağlamı, en az esneyeni buydu. :) Bu kapı döşemesine tekrar geleceğim.

Arabaya bindim oturdum. Minimum kaliteyle maksimum etki hedeflenmiş, ilk etapta onu fark ettim. Sürücü ve ön yolcunun ellerinin değeceği yerler gayet kaliteli, ön kapı içleri bile deri kaplı. Ayarlanabilir orta kol dayama da aynı şekilde. Direksiyon ve vites topuzu yine deri kaplı. Klima kumandalarının butonları yumuşak kaplı plastik, güzel hissettiriyor. Bunlar güzel artı taraflar. Gel gelelim olumsuz tarafları bir o kadar çok. Öncelikle ön konsol yumuşak değil. Ha, bu benim gözümde bir avantajdır ama çoğu kişi bunu beğenmez. Kapı içi gözler, torpido ve orta kol dayama altı göz hep çıplak plastik. Hele torpido gözü var ya, anam anam... :) Soğutma filan hiçbir özelliği yok. Sanırım ışık bile yoktu ama kontak kapalıydı emin değilim belki kontağa bağlı bir tane vardır. Klima kumandalarında çevirilen hiçbir yer yok. efsane kasa Leon'ların makyajsız modelleri gibi herşey basarak yapılıyor. Bu tarz kumandalar bana biraz hantal geliyor. Bindiğim araçta dokunmatik ekran yoktu ama bluetooth&telefon bağlantıları eksik edilmemişti. Standart bir ekran ve eski usül butonlar vardı. Basma hisleri hoşuma gitti ama arabada müzik sistemi açılmıyordu, kalitesine hiç bakamadım. Yalnız A sütunlarında tweeter vardı o detayı görebildim. Ön tarafta harita okuma lambaları ve ortasında güzel bir gözlük kabı var. Açık gri alüminyum rengi plastik kaplı direksiyon kolları ve üstündeki butonların tutup basma hissi güzeldi ama o plastik 2-3 yıl sonra ellerin teriyle rengini büyük ölçüde kaybedip aşınarak kararır gibime geldi. Butonlar da Albea Linea tarzı soyulma yapabilir gibi geldi. Bir bomba da cam açma kapatma butonları. Sonradan sanayide yaptırılsa daha dandik olmaz. :) Sadece sürücü tarafı otomatik açılıp kapanmalı, diğerleri eski usül. Ayna kumanda kolu da ince bir joystik, sanki bir şey takılacakmış da kırılacakmış gibi hissettiriyor. Yalnız burada bir güzellik gördüm. Ön yolcu kapısında da merkezi kilit butonu var, hoşuma gitti. Arabayı Japon yapan iki temel detay gördüm: bunlardan biri iç mekandaki orta aydınlatma ünitesiydi. 90'ların japon arabaları gibi kalın kalitesiz bir plastiğin arkasından gözüken soluk sarı ışık bana kalitesizlikten ziyade nosalji hissi verdi. Ama çoğu kişi sinir olup ilk fırsatta oraya beyaz led ampul takacaktır :D. Kumandası da yine 90 model Civic'lerin klima kumandası gibi bir kol ile aç-kapat-kapı diye yazıyla belirtilen konumlara çekiliyor. Tam bir nostalji =). Diğer nostalji yaşatan da yumuşak koltuk minderleriydi. 20 yıl boyunca aynı yumuşaklıkta kalacak gibi hissettiriyor :) Önlerde iyi hoş da, arka koltukta uzun yolculukların sonuna doğru oturduğunuz yerde koltuğun alt bağlantılarını hissetmeye başlayabilirsiniz.

Gelelim iç mekan genişliğine. Bu konuya arka taraftan başlayacağım ya çok acaip. :)
Ekli dosyayı görüntüle 9134
Insignia'da yamulan ben, Pulsar'da yayıla yayıla böyle :D Arka baş mesafesi de yine böyle. İnip binerken bir sıkıntı yok. Arkada havalandırma ızgarasının olmaması dışında her şey çok iyi. Bu arada kapı içi döşemelere arka tarafta tekrar değineyim. Ön taraf kaplıyken, arkası neredeyse yekpare kalıptan çıkmış sunta gibi sert plastik ve bayağı sağlam hissettirdi. Uzun ömürlü duruyor, çoluk çocuğu olanlar için temizlemesi de kolay. Uzun ömür ve temizlik kolaylığını kendi arabamdan tecrübe ettim, oradan biliyorum. :) Hissi berbat, ama ömrü uzun olacaktır. Bu arada, ön taraftaki kadar da esneme yapmıyor. Ben abartıp biraz asıldım da öyle esneme yaptı.

Ön tarafta durumlar ortalama. Ön koltuklar enine öyle aman aman geniş değil. Kalıplı biri olarak ben Leon'da rahat ettiğim kadar rahat edebildim. Sürücü koltuk yükseklik ayarı var. İyi ki var, bir de olmasa araba Transit'e dönermiş. En aşağıya indirdiğimde bile yüksekteydi ve direksiyonu en üstte olacak şekilde oturabildim. Sürüş pozisyonu bayağı MPV gibi yapılabilir. Sürücü tarafı inip binmemde sıkıntı olmadı ama yolcu tarafına geçince her Fransız arabasında yaşadığım sıkıntıyı burada da yaşadım, arabaya binerken boynumu kırmam gerekiyor :) Sebebi yolcu koltuğunun yükseklik ayarının olmamasıydı. Bunu Fransız arabalarının yanı sıra C-HR ve Fiesta'da da yaşadım. Arabanın Fransız genlerini orada hissettim işte :D Adamlar benim anatomime aykırı çalışıyor. Haydi ben neyse standart dışı adamım da, standart fizikli babam da yaşıyor aynı şeyi. Fransızlar gövdesi uzun adamlara uygun araba üretmiyor :)

Sürüşe hiç geçemedim. Geçebilsem bu yazıyı coştururdum. :) Umarım fırsatım olur da bu eksik kalanları bir gün tamamlarım :)

kemer yükseklik ayarı var mıydı :D
Sadece Kamyonetlerde bağımsız varmış demekkkk
 
  • Beğeni
Tepkiler: bt ve EmreKRC
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...