Zaten işin en anlaşılamayan kısmı şudur ki polo fiesta'ya göre daha konforludur, yalıtımı da bir miktar daha iyidir. Bunu kullanıcı kitlesi de böyle söylüyor, test çekimleri yapan insanlar da. Bunu başka markaları seven insanlar olarak bizler de kabullendik. Ama biz sürüş keyfi fiesta'nın daha fazla dediğimizde bu kime göre neye göre kısmına çekiliyor. Halbuki bu sadece bizim kendi tecrübelerimizden yola çıkarak yaptığımız bir yorum değil ki. Bunu testerlar da bu şekilde belirtiyor. Ek olarak bu bir üstünlük de değildir, iki marka araçlarını o şekilde bir prensiple üretme kararı almış ve üretmiştir hepsi bu.
En basitinden fiesta ile ilgili değinilen en önemli unsur direksiyon tepkisinin keskinliği ve netliğidir. Ford bu mevzuda ayrı bir arge bütçesi ayırıp Epas isimli direksiyon sistemini geliştirmiştir. Günümüzde elektrikli direksiyonların tüm markalar için sürüş anlamında dezavantaj ortaya koyduğu aşinadır. Hatta Ford, bu epas denen sistemi makyajsız fiesta ve focus'da özellikle de focus'da pek becerememiştir. Fakat makyajla beraber direksiyon sistemleri elektrikli direksiyonlara göre çok iyi seviyeye çekildi. Tur sayıları ciddi düşürüldü. Keza şasi üretimi de performans araçlarını tasarlayan mühendislerin elinden geçerek üretilir. Yani binek araçlarda da mutlaka performans araçlarını tasarlayan mühendislerin dokunuşları vardır şase anlamında. Fiesta ve polo'nun süspansiyon olarak birbirinden yapısal anlamda bariz farkı yoktur. Önde mc pherson arkada torsiyon. Fakat amortisör ve helezon yay üretimi polo'da konfor odaklıyken, fiesta'da dinamik sürüş odaklı ayarlanmıştır. Zaten konfor farkları da buradan gelir. İşi golf-focus gibi segmentlere çıkardığımızda orada süspansiyon sistemleri bambaşka farklılıklar gösteriyor.
Sonuç olarak tüm bunları bir bütün haline getirdiğimizde ortaya çıkan üretim stratejisi birini daha konforlu yaparken birini daha dinamik ve keskin yapıyor. Söylediğim gibi bu önde ya da geride olma meselesi değildir. Üreticinin stratejisiyle alakalı bir durumdur.
En basitinden fiesta ile ilgili değinilen en önemli unsur direksiyon tepkisinin keskinliği ve netliğidir. Ford bu mevzuda ayrı bir arge bütçesi ayırıp Epas isimli direksiyon sistemini geliştirmiştir. Günümüzde elektrikli direksiyonların tüm markalar için sürüş anlamında dezavantaj ortaya koyduğu aşinadır. Hatta Ford, bu epas denen sistemi makyajsız fiesta ve focus'da özellikle de focus'da pek becerememiştir. Fakat makyajla beraber direksiyon sistemleri elektrikli direksiyonlara göre çok iyi seviyeye çekildi. Tur sayıları ciddi düşürüldü. Keza şasi üretimi de performans araçlarını tasarlayan mühendislerin elinden geçerek üretilir. Yani binek araçlarda da mutlaka performans araçlarını tasarlayan mühendislerin dokunuşları vardır şase anlamında. Fiesta ve polo'nun süspansiyon olarak birbirinden yapısal anlamda bariz farkı yoktur. Önde mc pherson arkada torsiyon. Fakat amortisör ve helezon yay üretimi polo'da konfor odaklıyken, fiesta'da dinamik sürüş odaklı ayarlanmıştır. Zaten konfor farkları da buradan gelir. İşi golf-focus gibi segmentlere çıkardığımızda orada süspansiyon sistemleri bambaşka farklılıklar gösteriyor.
Sonuç olarak tüm bunları bir bütün haline getirdiğimizde ortaya çıkan üretim stratejisi birini daha konforlu yaparken birini daha dinamik ve keskin yapıyor. Söylediğim gibi bu önde ya da geride olma meselesi değildir. Üreticinin stratejisiyle alakalı bir durumdur.