Valla iki kere vurdu.
Biri şu meşhur "ilk aşk" tı. Yıllarca kabak gibi net belli ederken her şeyi, dürüst olayım da artık sevdiğimi söyleyeyim dedim. Yalan oldu. Ha, uzun süre süründüm, yine arkadaş kalmayı başarabildim. Tabii yıllar bizleri değiştirdi, yıllar sonra bir görüşmemizde bir densiz lafıyla gözümde bitti. Vazgeçilmez değilmiş dedim, ilk aşkın bitişinde böyle büyük bir ders almış oldum.
Diğeri ise beni cidden bitiren bir süreç oldu. Üni.de ortak arkadaşlar, ortak fakülteler vesilesiyle mesafeli tanışıp, 2 yıl arkadaş takılıp, sonra kendiliğinden gelişen bir şey oldu. Sonra işim dolayısıyla araya mesafe girdi. 1 yıl sonrasında da bitti gibi oldu. Evlenme niyetim vardı kabul görmedi. Ama bu bitti gibi olma kısmı da 1 yıl sürdü ve beni o kadar yıprattı ki anlatamam. En sonunda aylarca telefonum açılmadı. Bu işin bitiş şekli böyle vedalaşmadan olacakmış demek ki dedim, döndüm yoluma bakmaya çalıştım. Bir gün telefon geldi ve ben nişanlanıyorum dedi. Neden şimdi arıyordu? Neden söylüyordu? Artık sorgulamak istemiyordum. Tek isteğim telefonumu silmesi, beni bir daha aramaması oldu. Sağ olsun insaf etti de en azından bu isteğimi yerine getirdi. Üstünden 2 yıla yakın zaman geçti. Bir saniyeyi bile bir an unutmadım, ama kafamdaki izlerinin çoğunu attım gibi hissediyorum. En zor zamanlarımda kafamı dağıtabilmek için bir gitarlarıma, bir de arabama sarıldım. Haftada ortalama 3 gece filan geceleri çıkıp yollarda kendi kendime gazladım.
Geriye fiziksel izler kaldı. Yaşadığım üzüntünün üstüne nöroloji polikliniğini bir ziyaret etmem icap etti. Gastroenteroloji ile aram zaten sıcaktı, yıllar sonra iyileşen ülserim nüksettiği için biraz daha sıkı fıkı olduk. Bunları bertaraf ettim, ama bütün sıkıntı bu kadar değilmiş. Geçenlerde elde edilen bulgular üzerine kanser ihtimali belirdi. Yakın zamanda tiroid bezimin bir lobu alınacak. Çocukluğumdan beri türlü hastalıklar çıktı, hepsiyle uğraşabiliyorum, imkansız gözükenlerinin de üstesinden gelmişliğim var. Bu kadar rahatsızlığım olmasına rağmen, üzüntü insanı sağlığından nasıl eder yaşayarak öğrendim.
Ben bu yaşadıklarımı gizleyebilmemin mümkün olmadığı en yakınımdaki birkaç arkadaşım hariç kimseye söylemedim. Bu konular geldi geçti, ailem bile hala bilmiyor, Ortak arkadaşlarımız da bilmiyor. Bu hikayemi ufak ufak sağda solda birilerine yumurtlayabilmeye başladım çünkü kafamda bu sorunu aşabilmeye başladığımı hissettiriyor.
Boşverin kendiniz üzmeyin demeyeceğim. Hiç kaçarı yok, çok pis üzüyor. Tek söyleyeceğim şey: Dikkatli olun, körü körüne kapılmayın, kaptırmayın.